Nihat AK/EGE TELGRAF- Türkiye’de uzun yıllardır çözüm bekleyen mesleki eğitim sorununa karşı üretilen "dual eğitim sistemi" de kafaları karıştırdı. Sanat enstitüsü modelinin kalitesine vurgu yapan meslek odaları, mevcut sistemin yetersizliğine dikkati çekerken; mesleki eğitimin temsilcileri, dual sistemin nitelikli iş gücü açısından önemine işaret ediyor. Ancak çocukların iş gücü olarak kullanılması, düşük ücretler ve denetimsizlik, sistemi ağır şekilde eleştiren veli derneklerini de endişelendiriyor. MESEM’in ortaokul düzeyine indirileceği yönündeki iddialar ise çocuk işçiliği tartışmalarını daha da alevlendiriyor. İşte mesleki eğitimin üç farklı cephesinden yükselen görüşler ve uyarılar...

‘ATATÜRK’ÜN VİZYONU’

Sanat Enstitüleri'nin mesleki eğitim kalitesinin bir türlü yakalanamadığını savunan İzmir Elektrik Teknisyenleri Odası Başkanı Cumhur Şencanbaz, “Ne mevcut eğitim sistemi ne de yeni kurulacak Sanayi ve Teknoloji Kolejleri, mesleki eğitim sorunumuzu çözebilir. Mevcut sistem, mesleki eğitimi sağlıklı bir şekilde yürütemiyor. Bu nedenle, geçmişte uygulanan Sanat Enstitüsü sistemine geri dönülmesi gerekiyor. Aksi takdirde mesleki eğitimde başarılı olunması mümkün değil. Bugünkü sistemde, mesleklerin hem uygulamalı eğitimi eksik, hem de meslek teknolojisi yeterince öğretilmiyor. Örneğin bir öğrenci, elektrik kablosunun ne işe yaradığını, elektrik anahtarının nasıl çalıştığını, bu malzemelerin hangi durumlarda nasıl tepki vereceğini bilmiyor. Oysa biz Sanat Enstitüsü'nde okurken "Meslek Teknolojisi" dersi alırdık. Bu ders, bugün sistemde yok. O yüzden öğrenciler mesleklerinde yeterince gelişemiyor. Ben 1970-71 mezunuyum. Bizim dönemimizde Atatürk’ün çizdiği vizyon doğrultusunda Milli Eğitim Bakanlığı, meslek okullarını bölümlere ayırmıştı. Meslek kısmı bir tarafta, sosyal dersler başka bir grupta toplanmıştı. Sanat Enstitüleri, sanatkâr yetiştirmek için çalışırdı. Oradan mezun olan birçok arkadaşım alanlarında başarılı oldu. Bugünkü sistemde kısa bir sürede mühendis olunabiliyor. Bu doğru değil. Gerçek anlamda mühendislik eğitimi böyle kısa sürede verilmez. Sanat Enstitüleri'nin kalitesi o dönemde belliydi. Ne zaman ki 1972-73 yıllarında bu okullar Endüstri Meslek Lisesi’ne çevrildi, sistem bozulmaya başladı. Eskiden Sanat Enstitüsü mezunları, doğrudan lise mezunu sayılmadığı için üniversiteye girişte sorun yaşıyordu. Fark dersleri verilerek ancak üniversiteye girebiliyorduk. O dönemde üniversite sınavları merkezi değildi; her üniversite kendi sınavını yapardı. Daha sonra çıkan bir kanun değişikliği ile sanat okulu mezunları meslek lisesi statüsüne alındı ama bu da beraberinde başka karmaşalar getirdi” dedi.

‘NEDEN BAŞARISIZ?’

Bürokratların masa başında aldığı kararlarla başarılı bir mesleki eğitimin verilemeyeceğini iddia eden Başkan Şencanbaz, “Şu anki sistemde mesleki eğitim, sanki haftada bir gün yapılacak bir iş gibi algılanıyor. Oysa bu çok daha ciddi bir iştir. Sadece Milli Eğitim Bakanlığı'nın masabaşında aldığı kararlarla yürütülecek bir şey değil. Bu sürece mutlaka meslek örgütlerinin dahil edilmesi gerekiyor. Mesela: Ticaret Odaları, Esnaf ve Sanatkârlar Odası, İlgili sektördeki uzman kişiler...

Bu yapılar işin içinde olmadıkça mesleki eğitim başarıya ulaşamaz. Eğitim sahada uygulanmalı, sektör temsilcileriyle birlikte yürütülmeli. Bugün stajyer öğrenci bulmakta bile zorlanıyoruz. Gençler sahaya çıkmaktan çekiniyor, çünkü yeterli bilgi ve beceriye sahip değiller. Bu durum mesleki eğitimin geldiği noktayı net bir şekilde gösteriyor” ifadelerini kullandı.

‘GERÇEKÇİ ÇÖZÜM’

Dual eğitim sisteminin nitelikli iş gücünün oluşmasına büyük katkı vereceğini belirten İzmir Mobilyacılar Odası Eğitim Danışmanı Zafer Koç, “Özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler olarak son yıllarda en çok zorlandığımız alanlardan biri nitelikli iş gücüne ulaşmak oldu. Üretimi büyütmek istiyoruz, verimliliğimizi artırmak istiyoruz ama sahada çalışacak, işi bilen, sorumluluk alabilecek gençleri bulmakta ciddi sıkıntı yaşıyoruz. Mevcut mesleki eğitim sistemi bu alandaki ihtiyaca kısmen yanıt veriyor, ancak mezun gençlerin iş dünyasına adaptasyonu zaman alıyor. Çünkü çoğu öğrenci okuldan mezun olduğunda sahaya yabancı, üretim kültürünü tanımamış ve uygulama becerileri eksik kalmış oluyor. Bu sistemde öğrenciler, aynı anda hem teorik bilgi alacaklar, hem de pratik deneyim kazanacaklar. İş gücünüzü kendimiz yetiştireceğiz. İşletmenizin ihtiyaç duyduğu becerilere sahip gençleri biz yönlendirecek, eğitim süreçlerine doğrudan katkı sağlayacağız. Böylece, işe uyum süresi kısalacak, verimlilik artacak. İşe alım riski azalacak. Uzun mülakat süreçleri, deneme süreleri, yüksek devir oranları… Dual sistemle yetişen gençler, işletmemizi tanıyarak mezun olacak. İstihdam kararı, karşılıklı tecrübe ile alınmış olacak. Devlet desteğiyle yükümüzü hafifliyor. Eğitim sürecinin maliyeti devlet ve firmalar arasında paylaşılıyor. Ayrıca sistemin teşvik edilmesi için vergi indirimleri gibi destekler de sunulacak. Gençler, erken yaşta iş hayatına atılarak hem gelir elde edecek, hem de iş disiplinini öğrenerek üretken bireyler haline gelecek. Sektör genelinde kalite yükselecek” ifadelerini kullandı.

‘ÇOCUK İŞÇİLİĞİ GERÇEĞİ’

MESEM uygulamasının üzerindeki eleştirileri bertaraf etmek için dual sistemin devreye alınmaya çalışıldığını belirten VELİDER İzmir Şube Başkanı Necati Kalafat, “Son yıllarda "MESEM" (Mesleki Eğitim Merkezi) uygulaması adı altında liselerde yukarıda bahsedilen sistem hayata geçirilmeye çalışılmaktadır. Bu uygulama kapsamında öğrenciler haftanın dört günü çeşitli iş kollarında çalışmakta, yalnızca bir gün okula giderek sözde eğitim almaktadırlar. Türkiye’de zorunlu eğitim süresi 12 yıl olarak tanımlanmıştır. Ayrıca, 18 yaş altındaki her bireyin "çocuk" olduğu gerçeği göz önünde bulundurulduğunda, çocukların iş hayatında aktif olarak yer alması, Anayasa ve çeşitli iş kanunları ile açıkça yasaklanmıştır. Ancak bugün, sayısı 2 milyonu çoktan aşmış öğrenci MESEM kapsamında görünürde eğitim almakta, gerçekte ise iş gücü olarak kullanılmaktadır. Bu çocuklar, asgari ücretin çok altında ücretlerle ciddi bir emek sömürüsüne maruz kalmakta; iş hayatının ara kademe ve ucuz iş gücü ihtiyacını karşılamaktadır. Üstelik Millî Eğitim Bakanlığı’nın bu yıl büyük bir proje olarak lanse ettiği MESEM uygulamasının ortaokul seviyesine indirileceği yönündeki çalışmalar, çocuk işçiliğinin 13-14 yaşlara kadar düşürüleceğinin açık bir göstergesidir. Zaten pek çok yönden işlevini yitirmiş olan eğitim sistemimiz, şimdi bir de tam anlamıyla açlık sınırının altında kalan asgari ücretin bile çok daha altında, denetimsiz ve ağır koşullar altında çocuk emeğinin kullanıldığı bir yapıya dönüşmüştür. Söz konusu “proje”, esasında "dual eğitim sistemi" adı altında MESEM uygulamasına gelen eleştirilerin üstünü örtmekte; isim değişikliğiyle bu uygulamayı meşrulaştırmaya çalışmaktadır. Oysa öğrencilerin mesleki gelişimleri; öğretmenlerinin denetiminde, okul ortamının güvenliği içinde yürütülmelidir. Adı üstünde bu bir "eğitim-öğretim sistemidir". Eğitim, akranlarıyla birlikte, eğitimcilerin rehberliğinde ve kontrollü bir ortamda gerçekleşmezse çocukların hem psikolojik hem de akademik gelişimleri sağlıklı bir şekilde ilerleyemez” şeklinde konuştu.

DUAL SİSTEM NEDİR?

Yeni kurulacak Sanayi ve Teknoloji Kolejleri’nde Almanya’daki “dual sistem” hayata geçirilecek. Haftada 4 gün işyeri 1 gün okul olarak planlanan yeni sistemle öğrenciler hem teorik hem de pratik eğitim alacak.

Türk meyve-sebzesi İngiltere yolcusu: 248 milyon dolarlık dev ihracat! Türk meyve-sebzesi İngiltere yolcusu: 248 milyon dolarlık dev ihracat!

Pilot sektörlerde başlatılacak

İşletmeler sisteme katılmaya teşvik edilecek (vergi indirimi vs.)

Öğrenciler çalıştıkları firmalardan maaş alacak

Eğitim masrafları devlet + şirket tarafından karşılanacak

Öğretmenler sisteme göre yeniden eğitilecek

Kaynak: Haber Merkezi