Son yıllarda ülkemizde de değeri anlaşılan bir uzmanlık alanı psikoloji. Türk halkı psikolojik yardımın artık garip olmadığının, psikologların da ‘Deli Doktoru’ olmadığının farkına vardı. Bu danışmanlık hizmetini işaret diliyle veren bir uzmanla görüştük. Kendinizden ve mesleğe başlayış hikâyenizden bahseder misiniz? Psikolog ve aile danışmanıyım. Aynı zamanda ise işaret dili eğitmeniyim. Ağırlıklı olarak çiftler arası problemler, çocuklarda hiperaktivite, zeka testi, aile içi sıkıntı ve iletişim kopuklukları ile ilgileniyorum. İşaret diliyle birlikte bazı engelli vatandaşlara kendi ofisimde danışmanlık yapıyorum. İzmir’de böyle bir açık olduğunu bilmeden bu alana ilgi duymaya başladım. Hep bazı şarkıların altında işaret dili çevirilerini görürdüm. Dil dikkatimi çekerdi ama anlayamıyordum. Lisede düşünüyordum nasıl bir dil olduğunu sonra duyma engelli insanlara erişebileceğimi düşündüm ve yavaşça bu dile dikkat etmeye başladım. Üniversiteden sonra ise eğitimini almaya başladım. İşaret dili ile ilgili olarak bilinmesi gerekenler nelerdir? Duyma engelinin seviyeleri var. Az duyabilenler, kendini ifade edebilecek kadar konuşabilenlerde var. Genel olarak tam olarak duyma yetisini kaybedenler bu dili kullanıyorlar. Fakat bu dil evrensel değil yani yine konuştuğumuz dillerde olduğu gibi. İşaret dilinde de İngilizce evrensel dil olarak algılanıyor. İşaret dili her ülkede farklı. Türkiye’de kullanılan dil ile İngiltere’de kullanılan dil tamamen farklı. Hatta aile içerisinde bile farklı işaret dilleri var. Çocuk su kelimesini bambaşka tanımlayabiliyor. İşaret dilinin eğitimi bu nedenle duymayanlar içinde çok önemli. Çünkü farklı farklı diller oluşturup, kullanabiliyorlar. Toplumsal olarak sağır hakaret algılanıyor ama bir dil oluşturabiliyorlar. Tamamen sembol öğreniyormuşsunuz gibi düşünmelisiniz. İşaret dilini öğrendikten sonra tecrübeleriniz nasıl ilerledi, hayatınızda neler değişti? İnsanlara dokunabilmek için başladım. Tecrübeli psikologlara sordum. Bizler bile böyle psikolojik desteğe ihtiyaç duyarken, onların daha büyük problemleri var, sosyal hayattan soyutlanmış durumdalar bu nedenle daha çok psikolojik desteğe ihtiyaçları var bu şekilde nasıl terapi görüyorlar diye sordum. Öğrendim ki yazarak anlaşıyorlar. Düşünün ben kendi anadilim ile mi konuşmak isterim yazmak mı isterim. Bu soruyu düşündüm ve bu kitleye bir fayda sağlayabilirim, daha fazla destek olabilirim dedim. Bu şekilde bir karar ile tam bir sene eğitim aldım. Sonradan fark ettim ki benden başka işaret diliyle pek danışmanlık veren yokmuş. Duyduğum kadarıyla elbette. Ben bu alanda tek olmak istemiyorum. Tüm meslektaşlarımı işaret dili öğrenmeye çağırıyorum ve öğrenmeye davet ediyorum. Sadece işaret dili biliyor olmak yeterli mi bir tedavi süreci için? Örneğin onların hayatında mecaz anlam yok. Düşündüğünüzde bizden çok farklı bu nedenle onların hayatını psikolojilerini anlayabilmek gerekiyor. Ben okudum, işaret dili öğrendim psikolog oldum demekte doğru değil. Hayatlarına ortak olmak gerekiyor. Down sendromlu ve otizmli çocuklarla 1 yıl boyunca çalıştık 20- 30 kişilik bir ekiple. En sonunda bir koro oluşturduk ve konser sergiledik. Emek veriyorsunuz sağlıklı bir insandan alacağınızdan çok daha saf bir sevgi bağı kuruyorsunuz. 4 yıl geçse dahi hala birbirimizi ararız… Fayda sağlamak önceliğim. Elbette mesleğim bu fakat paradan öncelikli şeylerde var. Yaşantılarına ortak olmak süreçleri anlayabilmek adına çok önemli. Onların dünyasına hakim olmak lazım. Bizim gündelik yaşantımızın sıkıntısı dışında bir problemlerle karşılaşıyorlar ve anlaşıldıklarını hissettiklerinde çok daha rahat açıyorlar kendilerini. Örneğin dışarı çıkıyorlar kahve bile sipariş edemiyorlar. Kendi çekirdek grubunun dışında birinin seninle çok rahat bir şekilde iletişim kurabiliyor olması, kendilerini çok daha rahat açmalarını sağlıyor. Ailelerin bu sürece bakış açıları nasıl oluyor? Yaşanan problemler ne gibi oluyor? Aile bilinçli bir aile ise verebileceklerinin yeterli olmadığının farkında oluyor ve bir psikolog ile çalışılması gerektiğini biliyor. Minnet duygusu dışında büyük bir saygı duyuyorlar. Evladının mutlu olduğunu görmek her ailenin en büyük isteği. Aile arasında çocuk ile problemler ve çiftler arası problemlere odaklanıyorum. Eğer ailelerde anne baba sağır ise ortalama yüzde 94 oranında çocuk duyuyor ve bir işitme problemi yaşamıyor. Çocuklara yöneldiğimizde duyamayan anne babanın duyabilen çocuğu bizim için çok daha önemli. Bu konuya odaklanmak gerekiyor. Evde her ne kadar işaret dili ile konuşuluyor olsa da bu çocuklar normalde dil gelişimlerini normalde yaşıtlarıyla geliştirebilecek yetiye sahip durumda oluyor. Fakat çocuğun aile dışında sosyalleşmesi gerekiyor çünkü ailede dil öğrenemiyorlar. Bu nedenle anneanne, teyze veya amca ile iç içe olmaları gerekiyor veya konuşabilen kişilerle bir arada olmalılar. Bu şekilde hem işaret dili hem Türkçe konuşabiliyorlar. Burada üzücü olan konu ise aileler dil gelişimini olumsuz etkileyeceğini düşündüğü için işaret diliyle dahi olsa konuşmak istemiyorlar yahut hayatı boyunca tercümanlık mı yapacak bize gibi bir kaygıdan dolayı iletişim kurmuyorlar. Tercüman yükünü yüklemek istemiyorlar. Eğer yetişkinlikte bir travma yaşamadıysak, karakteristik özelliklerimizin bir çoğu ailemizde şekilleniyor. Aile ile iletişim kuramayan çocuk ileride sorun yaşıyor. İlişkileri çok zayıf oluyor. Yapmamız gereken o çocuklara doğru yönelmek. Burada hiç görülmeyen bir yara var. İşaret dili dendiğinde sadece konuşamayanlarla iletişim kuruluyor gibi düşünülüyor. Oysa çocukların aileleriyle konuşmak bir terapi süreci için çok önemli. Bu küçük bir ayrıntı ama ailelerde bunun bir problem olduğunun farkında değil. O çocuklara bir bakıyorsunuz yetişkin olmuş ama ilişki kuramıyor. Bu çocuklar aile kuruyor ve sonra çocuklar ile iletişime geçemiyor. Bu nedenle hem duymayanlarla hem duymayanların çocuklarıyla görüşmek gerekiyor. İşaret dili ve psikolojik danışmanlık alanında bir açık olduğu aşikar. Bu konuda size gelen tepkiler nasıl? Talepler ne yoğunlukta? Türkiye’de 60’lı yıllarda işaret dili yasaklanmış hatta evlerde dahil kullanılmasın denmiş. 90’lara doğru geri kullanılmaya başlanmış. Birkaç kitap çıkarılmış o kadar. Bunun nedeni ise kullanılmazsa çocuklar konuşmaya başlarlar gibi bir algıymış. Böylesine bir geçmişe sahip bu alan. Ben işaret dili ile iletişim kurmaya başladığımda öylesine büyük bir açık var olduğunu gördüm ki… Ege Bölgesi’nden hatta Almanya’dan bile internet üzerinden görüştüğüm hastalarım var. Çok olumlu tepkiler alıyorum, benim için en güzel mutluluk. Peki, yaşanan problemler ile ilgili yahut engelleri nedeniyle yaşadıkları sorunlar için neler yapılabilir? Çözüm önerileriniz var mı? İki uçlu bir çözüm olmalı. Bizler engellilere karşı sadece sağırlara karşı değil, daha dikkatli olmalıyız. Engelli park yerlerine araçlar hala park ediliyor. Engel herkes içindir. Her birimiz yaşayabiliriz. Özellikle duymayanlar için yapılması gereken biraz bu dili öğrenmek ve bilinçlenmek. Onlar çünkü kendi aralarında iletişim kurmak zorunda kalıyorlar. Sokakta göremiyoruz. Topluma kazandırmak gerekiyor. Bazıları özgüvensiz yaklaşıyorlar. Dışarıda bana garip bakıyorlar diyenler oluyor. Artık bıktım bizi sevmiyorlar diyorlar. Gittikleri yerde ilgi çekmelerinden dolayı rahatsızlar ama bizler az gördüğümüz için dikkat çekiyor. İnsanlar merak ediyor onlar ise rahatsız oluyor. Onların topluma toplumun onlara alışması gerekiyor. Köprü olmaya çalışıyor, özgüven aşılamaya çalışıyorum. Ne tarz yönelik şeyler yapacağımızı görüşüyoruz. Fakat çözümün çerçevesi çok daha büyük. Toplumu bilinçlendirmemiz gerekiyor. Bir garson, bir doktor veya sadece vatandaş olarak ‘nasılsın’ demeyi öğrenmemiz gerekiyor. Rana Beyza Öztürk / Özel Haber