İzmir Müteahhitler Derneği (İMDER) Yönetim Kurulu Başkanı İslam Yıldırım, depremden sonra kamuoyunda müteahhitler aleyhine oluşan algının yanlışlığına dikkat çekti. Ege Telgraf’a konuşan Başkan Yıldırım; "Depremden sonra tüm suçlu sadece dokuz kişiymiş gibi bir algı yaratıldı. Alanda çok sayıda inceleme ve değerlendirme yaptık. Tutuklanan 9 müteahhidin tutukluğunu gerektirecek bir durum olmadığını söyleyebiliriz. Bir diğer önemli konu ise, bu bölgedeki en önemli hakikat zemindir. Bir örnek olan Emrah Apartmanı'nı gidip yerinde inceledik. O binayı yapanlar o günkü şartlarda İzmir'de dahi kullanılmayan demiri kullanmış. Kaldı ki o yıllarda yapılarda daha elle karılan beton dökülüyordu. O müteahhit hazır beton kullanmış. Bugünküne yakın imkanlarla yapılmış bir bina söz konusu. O dönemde hazır beton da İzmir'de yoktu. Maliyetten kaçınılmamış” dedi. Binalar yapılırken 1975 yılındaki yönetmeliğin geçerli olduğunu ve yapıların da ona göre inşa edildiğine vurgu yapan Yıldırım, “O zamanki şartlar ile bugünkü deprem yönetmeliği, imar yönetmeliği ile arasında dağlar kadar fark var. Buna rağmen günümüz koşullarına yakın koşullar ile inşa edilmiş bir binadan bahsediyoruz. Yani o müteahhitler her şeyi uygun biçimde yaptı. Peki Bayraklı'da neden böyle bir yıkım oldu? Şunu kesinlikle söyleyebiliriz, bu bölgede en büyük handikap zeminde. Karabağlar'ı, Buca'yı bir düşünün. Bostanlı'dan Üçkuyular'a kadar o sahil şeridindeki binaları düşünün... Burada 7-8 katlı 50 yıllık binalar var" diye konuştu.

‘GERÇEK DIŞI ’

Depremde çöken binalarda kolon kesildiğine yönelik iddiaların gerçeği yansıtmadığını da belirten Başkan Yıldırım "Bu konuyla alakalı bir kesin rapor yok. Yaptığımız görüşmelere ve aldığımız raporlara göre bu doğru değil. Resmiyet kazanmayan bilgilere göre, burada bilim insanları ve üniversite heyetlerinin yaptığı incelemelere göre henüz böyle bir şeye rastlanılmamış. Depremden sonra insanlarımız böyle şeyler duymak istiyor. Binanın çürük raporu olup işleme konmadığı, kolonların kesildiği ve benzeri şeyler işin magazinsel boyutu ve günah keçisi aramaya yönelik şeyler. Paket gibi üst üste yığılan binalar söz konusu. Bilimsel olarak zaten bunlar kanıtlanmamış. Binalarda yapılan tadilatlara baktığınızda öyle ufak tefek şeyler ile bina yıkılmaz. Bunu tüm bina, tüm kat sakinleri aynı anda kolonları tıraşlayacak ki, bina ancak o zaman çöker" dedi.

‘TEMEL ÖNEMLİ’

Bölgede yeni yapılaşmaya izin verilmemesi ve Bayraklı'da depremde zarar gören söz konusu alanın imara kapatılmasına dair çağrılara da yanıt veren Yıldırım şunları söyledi: "Uçak düştü o zaman bir daha uçağa binmeyelim mantığından artık çıkmamamız lazım. 2020 yılında yaşıyoruz. Orada 50 katlı binalar, gökdelenler var. Evet, burası alüvyon zemin. Ama biz burada zemin koşullarına göre yapılar inşa edebiliriz. Deprem olduğunda hiçbir şey de olmaz. Bugünkü teknolojide denizin ortasına, suyun içine bina yapıyoruz. Dağın başına da, denize de bina inşa edilebilir. Hem zemin etütleri, hem de bölgeden geçen fay hatları iyice incelenip, orada ona göre binanın temeli atıldığında bir sorun olmaz. Ona göre daha derine temel indirir, beton perdeleri kullanırız. Kirişiler, pabuçlar ona göre yapılır. Ondan sonra bakın bakalım bir şey olacak mı? Bu teknoloji bizde kesinlikle var. Zaten depremde bunun örneğini de gördük. Devasa gökdelenler yıkılmazken, 8 katlı binalar yıkıldı. Zaten son yirmi yıldır iyi kötü evimizi yapalım bir çatımız olsun anlayışı ortadan kalktı. 1999 depreminden sonra yapılan tüm yapılar zaten sağlam. Bayraklı'da yıkılan yapılara bakın, hepsi 1989, 1992, 1994 yılında yapılmış binalardır. Son 15-20 yılda yapılan yapıların tamamı nervürlü demir ve hazır beton kullanılarak inşa edilmiş yapılardır. Hepsi sağlam ve can güvenliği olan, oturulabilecek binalardır. Hasar alan yeni binalar var ama 1999'dan sonra inşa edilmiş yıkılan ya da ağır hasarlı yapı kesinlikle yok. Özetle yeni yönetmelik hayat kurtardı." Erman Şentürk / Özel Haber