Mayıs Ayı Olağan Meclis Toplantısı’nda konuşan İzmir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli, TMO’nun 2021 yılı ürünü bakliyat ve hububat alım fiyatlarına değinerek, açıklanan bedellerin hem üretici hem sanayici hem de tüccarı memnun edecek düzeyde olduğunu ifade etti. Alım fiyatlarını geçen yıl ile kıyasladığımızda sert ekmeklik buğday taban alım fiyatının ton başına 1,650 TL'den 2,250 TL’ye, arpanın 1,275 TL’den 1,750 TL’ye, kırmızı mercimeğin 3,500 TL’den 5,000 TL’ye, yeşil mercimeğin 3,200 TL’den 4,150 TL’ye, nohudun ise 3,350 TL’den 4,050 TL’ye çıkartıldığını belirten Kestelli, “Ton başına verilen primlerde de enflasyonun üzerinde bir artış söz konusu. Ayrıca, bazı ürünlerde kuraklıktan dolayı büyük sıkıntı yaşayan üreticilerimizin kredi borçlarının ertelenmiş olması da çiftçimizin üretime devam edebilmesi açısından hayati bir konu” dedi. Işınsu Kestelli, tarım sektörü de dahil tüm piyasalarda öngörülebilirliğin öneminin yanı sıra sürdürülebilir bir üretim ve ticaret sistemi için öngörülebilirlik kadar önemli ve tüm sektör paydaşlarının hem fikir olduğu bir diğer konunun da “üretim planlaması” olduğuna dikkatleri çekerek, “Öncelikle söylemek isterim ki üstü açık bir fabrika olan tarımsal üretimde yüzde yüz doğrulukta bir planlama yapmak mümkün değil. Üstelik son 5-10 yıldır etkisini sıkça hissettiğimiz küresel iklim değişikliklerinin yaşandığı bir ortamda bu hiç mümkün değil. Üretim planlaması dediğimizde doğal ve genel olarak ürün arz ve talebinin dengelenmesi algılanıyor. Bu dengeyi sağlayamadığımızda; fiyatlarda aşırı oynaklık yaşanıyor, üretici gelirlerinde bozulma oluyor, küresel piyasalardaki rekabet gücümüz azalıyor ve dış ticaret dengesi bozulabiliyor. Doğal olarak bu durumdan sektörün farklı kesimleri bazen olumlu, bazen de olumsuz olarak etkileniyor” diye konuştu. Yaşadığımız süreçte üretim planlamasından bahsederken ekonomik bakış açısının yanında bir konuyu daha gündeme almanın zorunlu olduğunu belirten Kestelli, “Doğal kaynaklarımızı korumak için de üretim planlamasını bir politika aracı olarak kullanmak durumundayız. Salt ekonomik geliri hedefe koyarak yapacağımız planlamalar orta ve uzun dönemde tarımsal üretimimizin sürdürülebilirliğini olumsuz etkileyebilir. Gelecek nesillere nasıl bir tarımsal altyapı bırakacağımız ile ilgili soruları sektörün paydaşları ile birlikte ele alarak gelecek planlarımızı hazırlamamız gerekiyor. Bunun en önemli noktalarından birisi de gelecekte neyi, ne kadar ve hangi koşullarda üreteceğimize karar vermek olacaktır. Bu dönüşümü gerçekleştirebilirsek İzmir’in tarihte ve bugün olduğu gibi ülkemizin en önemli tarımsal üretim ve ticaret merkezi olmaya devam edeceğine hiç kuşkum yok.” dedi. Konuşmasının son bölümünde aralarında İzmir Ticaret Borsası’nın da yer aldığı İzmir’in öncü meslek örgütleri iş birliğinde tarıma dayalı ihtisas organize sanayi bölgelerinin kurulma aşamasındaki gelişmelere değinen Kestelli, “Bildiğiniz gibi Dikili Seracılık İhtisas Organize Sanayi Bölgesinin kuruluşu geçen yıl gerçekleştirilmişti. Geçtiğimiz hafta da Tarım ve Orman Bakanımızın onayı ile Bayındır Süs Bitkileri ile Kınık Tohum, Fide, Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgelerimiz de tüzel kişilik kazanmış oldu. İlimizin tarımsal üretim ve ihracatını arttıracak bu projeler, aynı zamanda tarımdaki öncü şehir misyonumuza da önemli katkı sağlayacak. Modern tarım tekniklerinin uygulanacağı, etkin bir ticaret altyapısının tesis edileceği bu bölgelerimiz ülkemiz için de birer rol model olacak. Bu vesile ile projelerimizin kısa sürede hayata geçmesine imkân sağlayan Tarım ve Orman Bakanlığına, yereldeki tüm ortak ve paydaşlarımıza en içten teşekkürlerimi iletiyorum” diye konuştu. İzmir Ticaret Borsası Meclis Başkanı Barış Kocagöz ise koronavirüs salgını sürecinden etkilenen sektörler arasında tarım ve gıda sektörü olarak nispeten şanslı olduklarına değinerek, “Belirsizlikler ve maliyet artışı gibi sorunlarımız olsa da en azından faaliyetlerimize devam edebildik. İşte bu süreçte ne mutlu ki tarımsal üretim devam etti ve üreticilerimiz pamukta olduğu gibi yeni ekimleri neredeyse tamamlayacaklar. Diğer taraftan buğday hasatları da başlıyor. Ancak daha önceden de defalarca dikkati çekmeye çalıştığımız kuraklık kendini gösteriyor. Bu nedenle, buğday verimlerinden endişe duyulurken, pamuk sulamalarında da şimdiden kısıntıya gidileceği resmen açıklandı. Umarım bu kurak dönemi verimsiz geçen hasatlarla tamamlamayız. Çünkü zaten artan maliyetlerle uğraşan üreticinin bir de iklim değişikliğinden gelen olumsuzlukları kaldırabilecek gücü yok.” dedi. Tarımın en önemli sorunlarından birinin yüksek maliyetler olduğuna değinen Barış Kocagöz, “Bunu tarımsal faaliyetlerin hızlandığı bu dönemde çok daha net gördük. TÜİK tarafından yapılan açıklamaya göre, tarımsal girdi fiyat endeksi mart ayından bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 21 oranında artış gösterdi. Ne yazık ki endeks geçtiğimiz temmuz ayından bu yana sürekli artıyor. Alt gruplar bazında incelediğimizde TÜİK rakamlarına göre en yüksek artış yüzde 39 ile gübre ve toprak geliştiricilerde yaşandı. Ancak pratikte baktığımızda gübrede fiyat artışlarının daha yüksek olduğunu görebiliyoruz. Örneğin; geçen yıl torbası 105 TL olan toprak altı gübresi şu anda 160 TL, torbası 112 TL olan üre gübresi şu anda 180 TL, yine torbası 62 TL olan amonyum sülfat gübresi şu anda 115 TL. Artışlarını hesap ederseniz sırasıyla yüzde 52, yüzde 61 ve yüzde 85 olarak bulursunuz. Tarımsal üretim için önemli maliyet kalemi olan kimyasal ilaçlarda yüzde 11,3, hayvan yeminde yüzde 24 ve makine bakım masraflarında da yüzde 31 artışın TÜİK rakamlarında olduğunu belirtmek isterim. Ancak yine pamuk özelinde ilaçtaki artışın da en az yüzde 25 olduğunu düşünüyorum. Enerjideki artış yüzde 13,7 ile genel endeksin altında görülmekle birlikte, geçtiğimiz günlerde akaryakıta yapılan ÖTV zammı nedeniyle mayıs ayında bu maliyet kaleminde de önemli bir artış olacağını düşünüyorum.” dedi. Önümüzdeki dönemde normalleşmenin hızlanması ile birlikte hızlı bir toparlanmanın yaşanabileceğini umduklarını ifade eden Kocagöz, “Koronavirüs nedeniyle ekonomik faaliyetlerdeki bozulmanın hem bireylerin hem de işletmelerin finansal durumlarının kötüleşmesine neden olduğu bir gerçek. 17 Kasım tarihinde bazı alacakların yapılandırılması amacıyla 7256 sayılı kanun ile bir düzenleme yapılmıştı. Aradan geçen sürede salgının etkilerinin devam etmesi nedeniyle borçların yeniden yapılandırılması, matrah ve vergi artırımı ile sicil affını içeren yeni bir torba yasa Meclis’e sunuldu. Tasarıda TOBB’a bağlı oda ve borsalara olan üyelik aidatları ve tarımsal ürünlerin satışından yapılan Tarım BAĞKUR gibi kesintilerin de yer aldığını belirtmek isterim. Tasarının yasalaşmasının ardından gerekli bilgilendirmeyi üyelerimizle paylaşıyor olacağız” diye konuştu. Meclis üyelerinin söz aldığı toplantının son bölümünde ise tarım sektörüne ilişkin güncel gelişmeler ile ilgili görüş alışverişi yapıldı. Bu bölümde söz alan Meclis Üyesi Mehmet Esmer, kuru üzümde rekoltenin sonuna yaklaşıldığını, tahmini üç ay sonra yeni mahsulün Borsa’ya geleceğini belirterek “Bu sezon için rekolte 270 bin ton seviyesinde tahmin edildi. Nisan ayı itibariyle müstahsil tescilleri 303 bin ton oldu ve sezonun tamamlanacağı Ağustos ayı itibariyle 320 bin ton tescile ulaşacağını tahmin ediyoruz. Bu da tahmin ile gerçekleşme arasında yaklaşık 50 bin ton fark demek. Sektör paydaşlarının planlamalarında rekolte tahmini çok önemli. Bu nedenle yeni sezon için yapılacak çalışmada daha hassas olunması gerekiyor” diye konuştu. Borsa Yönetim Kurulu Sayman Üyesi Bülent Uçak ise 25 Mayıs 2021 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan İhracı Kayda Bağlı Mallara İlişkin Tebliğ’e değinerek, “Bu tebliğe göre pamuğun da ihracatının kayda bağlı ürünler listesine dahil edildiğini belirterek, ithalatın tamamen serbest olduğu bir ortamda pamuk ihracatını kısıtlayacak bir uygulamaya gidilmesi durumunda zaten zorda olan sektör olumsuz etkilenecek. Bu kapsamda alınan kararların da yerli ve milli pamuk üretimine zarar vermemesi gerektiğini belirtti.” Meclis Başkanı Barış Kocagöz’de aynı konu ile ilgili “Üreticilerimiz zaten kuraklık ve yüksek maliyetler nedeni ile zor durumda. Pamuk ihracatımız ithalata oranla çok az seviyede, böyle bir durumda ihracat kanallarının açık olmasının hem ülkeye döviz kazandırılması, hem de alternatif pazarlama imkanları nedeniyle büyük önem taşıyor. İhracatın açık olması suni aşağı dalgalanmalarda emniyet sübabı görevi gördüğü için üreticinin fiyat anlamında ileride zarar görmemesi için önemli. Böyle bir uygulamanın neden nasıl ve niçin yapıldığını anlamış değiliz. Atılan bu yanlış adımdan bir an evvel geri dönülmesini umuyoruz.” dedi. Meclis Üyesi Hüseyin Akdemir ise kuraklığın neden olduğu etkiyi hasat sezonu başlayan hububat, kimyon ve kekik gibi ürünlerden sahadan örnekler vererek piyasa aktörlerinin planlamalarında bu durumu göz önüne almaları gerektiğini belirtti.