Toplamda 13 fay hattına sahip olan ve birinci derecede deprem kuşağı üzerinde bulunan İzmir'de yaşanan son depremler tedirginliğe yol açtı. Önceki hafta Manisa'da korkutan ardından da Elazığ'da meydana gelen ve büyük yıkıma yol açan deprem sonrasında ortaya çıkan tablo, alınması gereken tedbirleri çarpıcı biçimde gözler önüne serdi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı verilerine göre yüzde 60 oranında çarpık yapı stokuna sahip İzmir'de "Risklere ne kadar hazırız?" sorusu bir kez daha gündeme taşındı. Uzmanlar İzmir'deki tehlikeli bölgeler ve olası bir afete hazır olup olmadığımızı Ege Telgraf'a değerlendirdi. alim-murathan-deprem-tartismasi

ÖNEMLİ TESPİTLER

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Alim Murathan, "Gelişmiş ülkelerde özellikle aktif yani diri fay hatları üzerinde tampon bölgeler oluşturuluyor. Bu alanlarda 25-250 metre arasında yapılaşma yasaklanıyor. Bizim deprem yönetmeliğinde öyle bir uygulamamız yok. İzmir'de 13 tane fay hattı var. Bu 13 aktif fayla ilgili birtakım özel önlemler alınmalı. Birçoğu kentin merkezinden geçiyor. Bu fayların tamamı 7 ve üzeri şiddette deprem üretme potansiyeline sahip olmasa da, İzmir fayı deprem üretmeyeli uzunca bir zaman oldu. Bu fay deprem üretme potansiyeli en yüksek faylardan bir tanesi. İzmir'de önemli bir kısmı kentin içinden geçen doğu-batı istikametinde 40 kilometreye yakın bu fay hattı üzerinde önlem alınması gerekir. Bunun yanında, bizim bir deprem master planına ihtiyacımız var. 1998'de yapılan bir planımız var. Büyükşehir Belediyesi ve İzmir Valiliği bu planı revize etmek için çalışıyor. Bu kentin en acil ihtiyaçlarından bir tanesi bu planın güncellenmesi ve bu planın önerdiği önlemlerin alınmasıdır. Bunun içerisinde yapı stokunun elden geçirilmesi, kentteki depreme dayanıksız olan zeminlerin haritalanması. Plan aynı zamanda bu alanlarda daha özel ve izin verilen yapıların yapılması gibi unsurlar içeriyor" dedi.

‘MASTER PLAN GÜNCEL DEĞİL’ 

Murathan, İzmir'de tehlike altındaki bölgeleri ve olası riskleri ise şöyle özetledi: "Hiçbir yer için tamamen güvenli diyemeyiz ancak, Çiğli, Karşıyaka, Bayraklı gibi denizle bağlantılı olan ve alüvyon alanları ciddi bir risk taşıyor. Daha çok kaya zemin üzerine oturan İzmir'in yüksek noktaları yani, EVKA 3, Osmangazi, Karşıyaka'nın yüksek alanları daha güvenli. Deprem anında buraların riski daha az ancak bu yapılar depreme karşı güvenli anlamına gelmiyor. Standartlara uygun olmayan yapılar elbette güvensizdir. Seferihisar ve Balçova bölgesinde yapılan incelemelerde kaya zeminde olmasına karşın birçok dayanıksız yapı da tespit edilmiştir." sinancan-ozicer-uzmanlari-sessiz-faylar-korkutuyor

‘KUZEY DAHA TEHLİKELİ’ 

TMMOB Jeofizik Mühendisleri Odası Başkanı Sinancan Öziçer ise yaptığı değerlendirmede bilimsel veriler ışığında yakın süreçte İzmir'de büyük şiddetli bir deprem olabileceğine vurgu yaparak, "İzmir'de son yüzyılda ölçülen depremler arasında maksimum 6,6 şiddetindeki Dikili depremi, sonrasında 6,5 şiddetinde Torbalı depremi ve yine günümüze kadarki 6 büyüklüğündeki depremler vardır. Bu da bize göstermektedir ki, gelecekte büyük şiddetli bir deprem olma olasılığı yüksektir. İzmir'deki faylarda maksimum 6,5 şiddetinde bir depreme hazır olmalıdır. Bu açından İzmir kenti gereken tedbirleri almalıdır. Biz elimizden geldiğince neler yapılması gerektiği konusunda tavsiyelerimizi sunuyoruz. Önlemler alındığı sürece riskler de düşecektir. İzmir İstanbul'da beklenenden daha az şiddette bir deprem yaşayacaktır. Ancak, can ve mal kayıpları açısından İzmir'de risk biraz daha fazladır. İstanbul'da deprem Marmara Denizi'nde meydana gelecektir ve deprem dalgaları karaya ulaşana kadar şiddetini biraz olsun yitirecektir. İlaveten Anadolu yakasının büyük bölümü kayalık ve bu da bir avantajdır. Ayrıca kentsel dönüşüm biraz daha hızlı ilerlemektedir. Buna karşın İzmir'de kaçak yapılaşma oranı daha fazladır, hatta İzmir'deki bu oran, maalesef ülkedeki en yüksek oranlardan bir tanesidir. Mühendislik hizmeti alınmadan yapılan bu kaçak binalar depremde ilk yıkılacak ya da ilk hasar alacak olanlardır. Bayraklı, Bornova, Karşıyaka, Çiğli, yani İzmir'in kuzeyi daha büyük bir tehlike altındadır. Güneydeki ilçelere göre kentin kuzey kısmında kaçak yapılaşma oranı daha yüksek. Maalesef vatandaşlarımız ekonomik gerekçelerle yaptıkları bu kaçak katlarla aslında bir tabut inşa etmektedir. Bu noktada bu riskleri azaltmak için kentsel dönüşümün hızlandırılması gerekmektedir. Özellikle son iki yılda imar affı kanununun çıkmasıyla birlikte bu kaçak yapılaşma iyice artmış durumda. İzmir'de miadını doldurmuş 7-8 katlı binaların da sayısı yüksek. Ortalama bina yaşı 50 yıl olmasına karşın bu sayıyı geçen ve kötü zemine inşa edilmiş durumda yapı sayımız çok fazla düzeyde" dedi. DÖNÜŞÜM VURGUSU Öziçer, riski azaltmanın en önemli yolunun kentsel dönüşüm olduğunu da vurguladı ve: "Dönüşümü hızlandırmak için gerekirse İzmir'in yapı envanterinin çıkartılması lazım. Sorunlu alanların saptanıp bu bölgelerde kentsel dönüşüm uygulamalarının da hızlandırılması gerek. Bu önlemler alındığı takdirde riskler azalacaktır. Devletin ilgili kurumları ve belediyeler eliyle hızla bu çalışmalara hızla başlanmalıdır" dedi. Öziçer ayrıca İzmir'deki risk haritasını ise şu sözlerle özetledi: "Dolgu alanlarda risk daha fazladır. Kıyıdaki dolgu alanlarda, alüvyon ve balçık zeminlerde depremin şiddeti daha fazla hissedilir ve kuvvetiyle yıkıcılığı da artar. Deprem dalgaları kötü zeminde giderek büyür. Buralardaki binaların yıkılma riski kayalık zemindeki yapılara göre daha fazladır. İzmir'de kıyı şeridi daha fazla tehlike altındadır." Erman Şentürk/Özel Haber