Deprem sonrasında yaşanan can kurtarma ile enkaz çalışmaları dışında vatandaşın çektiği sıkıntılardan biri de hasarlarının ne boyutta olduğu ve bununla ilgili ne yapabilecekleri… “Müteahhitlerin sorumlulukları neler?’, ‘Mal sahipleri nasıl bir yol izleyecek?’, ‘Kiracılar ne yapmalı?’ sorularına yanıt veren Avukat Cihan Türsen, vatandaşlara ‘Herhangi bir adım atmadan önce teknik durumun tespiti çok önemli” dedi. İzmir’de şu anda birçok binada hasarlar olduğunu belirten Türsen, “Bu bir sıva çatlağı mı, beton, kiriş, kolon veya temeldeki sıkıntı mı büyük bir endişe yaşıyoruz. İnsanların evlerine girip çıkma konusunda endişeleri var. Ne yazık ki şu anda ekiplerin yeterli olmadığını gözlemliyoruz. Çünkü bu konuda 800’üncü sırada bekleyenler var. Öncelikle, belki de bir görev taksimi ile hafif hasarlı olarak kabul edilecek yerlerde bir temizleme yapmak lazım. Yani belediyeler, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı gibi tüm kuruluşlar ‘A, B, C kategorisi’ ayırarak hafif ile ağır hasarlılar diye görev taksimi yapıp bir an önce vatandaşı evlerine girme konusunda rahatlatmalı” diye konuştu.

‘DELİL TOPLANMALI’

“Diğer açıdan ise, iki büyük grupta sorun yaşıyoruz” diyen Türsen, “Bunlardan biri müteahhitler ile mal sahipleri arasında, diğeri ise mal sahipleri ile kiracılar arasında. Buna bir üçüncü kategori eklersek bu da sigorta şirketleriyle gerek eşya zayiatları gerekse yapı zayiatları itibariyle, gerek DASK kapsamında gerekse çeşitli sigorta türleri arasında bir çekişme bekliyoruz. En çok rastladığımız soru ‘Nereye gideceğim?’ oldu. Onları gerek bu konuda AFAD, gerek 181, gerekse nerelere başvurabilecekleri konusu tekrar tekrar hatırlatılmalı. İşin biraz da hukuki yönü ele alınmalı. Çünkü gelen hasar ekiplerinin olması gereken süreden çok az bir zaman ayırarak oradan ayrıldıklarını görüyoruz. Halbuki bu da çok normal bir yoğunluk. Vatandaşlar bolca fotoğraf çekip, yanlarında birisini de şahit göstererek adeta bir tutanak tutup o belgeleri yanlarına alacaklar. Sonradan bunları ispatta çok zorlu çekişmeler belki de bugün tahmin etmediğimiz itirazlarla karşılaşacağız. Bu durum daha önce de yaşandı. Resmi kurumların gelmesinde bir gecikme olursa mahkemeler kanadıyla da mutlaka hasar tespiti ve bilirkişi incelemesi isteyebilirler. Burada da yığılma olduğunu görüyoruz ancak daha hızlı ve ileriki çekişmelerde ellerinde bir belge oluyor” ifadelerini kullandı.

SORUMLULUK KİMDE?

En çok konuşulan birinin de müteahhitlerin üstleneceği sorumluluklar olduğunun altını çizen Türsen, “Müteahhitlerin proje, temel sistemleri, binanın statik yapısını ilgilendirecek kolon, kiriş, demir, çimento gibi temel malzemeleriyle ilgili tam sorumlulukları vardır. Bu biraz hak aramada ihmal edilen bir konudur. Soma’da maden şirketi kadar ilgili bakanlıkların da sorumlu olduğunu ortaya koymuştuk ve davamızı kazanmıştık. Yani sadece müteahhit için değil, bu konuda denetleme yetkisi, ruhsat verme yetkisi olan belediyeler dahil her kamu kuruluşunun da sorumluluğu mutlaka masaya yatırılacaktır. Bu tespitler yapılınca mal sahiplerinin müteahhit çekişmelerinde, depremin getirdiği klasik ve olağan tahribatlar aslında müteahhitlerin sorumluluğunda değil. Duvar, sıva çatlakları gibi…” dedi.

KİRACILAR NE YAPACAK?

Benzer bir durumun mal sahipleri ve kiracılar arasında da yaşanabileceğinin altını çizen Türsen, “Burada daha çok mal sahipleriyle kiracıların bir uzlaşmaya varmalarını öneriyoruz. Çünkü burada bir doğal afet yaşanıyor, afetin getirdiği bir paylaşım öneriyoruz. Mal sahibi ile kiracılar arasında da bazı sorunlar yaşanabilir. Örneğin, kiracı evden çıkmak istiyor veya mal sahibi bu vesile ile kiracıyı çıkarmak istiyor. ‘Oturamazlık’ raporu verilmediği takdirde kira sözleşmeleri yürürlüktedir. O nedenle kiracılar eğer ki tahliye etmek istiyorlarsa ‘Ben çıktım’ mantığı ile olmayacaktır. ‘Duvar çatladı, tedirgin oldum’ gibi ifadeler sözleşmenin feshedilmesi için bir neden değil. O yüzden kiracılar hemen kontratlarını çıkaracaklar bu işi konuşarak ya da hukuki çerçeve içinde çözecekler. Aldığımız bir diğer soru da ‘Hasarı giderirsem kiradan kesebilir miyim?’ sorusu. Hayır, kesinlikle kiradan kesilmez. Bunu ayrıca mal sahibinden talep edecekler yoksa tahliye durumuna düşmüş olurlar. Eğer binada zaten ağır hasar var ise o taşınmazlarda kira sözleşmesinin devamlılığından söz edilemez, bu da en çok karşılaştığımız sorunlardan” diye konuştu.

‘FARKLI MEVDUAT VE DESTEK’

“İzmir derhal afet bölgesi ilan edilmelidir” diyen Türsen, “Afet bölgesi ilan edilmesi halinde bölgedeki ticaretten gayrimenkullerdeki hasarlara kadar farklı bir mevduat ve mali destek ortaya çıkıyor. Şu anda da afet bölgesi ilan edilmesinde bir gecikme var. Afet bölgesi olduğu takdirde tüm bu hasarlarla ilgili kamu adına çözümler de var. Ancak hep ana konu idarenin kusurlu olup olmadığı veya idarenin kusursuz sorumluluğuna girip girmeyeceği… Örneğin, bir elektrik direğinin devrilmesi neticesinde hasar meydana gelmişse veya yoldaki bir hasar nedeniyle araba yoldan çıkarak bir kazaya neden olmuşsa gibi yani kamu hizmetlerinin aksaması birinci ölçüt. Onun dışında özel sigortalar kapsamında sigortalama yapılabilecekken bunu yapmamış olmak da mükellefler açısından sorumluluk getirir. Buradaki asıl hukuk ve sorumluluk afet bölgesi ilan edilmesiyle ortaya çıkacaktır” açıklamalarında bulundu. Yurttaşlara, konunun tazminatından çok teknik doğruya yoğunlaşmaları gerektiği önerisinde de bulunan Türsen, maddi kaybın nasıl telafi edilip edilemeyeceğinin teknik durumun tespiti sonrası ortaya çıkacağını söyledi. Bir başkasını suçlamak yerine sorun ve hasarın gerek mevcut durumu gerekse nedeninin işleri farklı bir noktaya getireceğini söyleyen Türsen, “Yıkımla veya ağır hasarla sonuçlananların mutlaka avukatlarıyla görüşme yapmalı. Belki de müteahhit veya hasara neden olan kişi ve kurumlar hakkında da dava ve tedbir kararlarının alınması gerekli olabilir” dedi.

DAYANIŞMA VE DESTEK

Depremin yarattığı hasarlarla ilgili tüm hukuki sorunları Türsen Hukuk Bürosu ekibiyle birlikte toplumsal dayanışma amacıyla ücretsiz olarak yanıtlamaya hazır olduklarını da söyleyen Avukat Cihan Türsen, “Bunlar olağanüstü durumlar. Hepimiz yaşam ritmimizden farklı böylesi durumlarda sorunlara karşı dayanışma ve destek içine girmeliyiz. Bunlar maddi anlamda olduğu kadar bence teknik ve mesleki anlamda vatandaşın yön ve yol bulmada da olmalıdır. Bizler de avukat arkadaşlarımızla birlikte özellikle bu tip hukuki çekişmelerde bilirkişilik yapmış, uzman raporu düzenlemiş yakın çevremizi devreye sokarak böyle bir gönüllü çalışma yapmak istediğimizi söyledik. Şu anda birkaç noktada uzman arkadaşlarımız gözleme dayalı yönlendirmelerde bulunuyor. Gönül dayanışmasını bizler de mesleki tecrübemizle desteklemek istedik. Yeter ki bu zor günlerde insanlarımız biraz rahat nefes alabilsin…” diye konuştu. Yağmur Gülü / Özel Haber