İzmir Serbest Mimarlar Derneği Başkanı Tamer Aksüt ile kentin dününü ve bugününü masaya yatırdık. Mimari bütün planlamaların, imar affı ile yok sayıldığını belirten Aksüt “İmar affı kentin 50 yılını götürdü. Doğru planlamalarla yapılan binalar dahi, sağına soluna yapılan eklentilerle sakat hale getirildi. Vatandaşa dediler ki, ‘Mimarı dinleme. Onun yaptığının pek bir önemi yok. Sen evine ek olarak her ne yaptıysan, kargı olsun, teneke olsun kabul ediyorum.’ Bu kaos, bu kargaşa yasal bir hale geldi. Bu binalar artık depremde farklı salınımlar gösterecek. Büyük bir risk” diye konuştu. Alsancak, Kordon ve sahil yolu gibi üst gelir gruplarının oturduğu bazı binaların dahi sağlam olmadığını belirten Aksüt “Acilen 1,5 milyon konut üretmeliyiz” uyarısında bulundu. Tamer Aksüt şunları söyledi: Nitelikli üretim yapıyoruz İzmir Serbest Mimarlar Derneği yaklaşık 45 mimari ofisten oluşan bir yapı. Dayanışma grubu… Buradaki ofisler, çok kişinin bildiği, piyasada iş yapan, metrajlı ve nitelikli ofisler… İşini, mimarlık mesleğinden ödün vermeden doğru ve düzgün iş yapan ofisler. Dolayısıyla iyi yatırımcı ile iyi yerlerde, iyi projeler üreten bir gruptan söz ediyoruz. Mimarlar Odası bizim çatı grubumuz. İzmir’de 6 bin üyesi var. Bunların arasında emekli, memur, kamu çalışanı, çalışmayan mimarlar mevcut. İzmir’de 500 ofis var. Bunların sadece 150 tanesinin ışığı yanıyor. Ve bu 150 ofisin 45’ini biz oluşturuyoruz. Yani 45 ofis olarak biz, tüm İzmir Mimarlar Odası’nın yaptığı işten daha büyük metrajlı bir iş yapma potansiyeline sahibiz. Derneğimiz, kurallarına uygun, doğru ve nitelikli mimarlık yapmak gibi bir sorumluluk üstlenmiş durumda. Tek tip imar yönetmeliği olmaz Ülke genelinde işimizi yapmaya yönelik bir kurallar silsilesi mevcut. İmar yönetmeliği… Bu yönetmelik dünyanın hiçbir yerinde yok. Erzurum’daki hava koşulları ve iklim farklılığı ile İzmir’i aynı tutan, aynı havuzu, aynı pencereyi, aynı cepheyi, aynı malzemeyi dayatan ve bunu nasıl yapacağını tarif eden bir kurallar silsilesinden söz ediyoruz. Avrupa ve Amerika’da bölgeye göre imar yönetmeliği değişir. Türkiye’de tek tip. Bütün bunların içerisinde mimar, projesini üretirken kendi sanatından, kendi ilişkilerinden ödün vererek projesini hayata geçirmeye çalışır. Karşısındaki en büyük engel de o bölgenin belediyesi ve imar planıdır. Dışarı çıkıp bakın, bütün binalar birbirine benziyor. İmar affı, sağlam binaları dahi sakatladı Mimar bina yapıcı teknik adamdır. İmar affı ile ne yaptılar? Vatandaşa dediler ki, “Mimarı dinleme. Onun yaptığının pek bir önemi yok. Sen evine ek olarak her ne yaptıysan, kargı olsun, teneke olsun kabul ediyorum. Bana biraz para öde, tüm bunları affediyorum. Bu şehre getirdiğin çirkinliğe göz yumacağım.” Ardından bu kaos, bu kargaşa yasal bir hale geldi. Eklentiler, gecekondular maddi bir değer kazandı. Sağlam ve doğru binalara yapılan eklentileri afla birlikte yasal hale getirdiklerinden, sağlam binaları da sakatladılar. Bu binalar depremde farklı salınımlar gösterecek. Mimari bütün planlamalar, imar affı ile yok sayıldı. İmar affı kentin 50 yılını çaldı. Geri döndürmek artık imkansız. İzmir’in yüzde 65’i kaçak. Kent yıllardır göç alıyor. İzmir’de maalesef o nüfusu barındıracak bir yapı üretimi olmadığından, o insanlar kendi yöntemleriyle evler inşa ettiler. Barınma sorunlarını kendileri çözdüler. Kurallar sert, uzun… Bürokratik engeller çok, tüm bunları bir kenara koyarak haftasonunda ev inşa edip oturdular. Hiçbir kural tanımadan. O tarihlerde yerel yönetimler de buna çanak tutunca bugün İzmir’in yapı stoğunun yüzde 65’i gecekondudan oluşur hale geldi. Elektrik götürdüler, su götürdüler, asfalt attılar… Zaten son imar affı ile tüm bunların üzerine bir set çekilmiş oldu. Atatürk’ün, İzmir’i geliştirme planları yok sayıldı Kaçak yapı küresel bir sorun. Sadece İzmir’in, Türkiye’nin bir sorunu değil. Hızlı göç ve hızlı yapılaşmanın doğurduğu bir sonuç. Kentin jeopolitik durumu da enteresan. Arsa üretecek bir alanı yok. Körfez çevresine sıkışmış. Burada yapılması gereken acilen şehir merkezinde bina iyileştirmelerini yapıp, diğer taraftan teknik bir grupla, karar vericilerden oluşan bir grupla, yerel yönetimler, mimarlar, şehir plancıları toplanıp yeni bir İzmir planlamalı. Şehrin dış tarafında. TOKİ, İzmir’e gelip kutuları dikti. Yeni şehirle ilgili elimizde olabilecek alanlar inanılmaz bir yoğunlukta konutlarla dolduruldu. Bunlar TOKİ tarafından yapıldı. Şuanda gecekondu olarak gördüğümüz her bölgede iyileştirme yapmak zorundayız. Buradaki insanları sağlıklı bir şekilde farklı bölgelere taşıyıp, mevcut alanı temizlemeli ve sağlam binalarla bu alanları hızlı bir şekilde yenilemeliyiz. Örneğin Yeşildere, Bayraklı’nın sırtları, Atatürk Mahallesi gibi alanlar. Burada kesinlikle yüksek binalardan söz etmiyorum. Söz konusu iyileştirme yatay mimari ile olmalı. İzmir’in nüfusu birkaç yüzbinken Atatürk, ünlü birkaç mimar ile İzmir’i geliştirme planları hazırlatmış. Ama şehir gelişirken eldeki hazır planlar dahi uygulanmamış. Yüksek binalar illaki olacak. Ama doğru zeminde. Depreme dayanıksız araziler üzerindeki yüksek yapıların şehre yüklediği çok büyük bir yoğunluk var. Burada önce altyapı ve ulaşımın çözülmesi akabinde böyle binalara izin verilmesi gerekliydi. Maalesef böyle olmadı. Bu kadar insanı bu bölgelere arabayla taşırsan yolunu ve otoparkını önceden düşünmüş olmalıydın. Toplu taşıma ile getiriyorsan, otobüsü, metroyu hazırlamış olmalıydın. Bütün bunlar yüksek binaların olduğu bölgede hala yok. Üstelik çoğu yüksek yapı, mimari açıdan İzmir’in yaşam tarzını yansıtan binalar değil. Bunlar İzmir’e ait bir yaşam değil. Dizaynın yöreye, yere ve yerele ait olması gerekirdi.   Acilen 1,5 milyon konut üretilmeli! İzmir’in 1,5 milyon konut açığı var. Bu açığı yaratan insanlar şuan İzmir’de yaşıyorlar. Bir çoğu bildik semtlerde oturuyor. Oturdukları binaların ya bir tarafı sakat, ya ruhsatsız, ya da depreme dayanıksız. Sağlıksız konutlar anlayacağınız. 1,5 milyon konut açığından kastım tam da bu. Bu rakamı sadece gecekondular oluşturmuyor. Sahilde, Kordon’da, Alsancak gibi lüks diyebileceğimiz semtlerde de bir çok bina bu rakamın içinde. Tramvayın önüne engeller çıkarıldı! Yerel yönetim ile genel yönetimin çarkları uyuşmuyor. Ankara’dakiler İzmir için başka düşünüyor. İzmir kendi için farklı şeyler hayal ediyor. Kente tramvay yapacaklar… Karşılarına falanca bakanlığın binası çıkıyor. Ankara’ya soruyorlar, “Yapamazsın” cevabı geliyor. Bir arka sokağa projelendiriyorlar, burada da bir başka bakanlığın arazisi engel. Sonra tramvay İzmir’de sekiz çiziyor. Proje 11 kere değişti. Mekanizma doğru çalışmıyor. Ortalama vatandaş ev sahibi olamaz! Arsa ve inşaat malzemelerinde fiyatlar şişmiş durumda. Ortalama bir vatandaşın ev alabilmesi şuan çok mümkün değil. Büyük inşaat gruplarının lüks konutlarında müteaahhit lehine rant fazla. Farklı büyük grupların sosyal konut üretip daha alt sınıfa konut sunabilmeliydi. TOKİ tam da burada olmalı. Ama TOKİ lüks konut, hastane, köprü ve stadyum üretiyor şuanda. TOKİ’nin yaptığı konutlar sosyal konut değil.