Güncel

İzmir’in ilçe ilçe fay hatlarını değerlendirdi… Prof Dr. Akçığ’dan çarpıcı açıklamalar

Abone Ol
Yağmur Daştan- EGE TELGRAF - Jeofizik Mühendisi Profesör Doktor Zafer Akçığ, Ege Telgraf Web TV’nin canlı yayın konuğu oldu.  Akçığ, İzmir’in fay hatları ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. DİKKATİ ÇEKECEK ‘TARİHİ ASANSÖR’ ÖRNEĞİ! Yaşanan depremlerin bilimsel derinliğine ilişkin öğretici bilgiler veren Akçığ, “Yerkürenin dört katmanı var. Bütün olaylar aslında iç çekirdek dediğimiz yerden başlıyor ama bunun içi kaynayan bir kazan gibi. Bunun da tüm sonuçlarını yer kabuğunda görüyoruz. Dünya levhalara ayrılmış durumda. Aşağıdan gelen tüm hareketler de bu levhaları hareket ettiriyor. Anadolu levhasının hareketlerini incelediğimizde, Arap Yarımadası’ndaki levha bize çarpıyor ve itiyor. Buna karşılık Anadolu, güneybatıya doğru yılda 2 ila 2,5 santimetre hareket ediyor. Bir yerde o hareket Yunan Makaslama Zonu’nda duruyor. Daha sonra Afrika plakası alttan girmeye devam ediyor. Buralarda depremler oluştuğu gibi batıda kuzey ve güney çekiliyor. Böylece İzmir’in meşhur Gediz, Büyük ve Küçük Menderes grabenleri oluşuyor. Bu faylar böyle oluşuyor, kendi kendine oluşmuyor. Fayın geçtiği yerler haricinde kalan alanlar biraz daha güvenli. Fay oluşumunda iki blok arasının sürtünmeyle çizilip parlamasıyla fay aynaları ortaya çıkıyor. Buna İzmir Karataş’ta herkesin bildiği Tarihi Asansör’ü örnek verebiliriz. Bu fay aynasının bir örneğidir. Burada riskler olduğu gibi zemin özellikleri de önemlidir. Burada andezit dediğimiz bir kaya türü var. Genellikle kayalar deprem dalgalarını çok hızlı iletir, geçer. O yüzden bu alanlar çok fazla dalgalanma yapamaz” ifadelerini kullandı. “Bizim evimiz kayanın üstünde, güvendeyiz” ifadesinin doğru olup olmadığının sorulması üzerine de Prof. Dr. Zafer Akçığ, “Düz, alüvyon ve bataklık zemine göre kayalık zeminler daha güvenli. Faylardan uzak, zemini iyi incelenmiş yerlere bina yapmak gerekiyor” yanıtı verdi. YIKIM NASIL YAŞANIYOR? Deprem dalgalarının neler anlattığı konusunda da bilgiler veren Akçığ, binaların nasıl yıkıldığını da açıkladı. Akçığ, “Bazıları ‘Dipten vurdu’ ifadelerini kullanıyor, bu ‘P’ olarak bilinen birinci dalga. İkincisi ise ‘S’ dalgası; bu da yılan gibi yerde hareket ediyor. Binaları çatırdatan dalga, işte, bu S dalgası. Binanız sağlam, koşullar uygun ise son gelen dalga, yüzey dalgası. Bu dalga da dönerek geliyor. Binanız eğer kaliteli değilse yıkıma, devrilmeye neden olan dalga yüzey dalgası. Bu üç dalga aynı depremde oluyor; P dalgası, S dalgası ve yüzey dalgası. Bir deprem 15 saniye olsa yapacağı etki farklı, 30 saniye olsa yapacağı etki çok çok farklıdır. Kahramanmaraş’ta yaşanan 1 dakika 15 saniye bir deprem için uzun bir süre” dedi. ‘8 PARAMETRE VAR!’ Bir depremde yıkımı etkileyen 8 ayrı parametre olduğunun da bilgisini veren Akçığ, “Bunların hepsi de önceden ölçülebilir. Depremlerin de bunlara göre zemine ve binaya etkisini daha önceden ortaya koyabiliyoruz. Bu parametreleri bilip binanızı da ona göre dizayn ederek uygun bir zemin seçerseniz 7 ila 7.5 şiddetindeki depremler hikaye gelir” ifadelerini kullandı. BİR: ALÜVYON KALINLIĞI Parametlerin ilkinin alüvyon kalınlığı olduğunu söyleyen Akçığ, “İzmir’de Bornova Ovası, Mavişehir ve Menemen’deki alüvyonun kalınlığı yaklaşık 300 ila 330 metre. Bu iyi mi, hayır kötü. Alüvyon demek, gevşek zemin demektir. Bornova Ovası’nda şu anda gökdelenler yapılıyor ama oralarda alüvyon kalınlığı 330 metre. 5 ila 9 kat arasında kalınlık 300 metre alüvyona kadar bina düzgün ve parametrelere uygun yapıldıysa hasar oranı yüzde 10. Burada 9 kattan sonrası yüzde 30 riske girerken 10 ila 14 kata çıktığınızda hasar yüzde 80’e çıkıyor” diye konuştu. İKİ: YERALTI SUYU SEVİYESİ “İzmir’in neresini kazarsanız kazıyın suyla karşılaşırsınız” diyen Prof. Dr. Akçığ, “Su seviyesi 10 ila 15 metreden derinse pek bir derdimiz yok, binayı çok etkilemez. 4 ila 10 metre arasındaysa gelen depremin büyüklüğünü yarım birim artırıyor. Eğer 0 ila 4 metre arasındaysa depremin büyüklüğü 7 ise 8 olarak hissediliyor” bilgisi verdi. ÜÇ: KAYMA DALGASI Depremler sırasında yaşanan ‘S’ dalgasının yeraltı seviyesinin suya doygun olduğu durumlarda kayma hızının düşük olduğunu söyleyen Akçığ, 200metre/saniyeye kadar çok tehlikeli, 200 ila 400 arasında ise tehlikeli olduğunu ifade etti. Akçığ, “Artık biz bunu deprem olmadan biliyoruz. İzmir’de yapılan çalışmaya göre yeraltı su seviyesindeki  S dalga hızının zemine etkisi net bir şekilde görülüyor. Bu durumda, Bornova Ovası, Karşıyaka’nın bir kısmı ve Mavişehir yine risk olarak görülüyor. Narlıdere’de de yer yer bu sonuçlar görülebiliyor. Örneğin, yeraltı suyu seviyesi açısından Buca iyi seviyelerde. ” dedi. DÖRT: SIVILAŞMA! Prof. Dr. Zafer Akçığ, bir diğer önemli hususun sıvılaşma olduğuna dikkati çektiği açıklamalarda bulundu: “Kil, silt, kum ve çakıl taşı... Kil ve silt, birbirine yapışıktır; kolay kolay ayrılmaz, sularsanız şişer. Kum ve çakıllar, birbirinde temas halinde ama yapışık değildir. Bunlar arasındaki dengeyi de yeraltı suyu sağlar. Onlar, denge içindedir ta ki bir deprem olana kadar. Bir deprem olduğunda oradaki suyun denge basıncı bozulur. O bozulunca su orayı terk eder. Bu sefer kumlar ve çakıllar harekete geçer yani sıvılaşma olur. Yakın zamanda obruklar çok gündeme geldi, onlar da yeraltı suyunun çekilmesiyle oluşan sıvılaşmalardır.” “TUGAY’IN DEMECİ ÇARPITILDI!” Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay, zemin sıvılaşması konusunda geçtiğimiz günlerde açıklama yapmış; Bostanlı ve Mavişehir için Yamanlar Dağı mevkiine doğru kaydırılması gerektiğini, bu doğrultuda toplantı ve çalışmalara başladığını duyurmuştu. Konuyla ilgili de açıklamalarda bulunan Akçığ, “Başkan Tugay’ın verdiği demeç maalesef ki asparagas haberlerle çarpıtıldı. Aslında ‘Keşke zamanında Yamandağ yakınına yapılsaydı’ demek istedi. Artık geçti, şimdi önlem alacağız” diye konuştu. FELAKET TELLALLIĞI YAPMIYORUZ Kent genelindeki sıvılaşma haritasını da ele alan Akçığ, “Felaket tellallığı yapmıyoruz ama İzmir’de oldukça risk faktörümüz var. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin bina performans analizini yaptığımızda sıvılaşmanın etkilerini görmüştük. Zaten bizim verdiğimiz rapor sonucunda da binanın yıkımına karar verildi. Burada da gördük, ne yazık ki sıvılaşma varsa kazıklar da fayda etmiyor” dedi. BEŞ: BÜYÜTME! “Bir deprem dalgası kaynakta yediyse, özellikle alüvyon zeminlerde başımıza geliyor, depremin büyüklüğünü artırıyor” sözleriyle konuşmasını sürdüren Akçığ, “Örneğin, kaynakta şiddet 6 ise, binanın altına geldiğinde zemin de kötüyse bu şiddet 7 ila 7.5’a ulaşabiliyor. Büyütme nedenlerini, alüvyon tabakasının kalınlığı, zemin tabakası S dalga hızının etkisi, geliş açısının etkisi, rezonans etkisi ve odaklanma etkisi olarak sıralayabiliriz. Depremin şiddeti küçük bile olsa bu parametreleri hesap etmeden yaptığın binada hasarlar yaşanabilir. ALTI: ZEMİN TİTREŞİM PERİYODU Depremde yıkımı etkileyen 8 ayrı parametreden bir diğerinin zemin titreşim periyodu olduğuna dikkati çeken Akçığ, şunları aktardı: “Depremde zemin titreşir, bunun yanında bina da titreşir. Örneğin, zemin depremde 0.5 saniye titreşiyor. Kat adedine göre binanın titreşim süresi hesaplanır. Hiçbir şey bilmiyorsanız kat başına 0.1 saniye koyun. Bina beş katlı, zemin 0.5 titreşiyor. Birlikte sallandıklarında binayı yıkıyor. Bu zeminde 5 kattan az ya da tersine 7 ila 8 kat yaparsanız bu etkiyi ortadan kaldırabiliyorsunuz. Çamdibi, Yenişehir, Mevlana’da böyle bir durum söz konusu olabilir. Ancak bunlar vatandaşta korku yaratmasın, bizler deprem yokken bu hesapları yapıyoruz. Şunu da söylemek istiyorum, dağlarda alçak kat değil, yüksek kat yapın. Çünkü kaya az titreşir. Balçova, Üçkuyular, Poligon ise daha az titreşen yerlerden...” YEDİ: DEPREMDE OLUŞACAK YATAY İVME Depremin ivmesinin bir zelzelede oluşan yatay kuvvet olduğunu söyleyen Prof. Dr. Akçığ, “Bunu reklamlarda çıkan ‘Bu araba 10 saniyede sıfırdan 200 kilometreye çıkıyor’ söylemlerine benzetebilirsiniz. İvme dediğimiz olay budur. Depremde bunu yatay olarak düşünün. Kemalpaşa, Torbalı ve Bayındır’ı buna örnek verebiliriz” dedi. SEKİZ: ALANSAL OTURMA “Binaların normal konsolidasyon oturması denilen zamana bağlı durumunudur, bunu hesaplarda inşaatçılar yapar” sözleriyle açıklamalarını sürdüren Akçığ, “Ancak siz bir muhallebinin üzerine yeterinden fazla ağırlık koyarsanız yani ikişer katlı binalar yerine 10 ila 15 katlı binalar dikerseniz, zaman içinde bu binaların hepsi oturur. Bunu Marmara Depremi’nde çok gördük. Aslında çok fazla bir hasar olmaması gerekirken oturmalardan dolayı yıkım yükseliyor” diye konuştu. DEPREM VIZ GELİR TIRIS GİDER Son olarak Akçığ, şu uyarılarda bulundu: “Biz bu verileri ortaya koyuyor, mimar ve mühendise sunuyoruz. Zeminde dikkat edilmesi gereken durumları göstererek düzenlemelerin bina değil, ada bazında olması gerektiğini ifade ediyoruz. Ada boyutunda olayı hesap edeceksiniz. Aynı ada içinde yüksek katı da alçak katı da yapabilirsiniz yeter ki bu parametrelere dikkat edin. Bunun üzerine de son yıllarda gündeme gelen kolonların kesilmediği ve ‘perde duvarı’ denilen yöntemle binanızı yaparsanız deprem vız gelir tırıs gider. Önemli olan kendinizi güvence altına almanız!”