Dünya genelinde korona virüs vakalarında artış yaşanıyor. Belirtilere karşı dikkatli olma, temastan kaçınma, izolasyon ve korunmaya yönelik tedbirlere tam uyum hayati önem taşıyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) güncel verilerine göre, korona virüs hala insanlar üzerinde etkin olarak kendini gösteriyor. Bireysel ve toplumsal farkındalığın yüksek olması, doğru bilgi edinilmesi ve önerilen tedbirlerine tam uyum sağlanması bulaş ve ölüm riskini azaltıyor. Dünyada ilk kez Aralık 2019'da Çin'in Wuhan kentinde ortaya çıkan korona virüs farklı kişileri farklı şekillerde etkileyebiliyor. Herkes virüse yakalanabiliyor ve hastalığı ciddi geçirebiliyor. Virüs, burun veya ağızdan küçük damlacıklar yoluyla insandan insana yayılıyor ve virüslü bir kişi öksürdüğünde, hapşırdığında veya konuştuğunda virüsü etrafa yayılıyor. İnsanlar, virüs bulaşmış bir kişiden bu damlacıkları soluduklarında korona virüsü kapabiliyor. Öte yandan damlacıklar pozitif olan kişinin etrafındaki masa, kapı kolu ve tırabzan gibi nesnelere ve yüzeylere tutunabiliyor. Başkaları da pozitif kişinin damlacığının tutunduğu nesnelere veya yüzeylere dokunduktan sonra ellerini göz, burun ve ağıza dokundurmaları halinde enfekte olabiliyor. Ayrıca, bazı çalışmalar ne sıklıkla olduğu bilinmemekle beraber, hiçbir semptomu olmayan kişilerin virüsü bulaştırabileceğini gösteriyor. Böylesi çetin bir mücadelenin verildiği korona virüs salgınında en önemli üç başlıktan biri ise maske. İzmirli Suhuf Tekstil A.Ş firması işte tamda bu en önemli başlıkla ilgili Dünya’da bir ilke imza attı. Firma, 30 gün kullanılabilir ve virüsü yok eden maske üretti. Suhuf Tekstil A.Ş. firmasının Genel Müdürü Hakan Demir, “Sağlık riske gelemez. Bizlerde elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalıştık” dedi.

‘TEKNOLOJİYE ÖNEM VERDİK’

Yaklaşık iki yıldır kurulmuş olan ve geçmişi tekstil olan Suhuf Tekstil A.Ş.’nin pandemi döneminden bu güne dek sadece maske üretimi yaptığını söyleyen Demir, çok profesyonel ve özel makinelerle bir üretim parkuru kurulduğuna değindi. Demir, “Özetle bizler üç katlı ve dört katlı cerrahi maske üretiyoruz. Günlük üretim kapasitemiz 1 milyon adet. Hem Türkiye pazarında hem de yurtdışında kurumsal şirketlerle çalıştık. Salgının ilk döneminde 250 bin adet üretime başladık. O dönem için yetersizdi, talep fazlaydı. Türkiye pazarında da böyleydi. Devlet yurtdışı satışını kapatarak, talep arz dengesi kurdu. Durum böyleyken doğal olarak pazarda rakipler oluştu. Bizlerde Mayıs ayıyla birlikte teknolojiye önem vererek çalışmalarımızı sürdürmeye devam ettik” dedi.

‘UZUN BİR SÜREÇ’

Daha sonra  geliştirdikleri bir maske ile birlikte biyologlarla çalışmaya başladıklarını söyleyen Demir, “ İngiltere’de bir üretici talepte bulundu. Onlara olan üretim ile birlikte geliştik. Onlar gümüş kullanıyordu. Bu durum böbreklere verebileceği zararlar ve toksik atıklardan dolayı bizim tercih etmeyeceğimiz bir durumdu. Bizlerde bunu değiştirmeye çalıştık. Bu süreçte biz gümüş içermeyen bir solüsyon üretmeye çalıştık. Karbon kılıçlarla üzerine koruma kalkanı oluşturan bir maske üretmeye karar verdik. Bu kalkan ile virüsleri öldüren bir ürüne ulaştık. Bu ürün yaklaşık 30 gün kadar koruma sağlayabiliyor. Bu korumayı sağlayan ve üzerinde kullandığımız solüsyonu yalnızca biz geliştirdiğimiz için böyle bir ürün yok. Elbette solüsyon uygulanmış kumaşlar üretilmiş fakat diğer kumaşlar, cerrahi kumaştan farklı. Bu nedenle izinlerini almak ve testlerini yapmak yalnızca 2,5 ay sürdü. Üniversite kurulları ve AB standartlarına uygun laboratuarlara gittik. Test yöntemleri ile ilgili tartıştık. Oluşmuş test metotlarını kullanarak, maske üzerindeki etkinliği test sonuçlarına bağladık. Teknik dosya Sağlık Bakanlığı’nda onaylandı. Hem Türkiye'de hem Dünya’da olumsuz gelişmeler olduktan sonra pazar tanıtımına girmedik. Yeni bir ürün ama tüm testlerde etkin özelliğini maskenin gösterdik” ifadelerini kullandı.

‘ON BİN KILIÇ DARBESİ’

Maskenin özelliklerini sıralayan Demir, “Biz insanların gönül rahatlığıyla soluk alıp verebileceği, sağlığa zararlı olmayan ve  herhangi bir toksik atık oluşturmayan zararsız bir biyosidal uygulaması var. Dış ve iç katman var. Bir virüse on bin kılıç darbesi geliyor. Üzerine gelen mikroorganizmaları parçalayarak yok ediyor. Normal cerrahi maskede, konuşma nefes alıp verme sırasında havada bulaşmış mikroorganizmalar maskenin üzerine gelip tutunuyorlar. Elinizi temas ettirdiğiniz zaman elinize ağzınıza götürdüğünüz zaman o mikroorganizmayı elinize alıp taşıyorsunuz. Bu maskede üzerinde sadece üzerinde ölü hücreler var. Elinizi götürünce sadece ölü organizmalar var. SFM30 maskenin kullanımı açısından rahatlığı öncelikle lastikli maske. Kulağa bir baskı yapıyor. Lastikli maskeler kulağın arkasını rahatsız ediyor. Ürettiğimiz maskenin ise kulak üniteleri pamuk. Kendinize göre ayarlıyorsunuz, kulağa rahatsızlık vermiyor. Uzun süreli kullanımda rahatlık sağlıyor. Dört katman var. İçinde iki tane filtre özelliği olan katman var. Dış yüzeyler ise solüsyonun uygulandığı bölüm. Kullanıcıya yüzde 99,9 koruma sağlıyor. Gelen mikroorganizma virüs, bakteri, mantar gibi organizmaları barındırmıyor. Masaya değdiğinde oradaki mikroorganizmaları tutmuyor. Elbette maske kirlenebilir, ama organizma tutmaz. Leke tutmaz değil elbette. İnsanlar bunu çok karıştırıyor. 30 gün kullanım sağladığı için günlük cerrahi maskeyi 1 liradan alıyorsunuz, tüketici maliyeti olarak 30 lira. Günde en az 3 maske değiştirilmesi gerekiyor. Gün içinde böyle çok tüketilen maskelerin yanında, ürün size aslında büyük bir ekonomik katkıda sağlıyor. Aylık maliyeti hesaplanınca artı faydası var 3’te 1 fiyatına geliyor. VIP değil, tabana hitap eden bir ürün” dedi.

‘GÜVENİLİRLİK....’

En önemli faktörlerden birinin merdiven altı ürünler olduğunu söyleyen Demir, “Laboratuarlardan akredite olmuş belgeler bizim için yurtdışı pazarı adına da yeterli. Türkiye’nin pazar gücünden kaynaklı aslında bu kadar detaylı bir araştırma yaptırabilmemiz. Avrupa için yeterli evraklara sahibiz. O pazarda da Danimarka ve Belçika’ya gönderdik. Pandemi döneminde altıncı aya kadar pazarda büyük bir maske sıkıntısı vardı. Lastikleri elle çakma makineleri çıktıktan sonra merdiven altı ortaya çıkmaya başladı. Bu sefer denge arz yönünde arttı. Pazarın işine geldi fiyatları aşağı çekti. Ama bu seferde güven düştü. İnsanlar ucuz maske alıyor ama nerden geliyor o maske acaba. Oradaki toksik atıkları düşünemiyorum. Sağlık Bakanlığı artık kayıt istiyor. Barkod okutabileceğiniz bir sistem yarattı. Üzerinde bilgiyi kontrol etmek gerekiyor. Barkodu başka kutuya koyanlarda oluyor. Kayıtlı değilse şikayet et butonuna basabilirsiniz. Fakat merdiven altı sağlık için risk. Biraz daha denetim konusunda agresif çalışılmalı. Belli bir alım gücü var ülkenin. Hammaddeye çok pahalı ulaşılıyor. Kumaşlar pandeminin başındaki fiyattan neredeyse onda bir oranında düştü. Daha uygun olabilecekken uzun dönem bu nedenle fiyatlar aşağı düşmedi. Merdiven altı ürünler nedeniyle insanların sağlığı riske giriyor. Bu nedenle VIP bir ürün değil. Vatandaşımıza en güvenilir ürünü üretmeye çalıştık” diye konuştu. Rana Beyza Öztürk / Özel Haber