İstanbul Eczacılar Odası’nın Cumhurbaşkanı’na kan ürünü ilaç grupları ile ilgili sıralı dağıtım sisteminin sorunsuz bir şekilde ilerlediğini belirtildiği ve kan ürünü ilaçlarının temini ve üretimi için, bu alanda hiç yerli üretim yapmamış bir firmaya ihale verilerek yerli üretim hedefinden uzaklaşılacağının vurgulandığı mektupta, bir firma üzerinden bir tekel yaratılarak hayati öneme sahip ilaçların yetersiz ve geç teminine sebep olunacağı ve binlerce hastanın mağdur edileceğine yer verilmişti. Konuya ilişkin olarak Türk Eczacılar Birliği 3. Bölge İzmir Eczacı Odası Başkanı Tuncay Sayılkan, “İhale alan firma iptal edilip eskiden olduğu gibi birçok firma ile çalışılmaya devam edilmesi gerekiyor” dedi.

‘HIZLI TEMİN ÖNEMLİ’

Konuya ilişkin olarak Türk Eczacılar Birliği 3. Bölge İzmir Eczacı Odası Başkanı Tuncay Sayılkan, “Hemofili ve kan ürünü ilacı kullanan hastalara hızlı bir şekilde ilaç temin ediyoruz. Bu ilaçlar herhangi bir ilaç gibi değil, günler sonra temin edilip hastaya sunulacak ilaçlar değil çünkü çok acil ve çok hızlı ulaşılması gereken ilaçlar. Örneğin hemofili ilaçları kanamanın yoğun olduğu ve durdurulamadığı süreçlerde kullanılıyor. İhale yapayım sonra bunu yurt dışından getireyim bir hafta sonra bunu temin edeyim gibi bir konu değil. İhalenin aldığı firmanın da yapabileceği bir iş değil’’ dedi. Güncel olarak herhangi bir sıkıntı olmadığını ama olabileceğinin altını çizen Sayılkan, “Türk Eczacılar Birliği’nin açıklama yaptığı konu, 2 hafta öncesi bir ziyarette gündeme getirilip doğru olmadığı Cumhurbaşkanına söylenmiş. Doğru olan bu insanların hızlı bir şekilde ve her yerde ilaca ulaşmasıyken alınan bu karar doğru olmamış dediler. Sıkıntı, firma ihale yapıp, hastanelerde bulunan ürünleri toplayıp yurt dışından getirmeye başladığında başlayacak” açıklamalarında bulundu.

‘MAĞDUR EDİCİ OLUR’

Güncel olarak var olan tek sorunun kan ürünü ve hemofili ilaçlarının bulunmasında yaşandığını belirten Sayılkan, “Şu an ilaçları zaman zaman bulunamaması ve zor temin edilmesi dışında çok büyük bir sıkıntı yok. Kararda ısrar ederlerse bir adım sonrasında birçok hasta için çok mağdur edici olur. Ben bu konuyu İstanbul ile konuştum, 81 ilde 54 odamız var. Hepimiz ayrı ayrı bu konu ile ilgili yazı yazmamalıyız. İhale ile ilaç temin edilirse sorun olur, vazgeçerlerse sorun olmaz” dedi. Stok ilaç yapılamayan ilaçlar olduğunu belirten Sayılkan, “20 kutu lazım oluyor depolarda 12 oluyor doğal olarak çok getirilmiyor. Acaba firma getirecek mi elimizde mi kalacak kaygıları nedeniyle bulmakta zorlanıyoruz” diye konuştu. “Bağışıklık sistemi ile ilgili büyük sorunlar yaşanıyor. Kanamayı durduramıyorsunuz. Hemofili ilacı çok önemli, hastalık ise ciddi bir kalıtsal hastalıktır. Yaşamsal önem arz eden ilaçlar iki gün sonra versek diyebileceğimiz ilaçlar değiller. Tasarruf düşünülüyor ama tüm bu ilaçlar, Türkiye’deki ilaç pazarının yüzde 4’ünü oluşturuyor. Burada bir firmaya jest yapılmak isteniyorsa, binlerce hasta mağdur ediliyor bu nedenle uygulamadan vazgeçilmeli, ilaçların her yerde bulunabilir hale gelmesi lazım. İhale alan firma iptal edilip eskiden olduğu gibi birçok firma ile çalışılmaya devam edilmesi gerekiyor” diyen Sayılkan, Kan ürünü ilaçların yaşamsal önem arz eden ilaçlar olduğunu belirtti. İşte o mektup! İstanbul Eczacılar Odası’nın mektubunda “Sayın Cumhurbaşkanımız, kan ürünü ilaç gruplarında tespit edilen suiistimallerin ve hataların önüne geçebilmek için Sağlık Bakanlığı talimatıyla 2000 yılında kurulan, Türk Eczacıları Birliği gözetiminde ve Sosyal Güvenlik Kurumu denetiminde gerçekleştirilen, eczaneler üzerinden sıralı ve eşit dağıtım sistemi sorunsuz bir şekilde tam 19 yıldır işlemektedir. Bu sistem; Plazma Fraksinasyonu Projesi ve kan ürünü ilaçlarının hastaneden verilmesi uygulaması ile ortadan kalkacaktır. Sıralı dağıtım sisteminin ortadan kaldırılması, hasta sağlığının tehlikeye girmesine ve ciddi kamu zararına sebep olacaktır. İstanbul Eczacı Odası olarak ilaçta dışa bağımlılığın azaltılması ve yerli üretimin desteklenmesi gerektiğini yıllardır dile getiriyoruz. Bu amaçla getirilmek istenen yeni uygulamada hasta sağlığı açısından son derece önemli olan bu ilaçların, ayaktan tedavi ihtiyaçlarını da karşılayacak şekilde tek elden temini ve dağıtımının güçlüğünün yanında, ilaç güvenlik riskleri, iyi dağıtım uygulamaları açısından belirsizlikler, tüm ülke nüfusu düşünüldüğünde acil hallerde yetersiz ya da geç temini durumunda ölüme kadar varacak yaşamsal riskler oluşması bakımından endişeliyiz. Sıralı dağıtım uygulamasının başladığı 2000 yılında, kan ürünü ilaçlarının yıllık tüketimi 650 bin kutudan, 250 bin kutuya düşmüş, milyonlarca liralık kamu zararı engellenmiş, ilaç suistimalleri en aza indirgenmiş ve devletin tasarruf etmesi sağlanmıştır. Ancak getirilmek istenen yeni uygulama ile kamu yararı ve kamu kaynakları gözetilmeksizin tek bir firmadan ürün tedarik edilmesi ve tedavide sadece o ürünlerin kullanılması ve kullanılmasa bile ilaçların ödemesi kurum tarafından garanti edilmekte, fiyatının ne olacağı da denetim dışı bırakılmaktadır. Bu gibi ilaçlara kullanım garantisi verilemez, verilmemelidir. Sayın Cumhurbaşkanımız, Ülkemizin her bölgesinde 26.000 noktada, 1. basamak sağlık hizmeti sunucusu olan biz eczacılar yerli ilaç üretimini desteklemek için gerekli her türlü adımı atmaya hazırız. Ancak hastanın ilaca ulaşmasını zorlaştıracak, ilaç suistimaline neden olarak devlete mali yük getirecek her türlü uygulamanın ve tekelleşmenin de karşısındayız. 63 yıldır halk sağlığını ve kamu yararını önceleyen bir meslek örgütü olarak hastalarımızın sağlığını riske atacak, devletin kaynaklarını özel sektöre aktaracak, kamu zararına neden olacak bu uygulamanın iptal edilmesini, ‘ayaktan tedavi reçeteleri eczaneler dışında karşılanamaz’ kanun hükmüne ve sıralı dağıtım sistemine aykırılık teşkil edecek bu girişimden bir an önce vazgeçilmesini talep ediyoruz” denmişti. Rana Beyza Öztürk / Özel Haber