Uğur Mumcu ve demokrasi şehitlerinin anısına düzenlenen “Demokrasiyle Yaşamak, Demokrasiyi Yaşatmak” başlıklı söyleşi; gazeteci, yazar Mustafa Balbay; gazeteci, Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Atila Sertel ve Karşıyaka Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay’ın katılımıyla gerçekleşti. Etkinliğin moderatörlüğünü ise Yazar Haluk Işık yaptı. Karşıyaka Zübeyde Hanım Nikah Sarayı’nda düzenlenen söyleşiye Cumhuriyet Halk Partisi Eski Milletvekili Sabri Ergül, İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Mustafa Özuslu, meclis üyeleri ve vatandaşlar katıldı. “YAŞAMAYA DEVAM EDİYOR” “Uğur Mumcu benim meslek büyüğüm” diyerek sözlerine başlayan gazeteci Balbay, “Uğur Mumcu çok büyük bir değer. Size Güldal Mumcu’nun selamlarını getirdim. 31 Ocak 1990’da Prof. Muammer Aksoy öldü, 7 Mart 1990’da Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Çetin Emeç, 4 Eylül 1990’da aydın din insanı Turan Dursun, 6 Ekim 1990 Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nin Atatürkçü Öğretim Üyesi Bahriye Üçok. Bütün bu değerlerin katledilmesinden sonra Uğur Mumcu köşesinde sıklıkla şunu yazdı; ‘Sıra kimde? Atatürkçü aydınları, yurtsever aydınları bir bir katlediyorlar, sıra kimde?’ Uğur Mumcu sıranın kimde olduğunu biliyordu, bir gün evine emniyetten tanıdığı, güvendiği iki kişiyi çağırdı. 1992 yılı ortaları, dedi ki ‘Ben nasıl öldürülürüm?’ Oradaki güvenlik görevlileri dediler ki, ‘Aracın ile aynı vakitler de mi gidip geliyorsun?’ ‘Hayır’ dedi Uğur Mumcu. Dediler ‘Evden giriş çıkış saatin belli mi?’ ‘Yok’ dedi Uğur Mumcu. ‘Postayı sen mi alıyorsun’ dediler, ‘Hayır ben almıyorum’ dedi Uğur Mumcu. ‘Peki arabayı sen mi kullanıyorsun’ dediler, ‘Evet ben kullanıyorum’ dedi Uğur Mumcu. Emniyet görevlileri susar. Uğur Mumcu onlara der ki ‘Ben aracıma bomba konularak öldürülürüm, değil mi?’ Uğur Mumcu bunu içselleştirdiği sıralarda Abdullah Öcalan’ın ‘Kürt Dosyası’nı, devlet bağlantılarını araştırıyordu. Uğur Mumcu bunu sorduğu sıralarda, iktidarın bir bir yolsuzluklarını ortaya çıkartıyordu ki en son yazısı iktidarın bir bakanın çıkardığı yolsuzlukları yasal kılıfa sokan çalışmaydı” diye konuştu. Mumcu’nun araştırmasında ortaya çıkan tarikat, siyaset, ticaret üçgeninin nereye gideceğini araştırdığını belirten Balbay, sözlerini şöyle sürdürdü: “İşte Uğur Mumcu ölümü göze alarak, hatta nasıl öldürüleceğini az çok tahmin ederek, katillerini de hayattayken yazarak yaşayan ölümsüz bir aydındı. Uğur Mumcu yaşamaya devam ediyor.” SERTEL: “UĞUR MUMCU ÖLÜMSÜZLEŞTİ” İzmir Milletvekili Atila Sertel de şunları söyledi: “Hepimiz Uğur Mumcu gibi olmak istiyorduk, onun çizgisinde, onun yolunda, onun gibi korkusuz, kalemi keskin, gerçekleri yazan, kötü karanlık ilişkilerin üzerine yürüyen ve onun gibi araştırmacı gazeteci olarak toplumu aydınlatmak gibi bir ilkeyle genç yaşlarda hayata başladık. Gazetecilikte önemli olan gazeteci olmak değil, gazeteci kalabilmektir. Bütün makamlar gelip geçiyor, insanın asıl mesleği üzerinde en yüce makam olarak kalıyor. Gazetecilikteki en büyük ilke halka karşı sorumlu olmak. 5N1K sorularına yanıt veren ama o soruları halka karşı sorumluluk içerisinde bütün gerçekliği ile çarpıtmadan anlatabilen, yazabilen ve kendi çıkarları için toplumsal çıkarları terk edip para kazanmaya yöneldikten sonra liyakatsız kişilere yağdanlık yapan insanlar gazeteci olarak bizim gözümüzde ne anılırlar, ne yer bulurlar, ne de ömürleri uzun olur. Ama Uğur Mumcu’nun ömrü bu topraklarda yaşayan insanların sonsuza kadar yaşatacağı bir isim olarak kalması, Uğur Mumcu’nun aslında onu öldürmek isteyenlere inat yaşaması ve 30 yıl geçmesine rağmen Türkiye’nin hemen her yerinde panellerle, toplantılarla mitinglerle anılması şunu gösteriyor ki; Uğur Mumcu ölümsüzler hanesinde yerini aldı, bu topraklar yaşadığı sürece Uğur Mumcu aramızda olacak ve bizim yolumuzu aydınlatmaya devam edecek.” TUGAY: “ÖLÜMÜNDEN SONRA GÖZYAŞI DÖKTÜM” Karşıyaka Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay ise Uğur Mumcu’nun bir daha yerinin doldurulamadığını ifade ederek şöyle konuştu: “Uğur Mumcu’yu kaybettiğimiz 1993 yılından beri her 24 Ocak günü böyle bir etkinliğin içinde olayım veya olmayayım onu kaybedişimizin acısını onu çok seven, değer veren ve öneminin farkında olduğunu bilen bir yurttaş olarak yaşıyorum. Çok yakınım olan insanlar hariç, iki kişinin ölümünden sonra gözyaşı döktüm. Bunlardan birisi Uğur Mumcu’ydu diğeri Türkan Saylan’dı. Burada fotoğraflarını gördüğünüz isimleri geçen onlarca Cumhuriyet şehidi diyebileceğimiz, bu ülkenin kuruluşundan bugüne kadar devam eden ilkeleri yaşatma, koruma ve bir sonraki nesile doğru bir şekilde aktarma konusunda çok aktif mücadele etmiş, yürekli bilim insanlarını, gazetecileri rahmet ve minnetle anıyorum. 24 Ocak’larda yaşadığımız bu üzüntü anlaşılan o ki bitmedi ve bir noktaya kadar bitmeyecek. Niye bu acıyı hala yaşıyoruz? Bu insanları öldüren güçlerin kimler olduğu halen aydınlanamadı ya da bir söyleme göre aydınlatılmadı. Bu yüzden bu acıyı çekiyoruz, ben Uğur Mumcu’nun yerinin doldurulabildiğini düşünmüyorum. Bugün çok bilge, çok doğru şeyler yazan birçok gazeteci var, hiçbirinin hakkını yemek doğru olmaz. Uğur Mumcu’nun toplumdaki karşılığı, yazılarının okunurluğu ve yazılarının etkisi ondan sonra bence hiçbir gazeteci tarafından sağlanamadı. Acaba yaşasaydı Türkiye nerede olurdu, farklı bir yerde olur muydu? Ben farklı bir yerde olacağına inananlardanım. Öldürüldükten sonra benim gibi milyonlarca insan onun için ağladı. Zaten cenazesinde en az 1 milyon kişi onun arkasında yürüdü. Bugün 30 yıl sonra da milyonlarca kişi onu saygıyla anıyor. Dolayısıyla kim bunu yapmayı amaçladıysa bir şeyi hakikaten değiştirdi bu ülkede.”