Geleneksel el sanatlarımızdan biri olan ve uzun bir süredir de kaybolmaya yüz tutmuş geçmişi asırlara dayanan bir zanaat, sedefçilik… Eski zamanlara baktığımızda, özellikle Osmanlı’nın birbirinden şaşaalı sultanlarının saraylarını süsleyen en nadide eşyalarda, padişahların herkesi kıskandıracak tahtlarında, gelinin yüz akı çeyiz sandıklarında, camilerde ve evlerin en kıymetli yerlerinde sedef sanatının nadide eserleriyle karşılaşıyoruz. Son zamanlarda birçok yerden mesleğin yeniden canlandırmasına ilişkin girişimleri duymaya başladık. Zanaat, yeniden eski günlerindeki gibi şahlanır mı? İşte, onu hep birlikte izleyip göreceğiz. Şimdi ise, sultanlara layık görkemi ile sizler için ayrıntılarıyla anlatalım: Sedefçilik nedir? Öncelikle, ‘Sedef nedir?’ sorusunu sizler için cevaplayalım: Sedef, sıcak denizlerin akıntılı sularında tuz, kireç ve fosfordan oluşan kalker bir maddedir. Midye, istiridye kabukları ile deniz ve kara kaplumbağalarının kabuğunda bulunan ve sedefçilikte kullanılan sert, beyaz ve gökkuşağı pırıltılı, fosforik özelliği olan madde. Saf ve duru bir görüntüsü olduğundan cazip bir süsleme unsuru aynı zamanda. Bu nedenle diğer sanat dallarında da basit başına süsleme malzemesi olarak da kullanılmış.

GÖZE HİTAP ETMELİ…

Ahşap oymacılığında altın, gümüş ile birlikte zümrüt, yakut, lal taşı gibi değerli taşlarla birlikte her yerde her alanda birbirinden cazibeli bir işleme ile görünür. Taşıdığı renge göre de isim çeşitliliği gösteriyor; Beyaz, arusek, çöp sedef gibi… Her işte olduğu gibi sedefçiliğin de bazı püf noktaları var. Çok çeşidi bulunmasına karşılık sedefçilikte yalnızca belirli özelliklere sahip olan sedefler kullanılıyor. Sedefin bir sanat eserinde ya da süsleme olarak kullanılabilmesi için işlenebilir kalınlıkta olması, gökkuşağının renklerini yansıtması ve renklerinin albenisi ile göz zevkine hitap etmesi gerekiyor. Sedefin malzemesi kadar onu ince ince işleyen, adeta yeniden hayat veren usta eller de çok önemli. İşte, bu ince marangozluk işleri yapan kişilere Sedefkarlar deniyor. Bu kişiler sedef, fildişi, kemik ve benzeri maddeleri ustaca kullanarak çeşitli eşyalar yaparlar. Sedefçiler ise yalnızca sedefi işleyen kişilere verilen isim. Yani sedefçiler zanaatçı, sedefkarlar ise sanatçı olarak biliniyor. Osmanlı Devletinde mimarlar ilk önce sedefkarlık eğitimi görür, sonra mimar olurlarmış. Mimar Sinan ile mimar Mehmet Ağa da bu öğrenimi alıp sonra mimar olan ünlü kişilerden.

FİLDİŞİ VE KEMİK

Aslında sedef işçiliği birçok yerde yapılan işlem nedeniyle ‘sedef kakma’ ve ‘sedef oyma’ olarak da biliniyor. Sedefçilik tekniğinde sedef, ahşap üzerine açılan çukur veya oymalara yerleştirilir ve tahtaya temas eden yüzeyden düşmelerini önleyecek yapıştırıcılar sürülür ya da sedeflerin etrafı madeni tellerle çevrilir. Bağa, fildişi, kemik, çeşitli filetolar ve altın, gümüş gibi kıymetli madenler de sedefkarlıkta kullanılan malzemelerdir.

UYGULANAN TEKNİKLER

Gömme, kaplama ve macunlama olarak 3 teknik kullanılır. Bunlardan ilk ikisi tamamen Osmanlı karakteri taşırlar; gömme veya kaplama tekniğiyle hazırlanan “İstanbul işi” eserlerde fildişi, bağa ve kemik gibi yardımcı unsurlar kullanılır. Sedef işçiliği, gerek motif özellikleri ve gerekse kullanım sahaları ve tarzları bakımından Eser-i İstanbul, Şam işi, Viyana işi ve Kudüs işi olarak 4 ana grupta toplanır.

YENİDEN DOĞACAK MI?

Osmanlı döneminde en gelişmiş ve verimli dönemini geçiren sedefçilik bugün ise Türkiye'de sadece Gaziantep'te yapılıyor. Günümüzde kendini yenileyerek tekrar hayat bulan bu sanatla çeyiz sandığı, ayna, sandalye, sehpa, midye kutu, puroluk, rahle, şamdan ve mumluk, baston, anahtarlık, kül tablaları, sini atlıkları, tavlalar, telefonluklar gibi eşyalar ile sedef işlemeli orijinal Osmanlı tüfekleri, hançerler, kılıçlar, silah kabzaları da yapılıyor. İlkçağ’dan bugünlere… İlk çağın en eski uygarlıklarında başlanan Sedefçilik, o dönemlerde er ya da süs öğesi olarak kullanılıyordu. Bazı kaynaklar her ne kadar Sümer Sanatı’nda sedefin tıraş edilerek ahşaba uygulandığını, Uzak Doğu ve Güney Asya’da Hint Sanatı’nda sedef süslemelere rastlandığı söylense de, sedefin en yaygın ve gelişmiş şekliyle Türk-Osmanlı Sanatında görüldüğü bilinir. Sanatın 5 ekolü… Uzmanlar, sedef sanatının 5 ekolü olduğunu ifade ederler: Viyana İşi: Avusturya'da uygulanan teknikte siyah mobilyaların üstüne pirinç, bakır ve kurşun gibi malzemelerle kesilmiş kompozisyon montajlanır. Etrafı pirinç tellerle çevrilen metal levhalarla tellerin arasına sedefler gelişi güzel kırılır. Uzakdoğu İşi: Hindistan, Çin, Japonya, Vietnam gibi Uzakdoğu ülkelerinde genellikle siyah zemin üzerine renkli sedefler ve canlı figürler kullanılarak üretilen sedeflerin ortak ismidir. Eser-i İstanbul: Kakma yöntemi ile yapılan sedef, bağ, fildişi ve değerli taşların uygulandığı yıldızların çokgenlerin ve diğer geometrik desenlerin işlendiği sanat türüdür. Kudüs İşi: Mescid-i Aksa Camii'nin maketini veya üretilen eserlerin üzerinde bu caminin tasvirini, kitap kapaklarına, çerçevelere ve benzeri ürünlere kabartma biçiminde işlenir. Şam İşi: Önceden çizilen motif ceviz ağacından yapılan iskelet üzerine aktarılır. Etrafına teller tutkallanıp, ana motifleri çizecek şekilde açılan yüzeye çakılır. Feyaz Tatar