AK Parti İzmir İl Başkanlığı’nın hafta içinde önemli ziyaretçileri vardı. Bir yandan yaklaşan seçim çalışmaları diğer yandan art arkası kesilmeyen ziyaretler. Bu ziyaretlerden biri de AK Parti eski milletvekili ve MKYK üyesi Metin Külünk’tü. Külünk, ziyareti sırasında gazetemize özel açıklamalarda bulundu. Konuşmasına Türkiye gündemiyle giriş yapan Külünk “Dünya ve Avrupa Türkiye'nin başardıklarını ve başaracaklarını gördükleri için 2023 onların finali. Oraya kadar ne yapacaklar? Bana göre bir 17-25 Aralık olaylarına benzer, terör saldırıları ve suikastlar dâhil bütün enstrümanları deneyecekler. Seçimde de cevabını alacaklar. Bu saldırıların temel sebeplerinden birisi seçimi kaybettiklerini görmeleri. Altılı masadan ümitleri yok. Masa kendi içinde, varsa gladio yandaşları ve karşıtları savaşıyor. Yani orada da hiç kimse aynı yerde değil aslında. Ne İYİ Parti aynı yerde CHP ile ne CHP, Gelecek Partisi ile aynı yerde, ne de Deva Partisi, Gelecek Partisi ile aynı yerde. Hiç birisi aynı yerde değil. Hepsinin, taban olarak, sosyolojisi de birbirinden farklı. Bir tek Saadet – Gelecek ve DEVA’nın sosyolojik tabanları birbirine benziyor ki onlar da son derece düşünceli ve ben çok eminim hepsi Cumhurbaşkanımızdan yana tavır alacaklar. Çünkü fotoğrafı görüyorlar. Bunu kabul etmeleri mümkün değil. Dolayısı ile seçime kadar, yani masada, masanın kendi içinde ciddi kavga var. O kavganın boyutları ne? O kavganın boyutları İngiltere'ye kadar gidiyor, Amerika'ya kadar gidiyor. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’ndan ciddi rahatsızlar. Çok ciddi! Sayın Kılıçdaroğlu'ndan içeride ciddi rahatsızlık var. Ve İYİ Parti'nin Genel Başkanı Meral Akşener, kendini aday olarak görmek istiyor ama masada zinciri bağlayanlar bu zincirin halkalarının kopmaması için büyük gayret sarf ediyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin başındaki şahsı, Kemal Bey’e rağmen aday olarak dayatmak istiyorlar. O yüzden Sayın Kılıçdaroğlu’nun can güvenliği çok önemli. CHP'nin içerisinde adaylık sürecine kadar Kemal beyin ciddi bir operasyon yeme ihtimalinin güçlü olacağını düşünüyorum. Tarihsel sürece baktığımızda kronolojik bir analizdir bu. Bilgiye dayalı değildir. Kronolojik analizdir. Dolayısı ile dikkat etmek gerektiği kanaatindeyim” dedi.FETÖ TEHLİKESİ GEÇMEDİ’ FETÖ tehlikesinin hala geçmediğinin de dikkat çeken Metin Külünk, “Bütün bu mücadeleye rağmen, devletin içerisinde rengi belli olmayan, saklanmayı başarmış kadrolar var mı, var. KHK'lardan veya yargıdan dönüp geri başlayanlara dikkat etmek lazım. Hiçbir FETÖ'cü (çok azı hariç) pişman olmaz. Altını çizerek söylüyorum. FETÖ, gizlem bir yapıdır ve varlıklarını örgütün liderine armağan etmekte tereddüt etmeyen bir kesin inançlılık vardır. Dolayısı ile bu örgütün modellemesinde en temel özelliklerden birisi kaybolma ve sızmadır. Bu örgüt talimatlarını sadece ankesörlü telefondan almaz. Twitterde yazılacak örgütün önemli isimlerinin yazacağı bir mesajın harf karakterinden alır veya örgüte zahir bir gazetenin haberlerinin birisindeki bir kelimeden alır. Dolayısı ile şunu unutmayalım; karşımızda metodolojik olarak bilindik sol örgütlerin hepsini aşan bir yapıdan bahsediyoruz. Dolayısı ile bu örgütün sızmış unsurları, bir yerlerde yine bir gazete haberinden veya bir ankesörlü telefondan veya gelecek talimatla bir 17-25 demesi yapabilirler mi, evet yapabilirler. Bu ihtimal var mı? Bana göre bu ihtimal var ve geçmiş değil. Bütün bunlara rağmen hala AK Parti yüzde 30'un üzerinde. Tahammüle bakın! Ellerinden gelse sokağın iradesini yok sayıp kendilerine göre yeni bir sosyoloji inşa edecekler. Robot bir sosyoloji inşa edecekler. Şimdi niye, çünkü Batı için 2023 en keskin dönemeç. 2023'te sayın Erdoğan'ın tekrar Başkan seçilmesi ile beraber Türkiye neleri başaracak? Uçan robotu başaracak. Göktürk uydu savaşlarında uyduda mücadeleyi başaracak. Eğer konvansiyonel mücadeleyi biz uydu mücadelesi ile beslemezsek, siber ordu ile Türkiye'yi tahkim etmezsek, dijitalde kendi mecralarımızı oluşturmazsak ve en önemlisi yeni yüzyılın sosyolojisine cevap verecek, bizim değerlerimiz üzerinden bir farkındalık ve farklılık üretip ortaya koymazsak, bütün bu mücadelemizin başka zorluklarla karşılaşacağı kesin” diye konuştu.HATLAR NETLEŞTİ’ 15 Temmuz sonrası hatların da netleştiğini dile getiren Külünk, “Türkiye’de iki hat oluştu. Birinci hat Gazi'nin çizdiği milli bağımsızlıkçı hattır. Diğeri de Türkiye'yi Batı üzerinden okuyan ve Batı uygarlığının geldiği noktayı, son nokta olarak görüp Türkiye'nin kendi özgünlüğü üzerinden bir değer üretmek yerine Batı'nın değerleri üzerinden Türkiye'yi okuyarak teslimiyetçi bir politika hattı. 15 Temmuz bu iki hattı birbirinden ayırmıştır. Dolayısı ile Sayın Erdoğan'ın durduğu yer, “Biz benzeyerek değil, biz farklıyız” diyerek var olmak. Çünkü yenildiklerinize benzerseniz siz olmaktan çıkarsınız. Erdoğan biziz diyor. Tıpkı tarih boyunca bu milletin ifade ettiği gibi o nedenle 15 Temmuz ülkemizde bir Türkiye'nin çıkarlarına Batı üzerinden bakanlar,Türkiye'nin çıkarlarına Ankara, İstanbul, Edirne, Bursa, Sivas, İzmir üzerinden bakanlar olarak ayrılıyor. Başkan Erdoğan Türkiye eksenli bir gelecek yüzyıl tanımladığı için, bu tanımladığı yüzyılda milli bağımsızlıkçı ekonomi ve politikalarla özellikle sosyolojik analizleri bu temelde yapan bir yol belirlediği için Türkiye'yi kilitlemek isteyenler bunu kabul etmiyor ve içeride biriktirdikleri ile beraber var güçleri ile saldırıyorlar. Türkiye'yi 11/11/1938'e döndürmek istiyorlar. 11 Kasım! 11/11/1938 Türkiye'nin teslim alındığı tarihtir. Türkiye'yi 11/11/1938'e döndürerek Türkiye'de ikinci bir İnönü dönemi başlatmak istiyorlar. Yani Türkiye'nin ikili anlaşmalarla Atlantik ötesine teslim edildiği, bağımsızlığının vesayet altına alındığı, egemenlik haklarımızın yok sayıldığı, Türkiye'nin Türkiye dışındaki güçlere, güçlerin kontrolü haline getirildiği, bu güçlerin de ülkemizi gladyo üzerinden, paralel devlet üzerinden kontrol edildiği II. İnönü dönemini başlatmak istiyorlar. Dolayısı ile bu hat aslında Mustafa Kemal Atatürk ve İnönü arasındaki farklılaşma neyse, Türkiye'ye o farklılaşmayı aradan bir yüzyıl geçtikten sonra tekrar yaşatıyorlar. Gazi'nin hattı bağımsızlıkçı hattır. İnönü'nün hattı Türkiye'yi Batı'nın çıkarlarına teslim etme hattıdır. Peki, Batı'nın çıkarlarına teslim olacak Türkiye'de ne var, bu harita yok. Bu savunma sanayi yok, bu milli bağımsızlık ekonomik model yok. Tamamen Batı'nın ileri karakolu haline getirilmiş ve Asya'yı kontrol etme noktasında kule vazifesi gördürmek istenen bir Türkiye var bu hatta. Bu hatta ne var, bu harita yok. Bu harita üç ülkede yok. Rusya'da yok, İran'da yok, Türkiye'de yok. Dolayısı ile Irak ve Suriye süreci aslında parçalanmış Türkiye haritasının ön tatbiki. Cumhur İttifakı da buna itiraz ettiği için Türkiye her türlü saldırıya açık. Gördünüz. Alçakça bir terör saldırısı ve çok bilinmeyenli bir denklem. Yani Cumhurbaşkanımız G20'ye giderken, Türkiye ile Rusya ilişkilerinin son derece önemli olduğu ve Rusya ile ilgili kritik açıklamaları yapmasının hemen arkasından bu açıklamalar bize neyi hatırlatıyor? Mustafa Kemal ile Sovyetler’in 1900'lü yıllarda kurduğu ittifak ve SSCB’nin Türkiye'nin yanında duruşunu hatırlatıyor. Hatırlarsanız, Gazi'nin de bu anlamda Sovyet devrimi ile kurduğu ilişkiler Batı karşısında çekilmiş Rusya'nın ardından Anadolu'da bağımsızlığımızın ilan sürecinde Sovyetler ile Gazi'nin dış politikadaki kurduğu iletişim son derece önemli. Bu gün de Erdoğan ile Putin'in görüşmeleri, küresel liderlik ortaya koyması, Türkiye'nin doğalgaz merkezi olması. Bundan en çok kim rahatsız olur, Almanya rahatsız olur. Bu beraberinde jandarmada 7 bin tane FETÖ'cünün savcılık tarafından tespit edilmiş olması, bütün bunların hepsini üstü üste koyduğunuzda, Batı hiç bir zaman Türkiye'nin iç meselelerini kendi dinamikleri ile çözmesini kabul etmiyor. Yani gladyonun yakın tarih boyunca en önemli mesajı Türkiye'nin hiç bir meselesini kendi ürettiği akıl ile çözmesini kabul edememesidir. Türkiye bu anlamda son derece önemli adımlar atıyor. Terör ile terörün anladığı dilde, MİT'in inanılmaz geliştirdiği mücadele metodu var. İçeride zaten güvenlik güçleri bu anlamda müthiş alan hakimiyeti var. PKK kıpırdayamıyor. Sosyolojik olarak HDP zeminini kaybediyor. Bütün bunların olduğu yerde bir bombalı saldırı ile kim bize ne mesajı veriyor. Enteresan! Yakalanan teröristin üzerindeki tişört... Yani tişörte bakın, hangi mesajın verilmek istendiği... O nedenle zor bir dönem. Aşılacak bir dönem. Zorlukların arkasında daha iyi olacak bir noktadayız, ama çetin bir dönem. “dedi TEK SERMAYELERİ”ERDOĞAN GİTSİN” Muhalefetin tek sermayesinin “Recep Tayyip Erdoğan Gitsin”sözü olduğunu da belirten Metin Külünk, “Cumhurbaşkanımızın liderlik karizması karşısında üzülerek ifade ediyorum eziliyorlar. Erdoğan'ın küresel liderliği ağır geliyor bunlara. Sonuç da genel başkanlar da insan. Yani Sayın Erdoğan'ın dünyayı doğru okuyan, jeopolitik gelişmelerde Türkiye'yi doğru konumlandıran ve de küresel ölçekte kabul görmüş bir liderliğini, İnönü'nün Atatürk'e karşı kompleksi neydi? Dolayısı ile bunun önemli sebeplerinden birisi Erdoğan'a karşı kompleksliler. Ama arada uçurum çok fazla. İkincisi, Erdoğan gitsin ne olursa olsundan beslenenlerin Türkiye ile ilgili hiçbir meseleye tanımları yok. Peki, ne ile yöneteceksiniz siz? Bakanları da masadaki altı parti, yedi parti arasında mı bölüştüreceksiniz. Genel müdürlükleri mi bölüştüreceksiniz. Hangi politikanız var. Türkiye'yi götürüp IMF'nin masasına mı atacaksınız. Türkiye'nin savunma sanayisindeki bütün yatırımlarını devam mı ettireceksiniz yoksa durduracak mısınız. Şimdi ben bu vesile ile Sadet Partisi'nin tabanına, Deva Partisi'nin tabanına, Gelecek Partisi'nin tabanına, CHP'nin tabanına, İYİ Parti'nin tabanına sesleniyorum. Altılı masa, LGBT, zoofili, ensest, eşcinsellik ile ilgili toplumsal cinsiyet eşitliği adı altında parlamentoda bu millete, bu milletin değerlerini ve insan gerçekliği ve ailenin varlığını yok edecek yasal düzenlemelere karşı bu taban ne diyecek? Sayın Kılıçdaroğlu, LGBT'nin fahri üyesi olduğunu ifade etti. Deva Partisi de LGBT'nin yanında olduğunu söyledi. İstanbul Sözleşmesi'ne zaten imza atanlarından bir tanesi Sayın Davutoğlu, o da durduğu yeri ifade ediyor. Peki, taban bunu kabul edecek mi? Dolayısı ile fotoğraf gördüğümüzün ötesinde. Şimdi arkadaki akıl, bu masayı koordine eden arkadaki akıl Libya'dan rahatsız bize çekilin diyorlar. Somali'den rahatsız çekilin diyorlar, Katar'dan rahatsız çekilin diyorlar. Çin ile Türkiye'nin ilişkilerinden rahatsız çekilin diyorlar. Rusya'yı terkedin diyorlar. Şu anda önemli mesajlardan biri şu, Rusya'yı terkedin. İYİ Parti'nin genel başkanına kalsaydı Türkiye, Ukrayna'nın yanında Rusya'ya karşı savaşa girmişti neredeyse. Şimdi Dağlık Karabağ'dan çekilin diyorlar. Dogalgaz ile ilgili kapatın diyorlar. Şimdi bütün bunların olduğu yerde biz bunları milletimize doğru anlattığımızda ben Erdoğan'ın yüzde 65 ile seçimden çıkacağına inanıyorum. Peki, diğer masanın ne teklifi var? Kıbrıs! Çıkın diyorlar Kıbrıs'tan. Çıkacaklar mı? Doğu Akdeniz'de enerji arama çalışmalarımızdan vaz mı geçecekler? Cevap versinler. Bunları bu günden sormamız lazım. Bunların hiç birisine verecek cevapları yok. Halbuki Türkiye yüzyılı neyi öneriyor? Türkiye yüzyılı gerileyen Batı uygarlığı, gerileyen Amerika, yükselen Asya yükselen ikinci bir güç daha var, o da Türkiye. Bu Türkiye'nin vizyonunu ortaya koyuyor”şeklinde konuştu AK PARTİLİ VEKİLLERİ LİDERLERİNİN ARKASINDA Seçimler yaklaşırken partiler arasında milletvekili geçişleri konusuna da değinen Külünk, “Ben Cumhurbaşkanımızın liderliğinde bu büyük mücadeleye inanmış bir arkadaşımızın hangi şart ve zeminde olursa olsun Sayın Erdoğan'ı asla yalnız bırakmayacağı hüsnüniyetine sahibim. Dolayısı ile bizim verdiğimiz mücadele nicelik mücadelesi değildir. İnsanlığın yeniden varoluş, insanlığın gerçekliğine sahip çıkma mücadelesidir. Böyle bir mücadeleye inanmış hiçbir arkadaşımızın Erdoğan'ı tarihin en kritik döneminde yalnız bırakacağına inanmıyorum. Yalnız bırakmak isteyenler de tarihe bu milletin vicdanının hesabını veremez” dedi. Yunus Karakaya/ÖZEL RÖP