Marmaris Belediyesi’nin ev sahipliğinde düzenlenen Anadolu Medya Buluşması ve Yerel Medya Çalıştayı 60’dan fazla ilden katılan 300’ü aşkın gazetecinin katılımıyla gerçekleşti. İlk günde yapılan sunum ve yuvarlak masa toplantılarında basının sorunları ve çözüm önerileri tartışıldı. Çalıştayın son gününe Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da katıldı. Toplantıda basın ve medya hakkında görüşlerini paylaşan ve Anadolu basın emekçilerinin sorularını yanıtlayan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, bağımsız, objektif ve tarafsız medya vurgusu yaptı. “Bizim doğru habere ihtiyacımız var” sözleriyle açıklamalarına başlayan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Bizim sağlıklı ve tutarlı eleştiriye ihtiyacımız var. Bazen kendi dünyamızda kendimizi yeteri kadar sorgulayamıyoruz, hatalarımızı yanlışlarımızı göremiyoruz. Hatalarımızı ve yanlışlarımızı bize bildirecek olanlar sizlersiniz. Anayasa değişikliğinde dördüncü güç olarak medyayı koyalım dedim, olmadı. Medyanın çok değerli bir güç olduğunu hepimiz biliyoruz. Politikacılar özellikle iktidar sahiplerinin en çok eleştiriye ihtiyaç duyduğuna inanıyorum. Devleti yönetenler bazen hatalarını görmeyebilirler. Ülkenin herhangi bir yerinde bir su borusu patladığını ancak gazeteden öğrenirler, oranın il başkanı veya ilçe başkanı arayıp su borusu patladı demez. Dolayısıyla gazetecilerin işlerinin iktidar sahiplerine sorunları aktaran çok önemli kişiler olduğunu bilmeliyiz. O yüzden politikacıların alkışa değil, sağlıklı ve tutarlı eleştiriye ihtiyacı var” dedi.

‘İNFAZ KURUMUNA DÖNÜŞTÜ’

Medyanın bir toplumu yönlendirebileceğinin ve algı değiştirebileceğinin altını çize Kılıçdaroğlu, “Eğer bir iktidar medyayı sürekli kendisini öven bir organ haline getirmek istiyorsa bağımsız medyayı yok etmek isteyecektir. Bunun birinci yolu medya patronunu nasıl susturabilirim, vergi denetimlerini nasıl yaparım, yargıyı nasıl sopa olarak kullanırım Türkiye’nin yaşadığı temel sorunlardan biri. Medya patronunun üzerinde yoğun bir baskı var. Basın ilan kurumu aslında çok iyi niyetlerle kurulmuş yerel medyayı destekleyen bir kurum. Ancak bugün güce yani iktidarı sorguladığı için ben size ceza veriyorum diyen bir infaz kurumuna dönüşmüş durumda. Türkiye’nin buradan çıkması lazım” diye konuştu.

RTÜK, TİRAJLAR, BASIN KARTI…

Konuşmasına RTÜK özelinden eleştirilerde bulunarak devam eden Kılıçdaroğlu, şu ifadeleri kullandı: “Bir başka konu RTÜK… Kuruluş amacının tümüyle dışına çıkmış durumda. İktidarı eleştiren TV’lere nasıl ceza veririmin arayışı içinde... Bu arayışa kilitlenirseniz medyanın özgürlüğünü mahvedersiniz. RTÜK sansür kurumu olmanın dışına çıkmalıdır. Medya patronuna baskı yapıyorsunuz, Basın İlan Kurumu aracılığı ile ilan kesiyor, RTÜK ile ceza veriyor yetmiyor yargıyı da sopa olarak kullanıyorsunuz. Gazeteciler gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. Doğru haberlere erişim hakkı yargı kararı ile engelleniyor. Gerçek tirajlar üzerinden Basın İlan Kurumu vermeli. Sahte tirajlarla açıkça devlet soyuluyor. Kamu reklamları sadece iktidarı öven medya organlarına gidiyor. Oysa olması gerek tiraj ve reyting ölçütlerine göre yapmaktır.”

‘GAZETECİ TUTUKLANMAMALI’

Gazetecilerin beğenilmeyen yazı ve haberleri nedeniyle doğrudan doğruya fiili saldırılara maruz kalabildiğinin altını çizen Kılıçdaroğlu, tutuklu gazetecilerin sorunlarına da değindi. “Haber yapan gazetecinin kesinlikle tutuklanmaması lazımdır” diyen Kılıçdaroğlu, “Yargılama olabilir ama onu başlangıçta tutuklarsanız medya özgürlüğüne zincir vurmuş olursunuz. Gazeteciyi tutuklamayı, gözaltına almayı kaldırmak lazım, bağımsız mahkemelerde yargılanabilir. Bir diğer konu ise basın kartı… Kimin gazeteci olup olmadığına siyasiler karar vermez, gazeteciler verir. Gazetecilik mesleğinin önemine en çok gazeteciler karar verir. Gazetecilerin görevini yapıp yapmadığına bu işi fiilen yapan bağımsız bir kurul karar vermeli” açıklamalarında bulundu.

‘OBJEKTİF DAĞITILMALIDIR’

Basın İlan Kurulu’nun yeniden yapılanması gerektiği vurgusunu da yapan Kılıçdaroğlu, kurumdaki meslek örgütü temsilcilerinin sayısının artırılması gerektiğini belirtti. Konuşmasında Küçük Çamlıca Televizyon ve Radyo Kulesi’ne ilişkin RTÜK’e eleştiri de yapan Kılıçdaroğlu, “İstanbul’da bir kule yapıldı, şirket kuruldu. Bütün radyolar kuleye bağlandı artık oradan yayın yapılıyor. RTÜK burayı 1 milyon 605 bin liraya Kule A.Ş.’ye verdi. Söylediğim rakam yıllık… 100 radyodan bir yılda aldığı para ise 357 milyon 575 bin 665 lira. Yerel medyanın para kazanması gerekirken aksine oradan olağanüstü para alınıyor. Oysa bu paranın Türkiye’deki bütün radyolara objektif olarak dağıtılması lazım. Basın İlan Kurulu’nun fiyat tariflerinin de değişmesi lazım. Özellikle basın ilan kurulunun yerel medyaya pozitif ayrımcılık yapması lazım. Yerel medyanın çok büyük sıkıntılar çektiğini biliyoruz. Medyada sendikalaşma zorunlu olmalı. Medya çalışanı patronuna karşı da haberinin arkasında durma gücüne sahip olmalı. Gazeteci yakaladığı haberi özgürce yazabilmeli. Çünkü arkasında sendika olduğunu bilmeli. RTÜK yeniden yapılanmalı. Siyasetçi çok, yeniden ayarlanabilir; medya temsilcilerinin sayısı artırabilir. Reytingde objektif kurallara uygun düzenlemeler yapılabilir. Ücretsiz reklamları da ücretli olarak yayınlamalısınız. Yerel ve ulusal televizyonlarda yayınlanan ilanlar varsa bunların da bedelinin ödenmesi lazım” dedi.

‘KAÇIMIZ BUNU YAPIYORUZ?’

Basının sorunlarının çözülebileceğinin önemli olanın gazetecilerin etik değerlere bağlı olarak çalışması olduğunun altını çizen Kılıçdaroğlu, şu açıklamalarda bulundu: “Öyle bir noktaya geldik ki… Eskiden yolsuzluk bir bakanı götürür, iktidarı devirirdi. Adeta yolsuzluk ülkemizde meşrulaştı. Her birimizin bunda ne kadar sorumluluğu var; siyasetçilerin ne kadar, gazetecilerin ne kadar var… Haberin arkasında durmak, sonuç alıncaya kadar arkasını bırakmamak doğru bir tutum değil mi? Haberin karşılığını alamıyoruz o zaman ortaya farklı bir tablo çıkıyor. İktidar sahipleri alkış isterler ama en çok sağlıklı eleştiriye ihtiyaçları var. Gazeteci objektif olmayı yitirdiği andan itibaren saygınlık dediğimiz alan yara almaya başlıyor ve bunda hepimizin sorumluluğu var. Gazetecilikteki bozulmayı şuna bağlıyorum; eskiden gazeteciler, köşe yazarları halkın arasında otururlardı, evleri orada olurdu. Asilnadirlerin geldiği dönemde değişim başladı. O dönemin köşe yazarları dolar bazında transfer edildi. Bunlar halkın arasından çıkıp boğazdaki yalılara taşındılar. Halkın sorunlarını değil, başkalarının sorunlarını dile getirmeye başladılar. Siyaset kurumunu etkileyerek patronların sorunlarını nasıl çözerimin derdine düştüler… Bozulmanın miladını Güneş gazetesinin kurulması ile başladığını düşünüyorum. Gazeteciliğin zor, eleştirel bir görev olduğunu biliyorum. Kaçımız bu görevi yapıyoruz, kaçımız önyargılarımızdan kurtulup eğriyi doğruyu bulmaya çalıştık? Pek çok sorunumuz var…”

‘AİLE BOYU YÖNETİLMEZ’

“22,5 kamuda görev yapan bir kişi olarak kamu görevlerine hitap ediyorum; gazetecilik ne kadar etik değerleri yüksekse kamu da aynı görevlere ve etiğe sahip olmalıdır. Kamuda görev yapan kişi bir partinin militanı olamaz” diye konuşan CHP Lideri, “Görevini yasalar çerçevesinde yapmalıdır. Kamu görevlisi bir ailenin ya da sarayın memuru değil, TC’nin şerefli memuru olmak zorundadır çağrısı yaptım. Doğuda fakir ailelerinin çocuklarının en büyük hayali devlet memuru olmaktır. Siz bu beklentiyi onların elinden alıp vakıf aracılığı ile belirli kişilere verirseniz bunun savunulacak, adaletli yönü var mıdır, bunu eleştirdim. Devleti yöneten kişi kendisi ve ailesi ile topluma örnek olmak zorundadır. Siyasi iktidarın görev yaptığı alan yetki halktan alır. Aile boyu devlet yönetilmez, devlette çürüme başlar” dedi. CHP Lideri Kılıçdaroğlu, konuşmasında geçtiğimiz günlerde gündeme getirdiği Isparta Şehir Hastanesi İhalesi’ni de bir kez daha eleştirdi. “Önce temel at, sonra ihale yap… İlk inanamadım, ‘Bir daha araştırın’ dedim, araştırdılar. Bir devlet memuru altına muhalefet şerhi yazmış, ‘Temel atıldıktan sonra nasıl ihale yapacağız, ben buna karşıyım’ diyor. İşte, o memur devletin şerefli memurudur. Temelini önceden yapıp ihalesini yaptıkları firmaya o ihaleyi veriyor. Olması gereken devletin saygın kurumlarının bu rezalete son vermesidir. Ne oluyor, sessizlik var. Bana da sesini çıkarma deniliyor. Peki, bu ülkede vatandaşın hakkını, hukukunu nasıl savunacağız? Gönül isterdi ki bütün medya bu nasıl rezalettir, anlatsın demesini isterdim. Tek kelime yok. Peki, oradaki gazeteler gerçekten gazete mi, orada görev yapanlar gerçekten gazeteci mi? Gazetecilik bu kadar sıradanlaşır mı, bu kadar birine teslim edilebilir mi? Sizler gazetecisiniz, haksızlıklara benim kadar sizin de karşı çıkmanız lazım” ifadelerini kullandı.

‘BU ÜLKENİN HALA…’

Bütün olumsuzluklara rağmen asla karamsarlığa kapılmadığını da belirten Kılıçdaroğlu, “Karanlığın en koyu olduğu dönem güneşe en yakın olduğumuz dönemdir. Haksızlıklara karşı kesinlikle duracağım, buna inanmanızı istiyorum. Baskılar olacak, tehditler olacak. Ancak adalet için 450 kilometre yürüyen kardeşinizin haksızlıklara karşı susmayacağınızı bilmenizi isterim. Haksızlıklar karşısında susan dilsiz şeytandır. O zaman her birinizin kaleminin adaletten yana, sevgiden yana, güzellikten yana yazmalı, çizmeli. Haktan hukuktan yana olmalıdır, mücadele budur. Mücadele illa kavga edeceğiz demek değildir, halkı aydınlatmamız doğruyu söylememiz lazım. Karamsar değilim, bu ülkenin hala onurlu, gururlu, tüm zorluklara rağmen çalışan saygın gazetecileri var. Bazen yazacak yeriniz yok, gazetelerinin kapanıyor. İnanıyorum ki vicdanlarınız yine de bir şeyler yazıyordur. Haksızlıklara karşı sonuna kadar mücadele edeceğim, susmayacağım. Kanun dışı talimatları kim yerine getirirse, fakirin fukaranın cebine kim elini atarsa onun karşısında olacağım, yanında Erdoğan dahi olsa… Adaletten, haktan, hukuktan yanayım. Görevini yapan vatandaşın hakkını koruyan herkesin başımın üstünde yeri var. Benim hesabını vermeyeceğim bir şey yok. Devletin böyle ahlaklı, düzgün bir yönetime ihtiyacı var. Bunu yapacağız, bunu yapma karar ve azmindeyiz” diye konuştu.

‘KALEMİNİZE MÜDAHALE OLMAMALI’

Kılıçdaroğlu’nun konuşmasının ardından toplantının soru-cevap bölümüne geçildi. CHP Lideri Kılıçdaroğlu, Anadolu basınının sorularını yanıtladı. Yerel medyanın sorunlarına değinen Kılıçdaroğlu, gazeteciler ve yerel yönetim ilişkilerine ilişkin dikkatleri çekecek açıklamalarda bulundu. Kılıçdaroğlu, ““Türkiye’nin sorunları azalmadı, arttı… Sorunlarımız arttı ancak bu sadece gazetecilerin sorunları arttı şeklinde yorumlanmamalıdır. Eğitimde, ekonomide, toplumsal barıştı sorunlar arttı… Ülkemiz şu anda uyuşturucu bataklığı içinde… Tam bir çürümüşlük hakim. Bu çürümüşlük içinde yerel medyaya sıra gelir mi, bilmiyorum. Ancak tamamının ele alınıp Türkiye’nin ayağa kaldırılması lazım. Bunun için oturup görüşmemiz lazım. Sadece muhalefetten size destek… Onun da objektif kuralları olması lazım. Size yerel yönetimlerden bir destek geliyorsa o desteğin sizin kaleminize müdahale etmeyecek boyutta olması lazım. ‘Ben destek verdim, leyhime yaz’ olmaz.Orada objektif bir kural getirilmeli, buna kurum da belediye başkanı da uymalı. Bu objektif kuralın da bir yasal temeli olmalı. Çünkü verilmediği zaman hakkınızı arayabilmelisiniz ve talebiniz de daha güçlü olmalı” dedi. ÇALIŞTAY’DA ‘İZMİR’ VURGUSU! İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Meclis ilanlarını yayınlatarak yerel gazetelere destek verdiği bilgisinin paylaşılması ve aynı durumun diğer il ve ilçelerde uygulanması fikrine nasıl baktığının sorulması üzerine açıklamalarda bulunan Kılıçdaroğlu, “İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin uygulaması olduğu söylendi, bilmiyorum Tunç Bey ile görüşeceğim. Gerçekten uygulama isabetli bir zemine oturuyorsa biz onu alırız bütün büyükşehir belediye başkanlarımızın aynı uygulamayı başlatmalarını isteriz. Hatta şunu bile yapabiliriz; Muğla Belediye Başkanı Osman Gürün) burada, Büyükşehir Belediye Başkanları toplantısında Tunç Bey bize bu konuyu anlatsın. Bütün arkadaşlarımız da bu konuyu uygulasınlar. Öncelikle Büyükşehir’i halledelim, ilçeler de arkasından gelecektir. Hepsi yapılır, yapılmaz diye bir kural yok” ifadelerini kullandı.

‘O NOKTAYA TAŞIYORSA…’

Son olarak, “CHP’li yöneticilere ulaşamıyoruz” eleştirilerine de yanıt veren Kemal Kılıçdaroğlu, “Yöneticileri kendilerine ulaşılamaz bir noktaya taşıyorsa siyaseti bırakmalı. Sorunu çözer ya da çözmez ancak mutlaka bağlantı kurmalı” diye konuştu.

Sunumlarıyla medyayı anlattılar…

Çalıştayın son gününde Radyo Televizyon Üst Kurulu üyeleri İlhan Taşçı ve Okan Konuralp, “Türkiye’de Medya ve Denetimi” başlıklı sunum yaptı. RTÜK’ü ‘adil ücretlendirme’ üzerinden eleştiren Taşçı, yerel ve ulusal kanalların aynı lisans ücretleri ödemek zorunda bırakıldığını belirterek söz konusu rakamların hakkaniyetli olarak düzenlenmesi gerektiğinin altını çizdi. Taşçı, “Yerel televizyonlar ayakta kalabilmek için hiçbir şekilde sağlıklı olmayan ilaçların pazarlamasını yaparak ulusal televizyonlarla birlikte ödediği ücretleri çıkarmak zorunda bırakılıyor…” dedi. Türkiye’deki medya sektöründe iki ayrı kutuplaşmış yapı olduğunu belirten Konuralp ise, “Karşının sesinin diğer tarafa ulaşmadığı bir medya biçimiyle karşı karşıyayız, bu sürdürülebilir değil. Sesimizin herkese ulaştığı bir medya düzeni sağlamamız gerekiyor. Gazetecinin muhalif olmak gibi bir görevi yoktur, gazeteci ‘gazeteci’ olsun yeter ama onu beğenmeyen, uzak bakan üsluptan da uzak duralım. Bu sel gittiğinde birbirimizin yüzüne bakabilelim… Biz birbirimizi denetleyebiliriz. Birbirimize kızmamayı, hakaret etmemeyi başarabiliriz. Yeni bir iktidarda bazı kurumları kaldırmak gibi düşüncelerimiz olduğu gibi RTÜK’ün de yapısını değiştirmeyi veya kaldırmayı düşünmeliyiz…” önerisinde bulundu. Milli Gazete Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Kurdaş ise ‘Medyada Gerçekler ve Muhalif Medya’ üzerine açıklamalarda bulundu. Kurdaş, “Bugünün derebeyliği kamuoyudur. Kamuoyunu oluşturan kitle iletişim araçları olarak medya birinci kuvvette öneme sahiptir. Gazetecilerin işi hep zordur, o yüzden hep gerçeklerin peşinde koşma ve o gerçekler peşinde niyetimizi belli etmemiz gerekir. Topluma maya diye kavgayı, kötüyü, çirkini veriyorsanız o zaman yaptığınız bir iş kutsal değil, başka bir şeydir. O yüzden gerçeklerle hep barışık olmak, gerçeklerin peşinde koşmak bizleri kurtaracak tek yoldur. Gerçekleri tarihe not düşmek gazetecinin en önemli görevidir. Önemli olan taraflı olup olmamak değildir, önemli olan tarafını ahlaklı bir şekilde savunmaktır. Kim bana ‘Ben tarafsız gazeteciyim’ diyorsa yalan söylüyordur ancak unutulmamalıdır ki taraf olmak da yalanı, iftirayı yazmak anlamına gelmez. Gazetecilik erozyona uğradıktan sonra herkesin aygıtı olmaya başlar. Brifing alan medya ile talimat alan gazetecinin hiçbir farkı yok. Gazetecilik bir kamu işidir, taraflı olsanız da kamu yararını gözetiyorsanız siz gazetecilik yapıyorsunuz demektir… Bizim görevimiz mümkün olduğunca gerçeği topluma vermektir” diye konuştu. Yağmur Daştan