Çizgi romanlara tutkunluğum çocuk yıllarda başlar. Yaşım 50’yi geçtiği halde, fırsat buldukça çizgilerin arasında ka...

Çizgi romanlara tutkunluğum çocuk yıllarda başlar. Yaşım 50’yi geçtiği halde, fırsat buldukça çizgilerin arasında kaybolmayı çok severim. Bir mesai saati kadar yerimden kalkmadan çizgi roman okumuşluğum var. Sayılı koleksiyonerlerden biri olabilirdim sebat etsem belki de. Kahramanların ve iyilerin eninde sonunda kazandığı hayal dünyası belki de sorunlardan kaçıştı benim için. Psikolojik değerlendirme bana düşmez, Türkiye’de bu kadar bu işin okulunu okumuş uzman var iken. Ancak benim canımı sıkan artık kahramanların değil, önüne gelenin silahlandığı bir ülkede uyanıyor olmamız. Bakın bir takım bilgiler vereyim size silahlanma ile ilgili. Türkiye’de bireysel silahlanma oranı 25 milyon. Yani üç insanımızdan biri öyle ya da böyle ateşli silah sahibi. Uzmanlara göre yaklaşık yüzde 60’ının psikolojik desteğe ihtiyacı bulunduğu bir ülkede 25 milyon çok büyük bir rakam. Dünya ülkelerinin bir çoğunun nüfusundan fazla bireysel silahlanmışız anlayacağınız! Bitti mi? Tabii ki bitmedi. Bakın 20 Eylül 2021’de ne oldu? BAKANLIK ELİYLE Sivil toplum kuruluşları bireysel silahlanmaya karşı mücadele ederken, İçişleri Bakanlığı silahlanmayı kolaylaştırdı. “Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Yönetmelik”te 19. kez değişiklik yapıldı. Ruhsatlı silah alabileceklerin kapsamı genişletildi, silah alabilecek bürokratların sayısı artırıldı. Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu başkanı/üyeleri, büyükşehir belediyelerinde görevli genel sekreterler, il özel idaresi genel sekreteri kapsama alındı. Müteahhitler de silah ruhsatı alacak meslek gruplarına eklendi. Bazı meslekler de silah ruhsatlarının yenilenmesi sırasında harç alınmaması kararlaştırıldı. Silah ruhsatı verilmesini engelleyen hallerle ilgili maddede de önemli değişikler yapıldı. Yeniden silah verilmesi “sakıncalı” olanlardan uygun bulunanlara da taşıma veya bulundurma ruhsatı verilecek. Bu bilgilerin üzerine sadece köpek havladı diye çıkan kavgada 3 kişiyi öldürenin verdiği savunmayı hatırlatayım: Şekerim çıktı herhalde! Bir an önce gerekli kanunlar çıkarılmalı diyeceğim. Daha önce sağlıkta şiddet, kadın cinayetleri, hayvanlara eziyet v.s. çok sayıda gündeme getirdiğim sorun gibi söylediğimle kalacağım. Ne diyeyim, Allah aşkına vurmayın birbirinizi. Sizin vahşiliğiniz yüzünden insanlar canlarından olmasın. 14 YAŞINDA ÇOCUKLAR Gelelim bir başka habere; İstanbul'un göbeğinde 14 yaşında iki çocuk iddiaya göre; Afgan mültecilerin saldırısına uğruyor. Korkup kaçmaya çalışan çocuklardan biri arabanın altında kalıp ölüyor. Annesi tek başına büyüttüğü evladını kaybediyor. Yine iddia edilenlere göre; Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ dışında kimse bu konuda konuşmuyor. Şimdi soruyorum; Afgan, Suriyeli ya da Iraklı mültecilerin bu ülkedeki sorumsuz ve saygısızca hareketleri daha ne kadar sürecek? Mülteciliğin (ki bu bir statüdür) gereklerini bile yerine getirmeyen, söylentiler ışığında parayı bastırıp Türk vatandaşı olan bu güruhlar Türk Milleti’nin ayarları ile oynama hakkını nereden buluyorlar? Ezcümle: Türk Milleti’nin hücrelerine nüfuz etmiş bir söz var. Tekrarlamaktan mutluluk duyarım: Ya Devlet başa, ya kuzgun leşe...