Bugün 19 Mayıs 1919 Ulu Önder Atatürk’ün Samsun’a çıkışının 102.yıldönümü. Atamıza, düşman çizmesi altına giren vatanı kurtarmak için yaktığı bağımsızlık ateşinden dolayı ne kadar minnettar olsak da h...

Bugün 19 Mayıs 1919 Ulu Önder Atatürk’ün Samsun’a çıkışının 102.yıldönümü. Atamıza, düşman çizmesi altına giren vatanı kurtarmak için yaktığı bağımsızlık ateşinden dolayı ne kadar minnettar olsak da hakkını ödeyemeyiz. Her zaman söylüyorum. Allah, İslamiyet’in mihmandarlığını yüzyıllarca yapmış olan bu millete acımış olacak ki, Atatürk gibi bir liderin ortaya çıkmasını sağlamıştır. O’da, büyük bir vatanperverlikle başladığı bu yolculukta, silah arkadaşlarıyla, milletin kararlılık ve azmini görmüş, Anadolu’ya açılarak Kurtuluş Mücadelesi’ni başlatmıştır. Ulu Önder, “19 Mayıs benim doğum günüm” diyor. Evet 19 Mayıs Atamız ile birlikte Türk Milleti’nin doğum günüdür. Türkiyem ve Milletim, doğum günün kutlu olsun. O günkü şartlar altında, Samsun’dan başlayan bu kutlu yürüyüş, dalga dalga Anadolu’ya yayılmıştır. Türk Milleti de bağrından çıkan Mustafa Kemal’e inanıp güvenerek, çok zor şartlarda amansız bir mücadele ile vatanı kurtarmıştır. Bu vatanın kurtuluş hikayesini, Cumhuriyet nesli ezberlemiştir. Bunun yeni nesillere anlatılması, iyi belletilmesi gerekmektedir. İstiklal Marşı yazarımız Merhum Mehmet Akif Ersoy’un, “Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın” derken belki de Çanakkale ile başlayıp Kurtuluş Savaşı’nın sonuna kadar devam eden bağımsızlık mücadelesinde yaşanan zorluk ve acılara işaret etmiştir. 19 Mayıs’ta başlayan emperyalizme başkaldırı, 9 Eylül’de İzmir’de zaferle sonuçlanmıştır. Arada geçen sürede yaşananlar hikaye değil gerçektir. Bu gerçekleri iyi bellemek ve öğrenmek zorundayız. Yaşasın Türk Milleti. NELERLE UĞRAŞIYORUZ Yukarıda da belirttiğimiz gibi “Yoktan var olan” bir Milletin başından geçenler ortada iken, bugün “Nelerle uğraşıyoruz?” demekten insan kendini alamıyor. Şu mafya lideri olarak anılan Sedat Peker’den bahsediyorum. Aslında, konu edilmeye bile değmez ama geldiğimiz noktada ülkenin gündemini sun’i olarak meşgul ediyor. Yurt dışından internetin imkanlarını kullanarak adeta Türkiye’ye kafa tutuyor. Üşenmedim birkaç videosunu izlemek için vaktimi ayırdım. Ne yalan söyleyeyim, bana “ego tatmini” gibi geldi. Villasının basılmasını diline dolayıp, sürekli bunu tekrar etmesi ile hezeyana kapılmış havası yaratan bir adam. Türkiye’yi yönetenlerin, tıpkı 19 Mayıs 1919 şartlarında olduğu gibi, bu ülkeyi bölüp parçalayıp yok etmek isteyen yedi düvele karşı mücadelesi sürerken, “Ülkücülük” iddiasındaki birinin, şahsi meseleleriyle ortalığı karıştırmaya çalışması, algı operasyonundan başka bir şey değil. Türkiye’nin bir yanda pandemi, diğer yanda PKK terörü, FETÖ oyunları ile mücadele ederken ve “Beka sorunu” yaşarken, böyle tökezletme çalışmaları, çok büyük talihsizliktir. KÖRFEZ’İ KİRLETMEYELİM Körfezimiz İzmir için çok ama çok önemlidir. Bunun için de üzerine titrenmelidir. Hafta başında üzücü bir olay yaşandı. Büyükşehir Belediyemizin Konak’ta altyapı çalışmaları sırasında, denize atık sular deşarj edildi. Takdir edersiniz ki kötü bir görüntüydü. Bu durumu AK Parti İl Başkanı Sayın Kerem Ali Sürekli’in sosyal medya hesabından yaptığı eleştirel paylaşımla öğrendik. Kendisine duyarlılığı için bir İzmirli olarak teşekkür ederim. Büyükşehir Belediyemiz de vakit geçirmeden açıklama yaptı. Körfeze boşaltılan suların kirletici olmadığını duyurdu. Bu biraz yüreğimizi ferahlattı. Ancak ne var ki o suların kirletici olup olmadığı ancak bilimsel verilerle öğrenilebilir. Keşke her iki taraf tahlil sonucu da verebilselerdi. Olayın siyasi polemik halinde tartışılması, gönülleri tatmin etmemiştir.