Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşunun 100’üncü yılında doğal afetlerin yarattığı derin acıların gölgesinde seçimini yapıyor. 1946’dan bugüne Türkiye’nin her seçimi “en önemli seçim” oldu. Türkiye, Osman...

Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşunun 100’üncü yılında doğal afetlerin yarattığı derin acıların gölgesinde seçimini yapıyor. 1946’dan bugüne Türkiye’nin her seçimi “en önemli seçim” oldu. Türkiye, Osmanlı dönemi demokrasi hareketlerinin de verdiği birikimle Cumhuriyet’e vardı. Cumhuriyet, Mustafa Kemal Atatürk döneminde çok partili denemeler yaptıysa da, bu adımı dünyaya duyurarak yapan 2’inci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü oldu. 1946’da yapılan tartışmalı seçimden bu yana Türkiye, yer yer askerî darbelerle sarsılsa da sandıktan vazgeçmedi.

YENİ BİR DÜNYA KURULURKEN

Çok partili sistemin ilk seçimi olan 1946 seçimleri aslında 2’inci (Emperyalist) Dünya Savaşı’ndan sonra yapılan ilk sandık sınavıydı. Pusulada sadece iki partinin (CHP-DP) olduğu seçimi CHP 395 milletvekili kazanarak 23 yıllık iktidarını sürdürdü. 66 vekil alan Celal Bayar’ın DP’si açık oy gizli sayım yöntemine muhalefet ettiyse de başarılı olamadı. 1946 seçimleri bu açıdan en tartışmalı seçimlerden biri olarak tarihe geçti. Aynı zamanda ABD-SSCB soğuk savaşının başladığı dönemde artık Türkiye’nin yeni bir yol ayrımına gideceği dönemin de ilk adımıydı.

İKTİDAR 27 SONRA DEĞİŞTİ

Aradan geçen dört yılda deyim yerindeyse su aktı yatağını buldu ve topluma yenilik vadeden DP 14 Mayıs 1950 seçimlerinde ezici bir çoğunlukla 27 yıllık CHP iktidarını devraldı. Türk demokrasi tarihine damga vurmuş “Yeter! Söz, milletindir” sloganıyla seçime giren DP bugünlere kadar uzanan “halk”, “millet”, “cumhur” ayrışmasının ilk örneği kadar dipnotlarda yerini aldı. 1950’de DP 53’e yakın bir oyla 415, CHP yüzde 39 oyla 69 milletvekili kazanmıştı. Yusuf Hikmet Bayur’un Milli Partisi ise 1 milletvekili ile TBMM sıralarında yer aldı.

TARİHİ REKORUN SEÇİMİ 1954

DP, uluslararası konjonktürün verdiği rahatlıkla da ilk dönemini tartışmasız yeni kitlelere açılarak sürdürdü. 1954 seçimlerinde de hâlâ kırılamayan bir oy oranı ile yeniden tek başına iktidar oldu: yüzde 57,61. DP 502 milletvekili alarak TBMM’de ezici çoğunluğu da elinde tuttu. 31 milletvekili ile mecliste yer alan CHP’nin yanı sıra dikkat çeken bir parti de Cumhuriyetçi Millet Partisi’ydi. Kırşehir’in tüm milletvekillerini alarak (5 vekil) TBMM’de yer alan Osman Bölükbaşı’nın partisi demokrasi tarihimizde “Kırşehir Kanunu” olarak anılan olaya gidişin de bir tarafı oldu. DP’nin vekil alamadığı tek il olan Kırşehir bu dönemde il olmaktan çıkarıldı. DP Genel Başkanı ve Başvekil Adnan Menderes bu kanunu açıkça savundu. (Meraklıları meclis tutanaklarını inceleyebilir)

SEÇİM SİSTEMİNDE DEĞİŞİKLİKLER: 1957 SEÇİMLERİ

Takvim yaprakları 1957’yi gösterdiğinde DP belli düzeyde toplumsal desteğini kaybetmişti ancak hâlâ oyun kurucuydu. CHP’nin Fuad Köprülü’nün Hürriyet Partisi ile ittifak kurması gündeme geldiğinde seçim sistemi değiştirildi ve ittifak kurmak olanaksız hale getirildi. DP’den ayrılan Hürriyetçilerin önü de bir şekilde kesildi. Netice DP yüzde 47 oyla 424 vekil aldı. CHP yüzde 41 oya rağmen 178 vekil kazanabildi. CKMP ve Hürriyet Partisi ise cılız bir güçle de olsa TBMM’de yer aldı. 1957’de sandık kurulması toplumsal gerginlikleri de engelleyemedi. İsmet İnönü’nün Uşak Mitingi’nden Beyazıt Meydanı olaylarına kadar yaşanan olaylar ayrışmayı derinleştirdi. Henüz 40 yaşına basmamış Türkiye Cumhuriyeti 27 Mayıs 1960’ta ilk askerî darbeyle tanıştı. (Adnan Menderes ve arkadaşlarının idamıyla derin bir yara alan Türk siyaseti bugün hâlâ bu tarihsel ayrışma üzerinden kendini tanımlayan iki ana akım partinin -AK Parti ve CHP- ve bu tartışmayı yürütmesine tanık oluyor)

DARBE SONRASI İLK SEÇİM

Yeni anayasanın yapılmasından sonra 1961’de yapılan seçimlerde İsmet İnönü’nün CHP’si yüzde 36 oyla 173, Ragıp Gümüşpala’nın Adalet Partisi de yüzde 34 oyla 158 vekil kazandı. Osman Bölükbaşı’nın CKMP’si ise büyük bir çıkış yakalayarak 54 milletvekili aldı. Bu seçimin en çok dikkat çeken bir diğer partisi ise kazandığı 65 milletvekilinin çoğunluğunu Doğu ve Güneydoğu Anadolu illerinden alan Yeni Türkiye Partisi (YTP) oldu. Bu seçimler koalisyon hükümetleriyle tanıştığımız seçimler oldu.

1965: SOSYALİSTLER TBMM’DE

DP’nin devamı sayılabilecek AP lider değişikliğiyle (Süleyman Demirel) 1965 seçimlerine girdiğinde yüzde 52 oyla iktidar oluyordu. CHP, yüzde 28 ile doğal sınırlarına çekiliyordu. Bu seçimde ilk defa “kapitalist olmayan bir kalkınma yolu”nu bir siyasi parti 14 milletvekili ile (artık oyların eklenmesiyle 15) TBMM’de yer aldı: Türkiye İşçi Parti. Lideri Mehmet Ali Aybar. 10 Ekim 1965 seçimleri 1970’lere doğru giderken yaşanan başlıca gerilimlerin de sosyolojik yansıması oldu. AP’nin tartışmasız üstünlüğünü koruduğu 1969 seçimleri ise en fazla kabine kurulan TBMM dönemlerinden biri olarak tarihe geçti. 1968 gençlik hareketleri başta olmak üzere Türkiye’nin sosyolojik olarak kılcal damarlarının daha etkili atmaya başladığı bu dönem Türkiye’yi 12 Mart 1971 Muhtırası öncesi son genel seçimi oldu.

ECEVİTLİ CHP: 1973

CHP, 1973 seçimlerine 89 yaşındaki İsmet Paşa’yı deviren yeni bir genel başkanla, Bülent Ecevit’le seçime gidiyordu. “AK Günlere” seçim bildirgesiyle yola çıkan CHP bu seçimde yüzde 33 ile birinci oldu. Demirel’in AP’si yüzde 29 oy ile ikinci oldu. Siyaset sahnesinde MSP’nin ve MHP’nin daha etkin olacağının da habercisi seçimler olduğunu söylemek yanlış olmaz. Orta sağ çizgideki Demokratik Parti’yi de not etmek gerek. (Not: ‘AK’ kavramını kendine layık gören ilk siyasi partinin Ecevit’in CHP’si olması da ilginç değil mi? Bu ‘Ak’lık Ecevit partilerinin güvercinli amblemlerinde de yer almaya devam edecekti)

SOKAKLARDA KAN VARKEN: 1977

Türkiye, 1977 seçimlerine Türkiye’deki sağcı ve solcu grupların sokakta birbiriyle çatıştığı, günlük hayatın grev ve boykotlarla çalkalandığı bir ortamda girdi. Kanlı Taksim 1 Mayıs’ının üzerinden 35 gün geçtikten sonra yapılan seçimlere Ecevit, halkçı bir söylemle gitti. Demokratikleşme adına söyledikleri ve üç yıl önce Kıbrıs Harekatı’ndaki etkisi CHP’ye tarihinin en yüksek oyunu getirdi: Yüzde 41. AP’nin yüzde 36’lık oyu karşısında konforlu olmayan bu sonuç Türk siyasetinde tartışmalı birçok hamlenin yaşanmasına neden oldu. 1977-80 arasında yaşananlar ise 12 Eylül Askerî Darbesi’ne gerekçe oluşturdu. Demokrasiye yine ara verilmişti.

ÜÇ PARTİLİ SEÇİM

Darbe anayasasının yürürlüğe girmesinden sonra 1983’te yapılan ilk seçimlere sadece üç siyasi parti katıldı. Anavatan Partisi, Halkçı Parti ve Milliyetçi Demokrasi Partisi. Yüzde 45 oy alan Turgut Özal’ın ANAP’ı yeni bir tek parti iktidarını başlattı. Necdet Calp’ın genel başkanı olduğu Halkçı Parti ise yüzde 30 oy ile 1980’lerin renkli iktidar-muhalefet çekişmelerinin habercisi oluyordu. (Not: Turgut Sunalp’ın MDP’si Kenan Evren ve şürekasının açık desteğine rağmen yüzde 23 ile üçüncü oldu)

DEMİREL SAHNEDE

12 Eylül Darbesi, 1980 öncesinin siyasetçilerine siyaset yasağı getirdiği isimler siyasete döndüğünde Özallı yıllar sürüyordu. 1987 yılında yapılan seçimlerde Demirel, DYP Genel Başkanıydı. Yüzde 19 oy alarak geleceğe dair önemli işaretler verdi. ANAP 1983’teki yüksek oyun gerisine düşerek yüzde 36 oy aldı. SHP’nin başına geçen Erdal İnönü ise yüzde 24 oy alarak ikinci parti olmayı başarmıştı.

1991: KAOSU YÖNETMEK

Darbenin derinleştirdiği sorunlar Türkiye’de sağ-milliyetçi dalganın yükselmesine neden olurken 1991 seçimleri bu yükselişi tescilledi. DYP’nin birinci, ANAP’ın ikinci olduğu seçimlerde RP-MÇP-IDP ittifakıyla siyasal İslam ve Türk milliyetçiliği TBMM’ye taşınıyordu. Yüzde 20’lerde kalan Türkiye sosyal demokrasisi (SHP) bu yükselişi durdurmaya yetemiyordu. Aralık 1995’te yapılan genel seçimlerde ise siyasal İslamcı RP 1991 genel ve 1994 yerel seçimlerinin de rüzgarını arkasına alarak birinci parti oldu. DSP’nin solun birinci partisi olduğu ortamda CHP barajı aşan 5’inci parti oldu.

20’İNCİ ASIR BİTERKEN

Türkiye 20’inci yüzyıldaki son seçimlere 18 Nisan 1999’da gitti. Yerel seçimlerle eş zamanlı yapılan oylamada DSP sandıktan birinci çıktı. MHP, seçimin ikinci kazananı olarak tarihinin en yüksek oyunu aldı. (Devlet Bahçeli liderliğindeki ilk seçim olduğunu söylemekte fayda var). ANAP, DYP ve Fazilet Partisi de TBMM’de yerini aldı ama Atatürk’ün kurduğu CHP barajı geçemedi ve Deniz Baykal partisinden istifa etti.

DEPREMLER, KRİZ ve 2002

2001 yılında kurulan Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) 3 Kasım 2002’de yapılan seçimde yüzde 34 oy alarak tek başına iktidar oldu. CHP, üç yıl aradan sonra meclise döndü. 1999 depreminde iktidar olan ve 2001 krizlerini yaşayan partilerin hiçbiri barajı aşamadı. DYP, ANAP, DSP, MHP, SP, DSP’den ayrılıp kurulan YTP meclis dışı kaldı. 2002’den 2018’e kadar yapılan seçimlerin hepsinden AK Parti birinci parti olarak çıktı. 7 Haziran 2015’te tek başına iktidar olamadı. Zorlu geçen beş aydan sonra seçim tekrarı yapıldı ve 1 Kasım’da AK Parti yeniden tek başına iktidar oldu. 2017 Anayasa Referandumu ile Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçildi. Bu sistem 2018 Genel Seçimleri’yle uygulanmaya başlandı. 2018’de AK Parti MHP’nin desteğiyle sistemi sürdürür bir noktaya geldi. Bu satırları yazdığımızda Cumhuriyet’in 100’üncü yılında yapılan genel seçimin sonuçları belli değildi.