İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana her geçen yıl büyüme adına, bir sürü hormonlu oluşum, türev kâğıtlarla, batılılar dünya üzerinde ekonomik yapıyı zehirlemekteydiler. Ekonomiler, insanlara ve diğer doğ...

İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana her geçen yıl büyüme adına, bir sürü hormonlu oluşum, türev kâğıtlarla, batılılar dünya üzerinde ekonomik yapıyı zehirlemekteydiler. Ekonomiler, insanlara ve diğer doğal yaşam yapılarına benzer! Neticede bu çapta hızlı ve sentetik büyüme, içinde yaşadığımız, tabiat dokusu ve dünya içinde yaşayan tüm canlılar açısından zehirli bir yapıyı açığa çıkarmıştır. Batı medeniyetlerinin aç gözlülüğü, dünyayı 4- 5 kez tamamen yok edecek silahların üretilmesine ve stoklanmasına benzeyen bir çabayla, dünya ekonomilerini yok etmeye çalışan bir finansal sistemi hazırlayıp kullanıma sunmuşlar, adeta başka bir canavarı yaratmış ve beslemişlerdir. Ortaya çıkan resimde, dünya milletlerinin bir araya gelip, sistemin tamamını baştan yapılandırmaya mecbur kaldıkları, üzerinde yaşadığımız bu gezegenin imkan ve olanaklarına elverişli bir yeni yapıyı ortaya koymaya, ekonomilerde, herkesin kabul edebileceği yeni değerlerin, ortak para birimleri, ortak insani değerler, ortak etik ve yasalar oluşturmaya yönelmesi gibi imkansız bir ütopik seçeneğin eşiğine gelinmiş görünüyor. 2000 itibariyle her yıl ABD’de 850 milyar dolarlık, 2 trilyon dolarlık kurtarma paketleri açıklandı. Bu paketler, ekonomik virüsü yok etmek yerine, yaymaya, beslemeye eğilimlidir. Çok geçmeden herkesin dolardan kaçacağı ve dolar çöküşü yaşanacağı bir dönem yaratılıyor. Böyle bir öngörü karşısında dolarla borçlanmak ve istihdam yaratmak kadar basit bir denklem yoktur. Türkiye Cumhuriyeti’nin doğumundan bu güne, ekonomik yapı, özellikle seçim dönemlerinde ciddi kan kaybına uğratılmıştır. Halen de doğamız, tarım, su kaynakları, madenler, ormanlarımız saldırı altında. Ve bu tablo karşısında, halen yürütülen elle tutulur bir faaliyet, ekonomimizi canlandırmaya yönelik gerçekçi bir icraat görülmemektedir. 2000 krizi sonrası, tüm dünya finansal çalkantı yaşamaya devam ediyor. 21 yıl öncesinde başlayan atmosfer henüz netlik, nitelik kazanmadı. İlk tepkilerden olan “kurtarma paketleri” adı altındaki çılgınlık, finansal sistemlerin intiharına benzer. Açığı daha fazla açıkla kapama uygulamaları, ancak, ekonomiyi canlandırmak için Bernanke’nin halka helikopterle havadan para atma fikri kadar mantıklıdır. Dünyada bu krizler olmasaydı, şu gün dünya ekonomik yapısı ne olurdu? Amerika Birleşik Devletleri’nin 8 katı nüfusu olan Çin ve Hindistan gibi ülkelerin, Amerika ve Avrupa kadar tüketim yaptığını bir düşünün! Bu kadar büyük bir kaynağı tüketmeye başlasa gezegenimizin hali nicedir? Böyle bir kaynak söz konusu olmadığına göre, bu harcamaya dünya kaynakları yetemeyeceğine göre, batı medeniyetleri, gücü, parayı, refahı kendi tekelinde tutmanın savaşını vermeye devam edecekler. Birinci Dünya Savaşı diye adlandırdığımız, batı toplumlarının paylaşım kavgası, kendi aralarında pastayı bölüşme çabası değil miydi? Oysa bugün küremiz, bizlere ülkelerin, toplumların güç savaşlarını umursamadığını anlatıyor. İnsanlığın son 200 yıllık yükselişine artık “yeter” diyor. Kaynaklarımız, daha fazla insanoğlunun güç savaşına yetmeyecek. Anormal hava olayları, iklim değişikliği kuraklık, seller, yüksek ısı değerleri can almaya devam ediyor. İnsanlık kendine ait yeni bir model arayışında, bir şekilde doğa ile uyumlu, tabiata saygılı sistemi yaratmak zorunda. Ekonomik virüslerden, 20 yıl gibi kısa bir zamanda biyolojik virüslere ve aşılara geçtik, sonrasında ne mi var? Değişmek zorunda olduğumuz gerçeği!