Kamu görevi yapıyorsanız, dönem dönem yaptıklarınızın hesabını vermek zorundasınız. Vermiyorsanız, o belki de sizin bileceğiniz iş ama o zaman demokrasiye inanmıyorsunuz demektir. Demokrasiye inanmam...

Kamu görevi yapıyorsanız, dönem dönem yaptıklarınızın hesabını vermek zorundasınız. Vermiyorsanız, o belki de sizin bileceğiniz iş ama o zaman demokrasiye inanmıyorsunuz demektir. Demokrasiye inanmamak ise seçim günü “Beni seçin, sizin içi şunları yapacağım” diye kapısına gittiğiniz insanlara saygı duymadığınızın göstergesidir. “Mahkeme kadıya mülk değil” özdeyişinde olduğu gibi, bir gün o koltuktan kalktıktan sonra yüzünüze bakan olmaz. Bu açıdan, geçtiğimiz günlerden itibaren bir bir “500 gün” toplantıları yapan belediye başkanlarının bu tarzını önemsiyorum. Olması gereken bir şeyi yapıyorlar. Yani bir nevi “hesap” veriyorlar. Birisi Bayraklı, diğeri Çiğli olmak üzere iki belediye başkanımızın “ilk 500 gün” toplantılarına katıldım. Bayraklı Belediye Başkanı Sayın Serdar Sandal’ın toplantısında, anlattıkları beni kısmen tatmin etti. Elbette pandemi döneminde hem sağlık bakımından hem de bütçe imkanları bakımından kısıtlı çalışmalar yapıldı. Ancak yine de elden gelenler yapılmış görünüyor. Özellikle pandemide evlerinden çıkamayanlar için belediye ekiplerinin fedakarca çalışmaları takdire şayan. Serdar Başkan, fırsat bu fırsat diye zaten dezavantajlı bir bölge olan Bayraklı’da altyapıya önem vermiş. Daracık yollar ve sokaklar asfaltlanmış. Parklar ve yeşil alanlar elden geçirilmiş. Çöpleri toplamak zaten her belediyenin görevi. Benim dikkatimi çeken, kendisi de bir eğitimci olan Sayın Serdar Sandal’ın, eğitim kurslarını bünyesinde barındıran BAYSEM’in yanı sıra, İzmir medyasıyla da el ele vererek TVBEK’i gönüllü öğretmenlerle hayata geçirmesi. Bu açıdan kendisini kutluyorum. Ancak hemen eklemek istiyorum. Benim için Bayraklı’da yapılacak en önemli şey, kentsel dönüşüm. İzmir’in ilk yerleşim yerinin artık o gecekondularla dolu görünümünden kurtulması gerek. Serdar Başkan ne yapıp edip Bayraklılıları ikna ederek bunu başarması. Bunu başarırsa oraya heykelini dikerler. İkinci 500 gününü dinlediğim belediye Çiğli. Bu ilçede yaşadığım için özellikle dinlemeye gittim. Çiğli Belediye Başkanı Utku Gümrükçü, hesap vermeye iyi hazırlanmış. Bir öğretmen edasıyla anlattı yaptıklarını. Çiğli’de de 1,5 yılda yapılabilecekler anca yapılabilmiş. Rakam vermeyeceğim ama önceki başkandan kalan kredili borçlar bir hayli azalmış. Eh artık borç yükünden kurtulmaya başlandığına göre, sıra yatırımlara gelecektir. Çiğli’de çok ama çok iş var. Nüfus baskısı ile hızla gelişen Çiğli’nin en önemli sorunu imar ve kentsel dönüşüm. Güzeltepe başta olmak üzere Köyiçi, Balatçık gibi bilgelerdeki gecekondu görüntüleri artık yerini modern konutlara bırakmalı. Önceki başkan girişimde bulunsa da başaramamıştı. Utku Başkan, “Gülümseyen Çiğli” diyerek Çiğlilileri gülümsetebilecek mi göreceğiz. Daha henüz erken ama çöp gibi, imar gibi önemli sorunlar var. Çiğli’nin altyapısına da bir el atmak gerekiyor. Bir de parklar şehir içinde hep görünür yerlere yapılıyor. Dezavantajlı arka mahalleler bugüne kadar hep ihmal edildi. Dilerim sıra oralara da gelir. Son olarak, Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Tunç Soyer’in 550 gün toplantısına kısaca değineceğim. Nedeni ise o toplantıya özel bir durumdan dolayı katılamamış olmam. Ama yine de sosyal medya üzerinden canlı yayını izledim. Körfez’de yüzmek ile ilgili kararlılığına sevindim. Bunun için de Büyük Kanal Projesi’nin elden geçirilecek olması. Ayrık sistem yeniden tesis edilecek. Yağmur suları ayrı toplanıp denize verilecek, kanalizasyon arıtmaya gönderilecek. Zor bir çalışma. İzmirli’ye eziyet getirecek. Ama katlanmaya değer. Tıpkı bugün Kemeraltı’nda olduğu gibi. Diğer müjdeleri değerlendirmeyi başka bir yazıma bırakıyorum.