Dünya kamuoyu korona ile boğuşurken, bir yandan da dikkatleri ABD yeni Başkanı Joe Biden’ın yemin törenindeydi. Çok sıkı önlemler alındı. Geçen hafta beş kişinin ölümü ile sonuçlanan Kongre baskını ol...

Dünya kamuoyu korona ile boğuşurken, bir yandan da dikkatleri ABD yeni Başkanı Joe Biden’ın yemin törenindeydi. Çok sıkı önlemler alındı. Geçen hafta beş kişinin ölümü ile sonuçlanan Kongre baskını olaylarının tekrarını önlemek için başkent Washington’da binlerce Ulusal Muhafız konuşlandırıldı. ABD de yeni bir dönem başlıyor. Dünyanın süper gücü, Biden’la bakalım ne adımlar atacak, ne tür kararlar alacak ve ne uygulamalar yapacak? Esasında son Kongre baskını, ABD’nin de, artık eski ABD olmadığını gösterirken, bir bakıma demokrasinin de yara aldığı görüldü. Hatta Amerika’yı rakip olarak gören ya da ilişkileri bir türlü düzelmeyen Rusya, Çin, Kuzey Kore ve İran gibi ülkeler, Trump destekçilerinin eylemleriyle ABD demokrasisi ile alay ettiler… İŞİ KOLAY DEĞİL Biden’ın işi pek kolay değil! Aslında cevap basit. Acil gündem iç siyaseti toparlamak. Toplumsal gerilimi azaltıp yeniden düzenleyemediği müddetçe ABD siyaseti felçli olacaktır. Ne kadar başarılı olabileceği hususunda ise ciddi soru işaretleri var. Amerikalılar konunun derinliğini görmezden gelme eğiliminde olsa da toplumsal  kutuplaşmanın tek kaynağı Trump değil… Geniş kitleler, Trump üzerinden Amerikan sistemine bir çeşit itiraz dile getiriyordu. Trump gitse de bu itiraz yerli yerinde duracak. Dahası Trump'la mücadele adı altında uygulanan baskılar, bu kitleler üzerinde ters etki yapabilir ve siyasi kutuplaşma artabilir... İç konularda özellikle de koronavirüs salgını! Salgın ABD de birinciliği kimseye teslim etmiyor. Aşı da çıktığına göre, Biden’ın hedefi, ABD halkını bir an önce bu beladan kurtarabilmek. Aksi halde korona diğer konulara sağlıklı eğilmeye fırsat vermeyecek. Bu arada Washington’un, Afganistan ve Suriye’de asker azaltma projesi de gündemde. ABD’de sancılı Biden dönemi başlarken, Çin’deki gelişmeler de dikkate değer. Ülkede korona vakaları artış göstermeye devam ederken, beş günde bin 500 odalı hastane yapılması da, virüsle uzun süre uğraşılacak. Bir başka önemli nokta, Çin’in 60 yaş üzerini aşılamaması. Çin’in kendi ürettiği korona aşılarını veri eksikliği nedeniyle 18 yaş altı ve 60 yaş üstü kişilere yapmadığı ortaya çıktı… Norveç’te de 23 yaşlının Alman aşısı diye de bilinen Biontech/Pfizer aşısı olduktan sonra hayatını kaybettiği açıklandı. Bu iki yeni gelişme, ‘Aşılar 60 yaş üzerinde güvenli mi?’ sorusunu gündeme getirdi. Aşılarla ilgili çeşitli ve hatta birbiriyle çelişkili görüşler ortaya konulurken, halkın kafasını karışıklık yaratmak isteyen bazı değişik fikirliler bulunmaktadır. Sağlık Bakanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu aşıyı olmakla soru işaretlerini kafalardan sildiğini sanıyorum… Korona virüs üzerinden siyaset yapma, beceriksizlikle suçlama gibi davranışlar kimseye bir şey kazandırmaz. Bu gibi durumlarda partisel görüş ve düşünceler değil, toplumsal davranışlar ve kazanımlar ön planda tutulmalıdır. Korona virüs ne unvan tanır, ne de parti rozeti! Hepimiz de aynı gemide olduğumuza göre, basitlikten kurtulalım. Aşılarla ilgili bakanlık bilgilerine bakalım… Bazılarının kasıtlı olarak aşıya mesafe koyanların olduğu biliniyor. Dünyaya da bakacak olursak, aşıdan kaçanın pek de fazla olmadığı görülüyor. ‘Zararı yok, faydası var’ gözüyle bakılmalıdır. Olumsuz konuşanlar, aşıyı kötüleyen ya da sıcak bakmayanlar, zaten her zaman her şeyde aynı telden çalanlardır…