Neredeyse bir yıl oluyor. Korona virüs nedeniyle hayatımız resmen alt-üst oldu. İnsanlar eve tıkılmaktan, pek çok işletme kapılarını açamamaktan muzdarip. Ortada, topyekun bir kısıtlama olsa...

Neredeyse bir yıl oluyor. Korona virüs nedeniyle hayatımız resmen alt-üst oldu. İnsanlar eve tıkılmaktan, pek çok işletme kapılarını açamamaktan muzdarip. Ortada, topyekun bir kısıtlama olsa belki daha hoşgörülü olunacak. Ama anlaşılması güç uygulamalar var. Mesela; AVM’ler, berberler, güzellik salonları açık; lokanta ve kafeler kapalı. Bu sektörden ekmek yiyen yüzbinlerce insan mağdur olmuş durumda. Şimdi gözler Mart ayında başlayacağı açıklanan normalleşmede. Umutla yetkili makamlardan gelecek haberi bekliyorlar. Yeter ki, “Yasak bitti” densin. Yeniden müşteri kabul edebilmek uğruna ne denirse yapmaya hazır hepsi. Tıpkı, “Ferhat’ın Şirin uğruna dağları delmeye hazır olduğu” gibi. Ama hiç birisi de uğradıkları haksızlığı, içine düştükleri durumu unutabilmiş, affedebilmiş değil. Yaraları o kadar derin ki. Öyle dükkan açmakla, müşteri kabul etmekle ne kapanır, ne de çekilen sıkıntılar unutulur. Şu sıralar çevrenizdeki işletmelere bir göz atın. Hemen hepsinde bir telaş. Yerler paspaslanıyor, camlar siliniyor, mekanlar pırıl pırıl yapılıyor. Ama… Kafalar başka bir dünyada. Kimisinin kirası, kimisinin elektrik-su faturası, kimisinin toptancıya, kimisinin bankaya olan borcu dağ gibi olmuş. Nasıl kapatacaklarını kendileri de bilmiyor. Devlet, bu sektöre yardım etmeye çalıştı yakın geçmişte. Yasakların açtığı delik o kadar büyük ki, bırakın kapatmayı gününü bile kurtarmaya yetmedi çoğunun. Daha gerçekçi destekler beklemeleri de bundan. Yoksa bugün olmasa da yarın pek çok işletmeci kepenk indirmek zorunda kalacak. Bu nedenle devletten gerçekçi, kendilerini ayağa kaldıracak bir destek paketi bekliyorlar. Dertleri, ceplerine para konması değil. Bir süreliğine de olsa, vergi muafiyeti, SGK prim desteği ve benzeri kolaylık sağlansa yetecek. Bunlar yapılır mı bilemem. Ama bir şeyler yapılmazsa koca bir sektör darmadağın olacak.