Ah demokrasi, vah demokrasi.
Bir ayağı topal, gözü kör demokrasi.
Anladın mı şimdi
bu millet seni ne çok sevdi.
100 yıllık “şanlı” demokrasi.
Bak onca yılda kimler geldi kimler geçti.
Menderes...
Ah demokrasi, vah demokrasi.
Bir ayağı topal, gözü kör demokrasi.
Anladın mı şimdi
bu millet seni ne çok sevdi.
100 yıllık “şanlı” demokrasi.
Bak onca yılda kimler geldi kimler geçti.
Menderesler, Demireller, Ecevitler, İnönüler.
Anadolu’nun tozlu yollarında nice vaadler;
inceden tebessüm ettiren nice hatıralar.
Her liderle biraz daha çok sevdik seni be!
Biraz daha inandık. Biraz daha bağlandık.
Demirel’in o Isparta şivesiyle
“Şapkayı gaptırmam” deyişi hala kulaklarımızda mesela.
Dün dündür, bugün bugündür,
Yürümekle yollar aşınmaz.
Memlekette benzin vardı da biz mi içtik.
Haa! bir de “Boş tencerenin götüremeyeceği iktidar yoktur”
Bugünlerin moda lafı.
40 yılı aşkın siyasi hayatında neler söylemedi ki “Baba”.
7 kere gitti, her seferinde bir şekilde geri geldi.
Büyük siyasetçiydi biliyorduk da..
Ne kadar büyük demokrat olduğunu o yıllarda pek fark etmemiştik.
Hiç nefret dilini kullanmazdı mesela.
Kimsenin aklına Demirel koltuğu acaba bırakmaz mı?
Diye bir soru gelmezdi
Gülerek gelip, gülerek giderdi.
Özal’dan “benim memurum işini bilir” sözü kaldı akıllarda.
Erbakan Hoca’dan “kadayıfın altı” sözü.
Türkeş’ten “ Ne mozaiği ulan”
Ama erkek egemen demokrasimizin ilk ve tek kadın başbakanı Tansu Çiller ekonomi bilgisi (!) kadar gaflarıyla da meşhurdu.
Sivas’a gitti “bacınız sizi il yapsın mı? dedi
Trabzon’u Akdeniz’in incisi ilan etti.
40 yıllık kırat Çiller’le beyaz at oldu.
Çekiç güç, çekici güç
Bülent Ecevit. Mesut Yılmaz. İsmet İnönü.
Siyasi fikirlerine ister katılın ister katılmayın
Hepsi milyonların kalbinde yer etmiş, dönemlerinin usta siyasetçileriydi
Demokrattılar. Tartıştılar.
Birbirlerini kıyasıya eleştirdiler.
Ama böyle küfür hakaret etmediler.
Zafer için her yol mübah demek yerine
Seçim demokrasi bayramıdır demeyi seçtiler.
Şimdilerde ise her şey bambaşka
İlçe başkanından, vekil adayına
Herkesin dilinde bir nefret, bir ötekileştirme.
Ülkenin yarınlarına dair umut vermek yerine
Kamplaştır, böl, kazan üzerine kurulmuş kampanyalar.
İşsizliği nasıl çözeceksin.
Gençlerin Avrupa'ya gidişini nasıl engelleyeceksin
Ne olacak bu mülteciler?
Onları konuşan yok.
Kaset iddiaları.. Mermi kovanları.
Taşlar, Sopalar.
Bak! günler su gibi aktı, gitti
Toplantılar, mitingler her şey geldi, geçti.
Şunun şurasında 3 gün sonra
“Şapka düşecek kel görünecek”
“Memlekette demokrasi var kardeşim
Halk kimi seçerse o kazanacak.”
Kazanacak; Kazanacak tabi de;
Demokrasi dediğin biraz da kaybetme kültürü değil mi?
Seçilemeyen pazartesi günü
“Milletin tercihi böyle” diyebilecek mi?
Kazananı kutlayıp, elini sıkabilecek mi?
Terörist, dinsiz dediğin belki karşı komşun,
Hırsız ilan ettiğin belki amcaoğlun
Unutma! Bugünlerin yarınları da var.