Bu salgın bir kez daha tarım ve gıdanın önemini gösterdi. Kendi kendine yeterliliğin önemi kanıtlanmış oldu. Sınırların kapatılması, işletmelerin iş durdurması, insanların eve kapanması ile ürün tedar...

Bu salgın bir kez daha tarım ve gıdanın önemini gösterdi. Kendi kendine yeterliliğin önemi kanıtlanmış oldu. Sınırların kapatılması, işletmelerin iş durdurması, insanların eve kapanması ile ürün tedarik zincirinde değişiklikler olacak. Özellikle büyükşehirlerde marketten alışveriş yerine sanal market alışverişi yani adrese teslim öne çıkacak. Ben bildim bileli tarım yazıyor. Kitabı “Üretme Tüket” baskı üzerine baskı yapıyor, satış rekorları kırıyor. İzmirli gazeteci dostum Ali Ekber Yıldırım’la dünyaya kapıları kapattığımız koronalı günlerde bir araya geldik. Tabii ki öncelikle Covid-19? “Konunun iki boyutu var. Birincisi, korona virüsün tarım ve gıda ürünleri ile bulaşıp bulaşmadığı. Diğer boyutu ise ülkelerin aldıkları önlemler çerçevesinde sınırların kapatılması, ulaşımın engellenmesi, bazı ülkelerde sokağa çıkma yasağına kadar varan önlemlerin tarım ve gıda üretimini, tüketimini nasıl etkileyeceğidir. Salgının en etkili olduğu Avrupa Birliği ve Çin başta olmak üzere, Amerika Birleşik Devletleri ile Dünya Sağlık Örgütü kaynaklarının tamamı, gıda tüketimi ile korona virüsünün bulaştığına dair bir kanıt olmadığı konusunda hemfikir. Tarımsal üretim ve gıda güvenliği konusunda ise farklı görüşler var. Ancak gerçek olan şu ki, bu salgın bir kez daha tarım ve gıdanın önemini gösterdi. Daha da önemlisi kendi kendine yeterliliğin önemi bir kez daha kanıtlanmış oldu. Sınırların kapatılması, işletmelerin iş durdurması, insanların eve kapanması ile ürün tedarik zincirinde değişiklikler olacak. Özellikle büyükşehirlerde marketten alışveriş yerine sanal market alışverişi yani adrese teslim öne çıkacak. Tarımsal üretimde özellikle mevsimlik işçi çalıştıranlar büyük sorunlarla karşı karşıya kalabilir. İşçilerin ürün toplamak için toplu olarak taşınması, barınması salgın riskini artıracağı için kısıtlamalara gidildiğinde ürünlerin hasat edilmesi, toplanması sorun olabilir. Türkiye’nin dışa bağımlı olduğu ve ithal etmek zorunda olduğu yem hammaddeleri, yağlı tohumlar ve diğer ürünlerde ithalatla ilgili sorunlar yaşanabilir. Ayrıca dövizdeki artışa bağlı olarak ithalata dayalı ürünlerde fiyat artışı olabilir. Korona virüs önlemleri kapsamında açıklanan ekonomi paketinde tarımla ilgili pek bir şey yok” Ali Ekber Yıldırım’ı tarım konusunda yazmaya Dünya gazetesindeki patronu Nezih Demirkent teşvik etmiş. İzmirli bu acar ekonomi muhabirini İstanbul’a gelmeye ikna edemeyince ondan böyle yararlanmayı düşünmüş. İyi de etmiş. Bugün karşımızda dört dörtlük konusunda uzman, her türlü siyasi görüşe açık bir tarım yazarı var. Gelelim “Üretme Tüket” kitabına.”.İthalat,siyaset,rant kıskacında Tarım’a. ”.Zengin ülkenin fakir insanları”na.. “Tarım geçmişten bu yana önemsenmemiş. Koalisyon hükümetleri döneminde bakanlıklar paylaşılırdı. Bayındırlık gözdeydi ama hiç kimse Tarım Bakanlığı bizde olsun demezdi. Son 4 bakana bakıyorum, hiç biri tarımcı değil. Bilinçli olarak tarımı bilmeyenlerden bakan seçiliyor. Göreve gelen de tam öğreniyor, değişiyor aynı partiden olsa bile. İktidar, bakan değişmiyor, politika değişiyor. Şimdiki bakan da tarımda milli birlik diye bir proje ortaya attı. Tarım şurasının yapılmasına karar verildi. Benimle de temas kurdular ve Bakana İzmir’de görüşlerimi aktardım. “Türkiye’nin tarımını bir holdinge teslim etmek doğru değil bundan vazgeçin” dedim ve ekledim “Kooperatifçiliği teşvik edin”. Hak verdi ve şimdi konuşmalarında öne çıkarıyor. Bu sevindirici bir şey. Türkiye’nin üretememesi nedeniyle işin kolayına kaçmış ithalata yönelmişiz. İçine girip araştırdıkça bunun bilinçli yapıldığını görmeye başladım. Marketler köylere kadar girdi. Son yıllarda gıda tüketimi odaklı bir politika var. Aman bir ürünün fiyatı yükselmesin enflasyonu artırır, o ürünü ithal edelim mantığı var. Üretimin desteklenmesi yerine ithalata yönelik destekler var. Öyle politikalar ya da projeler var ki üretme tüket mantığında. Rant ayrı bir konu. Türkiye son yıllarda 3,5-4 milyar hektar bir tarım alanını kaybetti. Buralarda inşaatlar yapılıyor. Çiftçi salatalık ekerek bir kazanç sağlayamıyor, birisi geliyor sana 3 tane daire vereceğim deyince tarlasını satıyor ve ranta teslim oluyor. Yem ithal ediyoruz. Hayvan ithal ediyoruz. Ona bakacak insanı ithal ediyoruz. Türkiye’nin çok ciddi bir tarım potansiyeli var. Bunu değerlendirdiği zaman birçok sorunu da çözmüş olur. Ciddi zenginlik olur, ambargolardan, yaptırımlardan, global krizlerden etkilenmez. Korona gibi küresel sorunlarda güçlü olur. Rusya’ya bir zamanlar ambargo konmuştu. Rusya bir programı hayata geçirdi. Daha önce buğday ithal eden bu ülke en büyük buğday ihracatçısı oldu” “Yazdıklarını, önerdiklerini dinleyen oluyor mu?” “Eh arada sırada. Sık olmasa da. Tarımla ilgli bir farkındalık yarattığımı düşünüyorum. Ali Ekber yazdıysa doğrudur diyorlar..Tarımı hep gündemde tutmayı görev olarak benimsedim.Tarımın siyaseti olmaz.Devlet politikası olarak ele alınması gerekiyor. İlk yapılacak iş tarımı bütüncül bir politika olarak ele almalıyız.Tüm ilgili sektörleri de içeren bir planlama yapılmalı.. Tarımı her durumda önemsemek gerek. Tarımı yıllarca kurtulmamız gereken bir sektör görmüşüz bunu hemen değiştirelim. Hem teknolojik bir ürün yapabilirsin hem de patates üretebilirsin. Diyorlar ki on tır patates satsak bir iphone etmiyor. Doğru ama ıphone da yenmez” “Üretici pazarlarına nasıl bakıyorsun?” “Yerel yönetimlerin mutlaka tarımın içinde olması gerekiyor. Üretici pazarları güzel . yalnız belediye bu işi yaparken hal esnafını da korumayı unutmamalı. Üretici ürünlerini pazarlayamıyor. Misal domates 1 lira iken nasıl 5 lira oluyor. Üretici üretim yapmak için haldeki bir komisyoncu ile anlaşıyor. Ondan gübre vs alıyor. Komisyoncu onları sağlıyor. Sonra üretici ürünü getirip komisyoncuya veriyor. O da alıyor market pazarlamacasına satıyor. O da boylarına göre alıyor, ambalajlıyor. Her adımda maliyet artıyor. Sonra mesela İstanbul’da hale geliyor tekrar oradaki komisyoncu. Fiyat böyle yükseliyor. Oysa güçlü kooperatifler olsa bu zincir çok kısalır. Örgütlü olmak çok önemli” Ali Ekber Yıldırım 1965 Tunceli doğumlu. Ege Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Bölümü’nden mezun. Dünya Gazetesi’nde 15 Mart 1988’de stajyer muhabir olarak başlıyor. İzmir Haber Müdürlüğü, İzmir Temsilciliği ve 1996’dan bu yana aralıksız olarak tarım yazarlığı yapıyor. 2010 yılında Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından haber ve ekonomi dalında "Yılın Gazetecisi" seçilen Yıldırım evli ve iki kız çocuğu babası. Gazetecilik yapıyor, tarım yapmıyor. “Türkiye’deki tüm zeytin ağaçları benim. Yazmak kolay yapmak zor “diyor. Vakit buldukça voleybol oynayan kızlarıyla ilgileniyor. Yurt içi yurt dışı bol seyahat var yaşamında. Ağırlıklı olarak tarım kitapları okuyor, halk müziği dinliyor..”Herkes için bilim ve teknoloji”dergisini düzenli takip eder.Televizyonda İngiltere ligi ve Sultanlar ligini izler. Kapsamlı bir tarım kitaplığı ve davetiye koleksiyonu var.