Beşiktaş PAF'tan Yeni Salihlispor'a geldi, ardından da Göztepe'ye. Harika oyuncuydu, insanlığı da öyle. 14 Eylül 1996'da trafik kazasın...

Beşiktaş PAF'tan Yeni Salihlispor'a geldi, ardından da Göztepe'ye. Harika oyuncuydu, insanlığı da öyle. 14 Eylül 1996'da trafik kazasında kaybettik Atalay Alsan'ı. Birkaç gün sonrasındaki ilk maçta, acılar içinde sahaya çıktı, dönem arkadaşları. 'Atalay kalbimizdesin İzmirspor camiası' pankartıyla. Efsane, yıkılan, yeniden inşa edilen Alsancak Stadı'na. Hakkı Öztabağ, Sevcan Palabıyık, Gökhan Ergüç, Metin Halaç, Sami Uğurlu, Reha Özmen, Cüneyt Gülsever, Yavuz Keklik, Taner Savut, Mustafa Akhanım ile Cüneyt Yis anılarda kalan fotoğrafla Foto Dursun'dan, Dursun Özmen ağabeyimin adıyla, sağ olsun. En önde, tam ortada bir isim var, elinde karanfil, pankartı da kavramış, tam da ortasından. Yüzyılın felaketinde enkaz altından sağ çıkamayan Taner Savut, o isim. Oyun stilleri, fiziki yapıları, karakterleri bile birbirine çok benzeyen iki genç isim Atalay Alsan ile Taner Savut, şimdi cennette buluştu. Göztepe sevdalısı, kalbi körleşenlerden, pas tutanlardan değil. Kırmadan, dökmeden o sevgiyi yaşayan, yaşatan isimdir, kardeşim Hakan Algür. Atalay ile ilk ve tek pozu, anılarda kaldı sayende Foto Dursun. Çoğu gönülsüz olurdu, üç kuruşluk para için, bak hatıra kaldı, yok ki tekrarı çok yaşa emi Dursun abi. Hakan kardeşim İzmirsporlu Taner kardeşimin enkazdan sağ çıkmasını bekleyen, dualar eden bir Göztepeli. Konu can olunca renk fark etmez ki.
YÜREĞİ KIRMIZI YA, ONDANDIR
Uğursuz gün, uğursuz hakem, uğursuz rakam diye bir şey yoktur, olamaz. Hepsi beynimizde, beceriksizliğimize, başarısızlığımıza bahane, o kadar. Başarısızlığı da beceriksizliği de uğura bağlamayın. Hem de bu çağda, valla darılırım. Şansa, fırsata, baht açıklığına, nasibe kısmete, her şey olacağına varıra, bir de çirkin şansına tamam da uğura inanmam. Her zaman denk gelmez. Denk gelirse uğur, denk gelmezse yok uğur. Hadi canım, kandırmayın kendinizi de başkasını da. Mesela FİFA Hakemi Metin Tokat , sahaya çıkarken mutlaka beyaz bağcık bağlar, hatta yardımcı hakemlerine bile değiştirtip bağlattırırdı. Ne alakası varsa. Beyaz dedik ya. Olaya bakın ki, bembeyaz karlı saha. Top kırmızı eldiven kırmızı, gitti güzelim penaltı, kart da yok. Peki uğur bunun neresinde ? Bakış açısı, çok önemli. İzmir'in Çamdibi'nin gururu Hüseyin Eroğlu. Sosyal medyada yazılıp, çiziliyor. 'Kırmızı kazağı uğur getiriyor' diye. Maçı kazandıran o kazakmış yani. Diplomaya, antrenmana, transfere gerek yok ki. Giy kırmızı, gelsin kupa. Adam insan olarak da teknik adam olarak kaliteli. 10 numara 5 yıldız. İşi biliyor.
SÜPER LİG APOLETİ TAKMALI
Tek yenilgisi var o da yetiştiği Altınordu'ya. Samsunspor'u Süper Lig'e çıkaracak. İnanıyorum. Altınordu'da fırsat bulamadı, şans verilmedi ama artık yılların emeği, oyun sistemi ile süper lig apoletli hoca, olmalı. Vakti, zamanı geldi. Bunu çok istiyorum. Bunca deneyimi, kazancı, bilinci, spor ahlakından, etiğinden gelen başarıyı, sırf bir adet marka kırmızı kazağa ve de uğuruna bağlayamazsınız, bağlayamayız. Çağdışı, caiz de değil. Bu Hüseyin Eroğlu'na güvenmemektir, yakıştıramamaktır. Etik değil, bilimsel değil, basit, sıradan, sıradanlaştırma. Olmaz, yakıştıramam Hüseyin kardeşime. 'Giy kırmızıyı çık sahaya başarılısın'. Hadi canım sende, komik olmayın. Kırmızı da ise marifet, damarındaki asil kanında mevcut zaten. Kalpte, yürekte. Kurtuluş, cumhuriyet ve de 100.yüzyılı. Ne yani. Mor giyse, yenilirse ona mı bağlayacağız. Tıklanma çabalı haber bunlar. Yanlış, hatalı, toplumu kötü yönlendirme. Ağaca çaput bağlamak gibi. Samsun'u kent olarak, Samsunspor'u da kulüp olarak, severim, İzmir'imin aynısı zaten. 38 günüm orda geçti, Sahra Sıhhiye'de, yedek subay okulunda. Sempati duyarım, empati duyarım, yıllardır. Çıkmalı artık süpere, hem de Hüseyin Eroğlu hocamla. Kırmızıyı severim bayrağımın rengi, maviye hayranım ille de mavi, mor çok güzel, yeşil de öyle, hepsi yani. Uğursuz olamazlar. Renklerin ahengidir hayattır, futbol da spor da ta kendisi. Renk bahane, ahenk şahane.
'SESSİZ ADAM' RECEP DOĞAN
Garibim, garibanım, insan evladı, güzel insan. Sessizdi, içinde yaşardı. Beşiktaşlıydı, hem de en hasından. Garibanların takımı diye boşa denmiyor. Evlerimiz yakındı, üşenmez taşır, gazete getirirdi. 'Okunmamış gazete yenidir', günlük gazete de olurdu. Huyumu bildiği için 'Bak Meto bu haberi de oku' derdi. Sonra da üşenmez, sorardı. Çok güzel fotoğraflar çekerdi, ödüller aldı. 30 yıldır,  tanırım, severim, takdir ederim. Merak etmeyin, basın, medya dünyasında da torpil, kayırma vardır. Her yerde olduğu gibi. Adaletsizlik de vardır. Alnının teriyle var oldu, hem de Milliyet'te. 75 yaşındaydı, hiç de göstermezdi. Karaciğerine yenik düştü. Çok anımız kaldı, yüreğimde. Kalabalığın içinde yalnızlığını hissettirmemeye çalışırdım. Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu'nun kucağında yetişmiş, iş sahibi olmuştur. Büyütenlerden, yetiştirenlerden, kucak açanlardan Allah razı olsun. Bir insan hediye ettiler, topluma. Hem de ne insan. Ahlaklı, temiz, dürüst, namuslu. Karıncayı bile incitmez, canlıya kıyamazdı. Mekânın cennet olsun Recep Doğan abim. Dostlara, ustalara selam. Nurlar içinde, ışıklar içinde kal. Bir gün bir yerde buluşmak üzere...
SÜPER LİG'DE YENSİN
Çok değil. Daha 6 yıl sezon önce İzmirspor ile aynı ligde idiler. BAL'da yani. İzmirspor bırakın yerinde saymayı, bir alt lige düştü. Bodrumspor yürüdü gitti, hatta koştu. Kulüpçe, taraftarlar olarak dost olsalar da araları çok açıldı. Deniz üzerine çok sayıda branşta sporcu yetiştiren, sadece futbol kulübü değil spor kulübü olan Bodrumspor, 1.Lig'de, adına süper denen ligin dibine kadar geldi. Çıkacak da. Kıskanmak, eleştirmek, küçümsemek değil derdim. Altay'ı da yendiler. Bu kadar değil, üzüldüm. Bu takım süper lige çıkar. Küçük işlerle uğraşmıyorlar. İstanbul takımlarından çok olacağına, diğer ilçe takımlarımız da çıksın. Konu henüz yeni bir ekip olan Bodrumspor'un, yılların efsane Altay'ı yenmesi değil. 1.Lig'de yenmesi. Çıksınlar süpere, orda kim yenerse. Aman, sakın ha, Göztepe ile Altay düşmesin de.