Üretime dayalı olmayan, özellikle akaryakıtta dışa bağımlı olan bir ülkeyiz. Her türlü girdinin dövizle fiyatlandığı, pamuk ipliğine bağlı ekonomik b...

Üretime dayalı olmayan, özellikle akaryakıtta dışa bağımlı olan bir ülkeyiz. Her türlü girdinin dövizle fiyatlandığı, pamuk ipliğine bağlı ekonomik bir düzenimiz var. Hiçbir sorumluluğu olmadığı halde, bir anda yerle bir olan piyasa ve toplumsal yaşam standartları. Tablo kötü, ekonomik kaygılar, sağlıktaki kaygıların önüne geçti. Yapılacak olanlar, mutlaka vardır. İktidar boş durmuyor. Ekonomiyi düzeltmek için yeni reçeteler yazamaya devam ediyor…   Ekonomik anlamda iç piyasayı korumaya yönelik, ancak doğru olmayan bir yöntemdir. Bu anlamda her iki taraf yönetimleri de yanlış yapıyor. Bunu yasaklamak yerine, sınırlandırmak en doğrusu olurdu.   Vatandaşı korumak düşüncesini daha genişe yaymak gerek. Devlet, kendi alacaklarının bir bölümünden feragat edecek, fonları, vergileri, girdi maliyetlerini azaltılacak, bunların vatandaşa indirim olarak dönmesini sağlayacak. Ekonomik sıkıntı, daralma, TL'nin döviz yükselişi karşısında değer kaybı, sadece sektörlerin sorunu değil. Bunu turizm, eğitim veya özel sektörün geneliyle sınırlı tutmak yanlış, ya da sadece kamu üzerinden görmek de sağlıklı değil…  Sıkıntı, her yerde, her alanda aynı. Daha ağır hisseden kesimler var. Asgari ücretliler, asgari ücretin altında maaş alan, sosyal yardımla geçinenler, engelliler, devletin sosyal devlet başlığı altında sahip çıkması gereken kesimler. Asgari ücretten emekli olan 13,5 milyon emekli. Bu şartlarda, bu ekonomik çıkmazda, yaşam sürdürmesi, hayat idame etmesi mümkün değil.   3 Aralık da başlayan asgari ücret bu koşullarda daha da hararetli şekilde tartışılmaya başlandı. Asgari ücret özellikle TL'nin değer kaybı, dövizin istikrasız ve kontrolsüz artışı karşısında pul oldu. Asgari ücret, bazı Avrupa ülkelerinde; “Lüksemburg'da: 2.202, İrlanda'da: 1.724, Hollanda'da: 1.701, Belçika'da: 1.626, Almanya'da: 1.585, Fransa'da: 1.555, Yunanistan'da: 758 Euro”. Ve yine bu ülkelere bakınca,  kişi başına düşen gelir 50, 60 bin dolar, Lüksemburg'da: 103 bin dolar. Yunanistan'da kişi başına düşen gelir 30 bin dolar. Örneklere bakın, Kuzey Makedonya'da asgari ücret 359, Karadağ'da: 331 Euro, en düşük Arnavutluk'ta: 245 Euro. Türkiye'de asgari ücret 2.825 lira, yani 392 Euro civarında.   Bugüne gelelim, bu örnekler ışığında neler yapmalı? Asgari ücret, sektörel bazda belirlenebilir, hayat pahalılığına endekslenebilir, en düşük kamu maaşına denk getirilebilir, belirlenen miktar, net maaş olarak kabul edilebilir. Asgari ücretli tüm vergilerden olmasa da kamuda yapacakları işlemler bazında vergiden muaf tutulabilir…          Çok basit bir örnek, bir öğrenci, okulundan öğrenci belgesi almak için 21,50 TL damga pulu ödemek zorunda. Bu ve benzeri giderlerden asgari ücretli, özel sektör çalışanları, sosyal yardımla geçinmek zorunda olanlar, muaf tutulmalı, bu tür açılımlarla desteklenmeli. Sadece örnekleme yaptım. Bunları geliştirmek, çoğaltmak, düzeltmek ve hızlıca uygulama alanları yaratmak devletin, hükümetin elindedir. Asgari ücret vergiden muaf tutulmalı ve Patronların isteği ise sigorta vergilendirme göz önünde tutulmalıdır.  Ayrıca memur emeklisi ile sigorta emeklileri de ücretleri aynı seviyeye gelmelidir. Memur ve memur emeklisine yapılacak ek gelir maaş zamları sigorta emeklilerine de yapılmalıdır. Aradaki maaş uçurumunun düzeltilmesi lazımdır…   Gerçek kalmadan, zaman geçmeden bir yerden başlanması gerektiğini düşünüyorum. İktidar milleti enflasyona ezdirmeyeceğiniz söylüyor. Görüşmeleri bekleyelim görelim ne kadar zam yapılacak…