Türkiye’de koronavirüs aşı süreci öncelikle en riskli grup olarak kabul edilen sağlık çalışanlarıyla başladı. Hemen ardından önce 65 yaş üzeri, 65 yaş üzeri aşı sürecinin tamamlanmasıyla birlikte de 6...

Türkiye’de koronavirüs aşı süreci öncelikle en riskli grup olarak kabul edilen sağlık çalışanlarıyla başladı. Hemen ardından önce 65 yaş üzeri, 65 yaş üzeri aşı sürecinin tamamlanmasıyla birlikte de 60-65 yaş arası gruplara aşı randevusu sistemi açıldı. Türkiye’de günlük ortalama aşı sayısı 350 bin-500 bin arasında değişirken birçok Avrupa ülkesine göre aşı sürecini daha başarılı sürdürdüğümüz bir gerçek. Gazetecilere getirilen aşı önceliği nedeniyle ben de koronavirüs aşımın ilk dozunu oldum. Keşfetsek instagram hesabımdan anlık olarak gerçekleştirdiğim paylaşımlarımın ardından Türkiye’nin dört bir yanından mesaj yağdı. Aşı sürecinde yaşanan olumlu ve olumsuz durumlardan söz etmek böylece şart oldu benim için. Kendimin ve çevremin aşı deneyimlerinden kısaca söz etmek istiyorum. Geçen hafta E-Nabız üzerinden aldığım aşı randevusu ile Çiğli Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne randevu saatimden 30 dakika önce hastaneye gittim. Günlerden pazar olmasına rağmen hastanede ciddi bir aşı kuyruğu vardı. Herkes randevulu olmasına ve yapılacak aşıyı seçmiş olmasına göre aşı merkezine girebilmek için öncelikle hastane dışında oluşturulan sıraya girmeniz gerekiyor. Sırada ise hem Alman aşısı (Biontech) hem de Çin aşısı (Sinovac) olmak isteyenler bekliyordu. Sıraya yeni gelen herkes randevu saatinin geçmiş olabileceğini, sıranın hangi kritere göre oluşturulduğunu anlamaya çalışsa da kimseden sağlıklı bilgi alamadık. Yine tam bir Türkiye klasiği olarak vatandaşlar sıranın ilerleyişini hızlandırmak için kendilerince bir yöntem belirledi. Hastane personeli ile yapılan tüm iletişim kurma çabalarına ‘şikayetinizi Sağlık Bakanlığına bildirin, bizim yapabileceğimiz bir şey yok’ diye yanıt gelince sırada bekleyenler arasında yüksek sesle tartışmalar yaşandı. HASTANEDE KARGAŞA Tüm bu kaos ortamında sırada bekleyenler olarak öncelikle sırayı Alman ve Çin aşısı olmak isteyenler şeklinde ikiye böldük. Yaklaşık 350-400 kişinin beklediği sıra bir anda ikiye bölününce ortalık biraz sakinleşti. Hemen akabinde de 5’erli ve 10’arlı gruplar olarak Çin ve Alman aşısı anonsuyla içeriye davet edildik. Hastaneye girer girmez kimliğinizi vererek sistemden randevunuz olup olmadığını kontrol ettiriyorsunuz. Size isim, soyisim, tarih ve imza sütunlarının yer aldığı bir onam formu veriyorlar. Bu onam formunda aşının yan etkileri ve muhtemel durumlardan söz ediliyor. Onam formunu masaya teslim ettikten sonra barkodunuzu alıp aşı kabinleri arasında bu kez son olarak kuyruğu giriliyor. Çok kısa bir süre içerisinde hemşireler isminizi söyleyip hemen ardından aşınızı uyguluyorlar. Aşı olduktan hemen sonraki 15-30 dakikalık süreç önemli. Herhangi bir yan etkiye karşı dikkatli olabilmek adına bu süreyi aşı olduğunuz noktada geçirmenizi istiyorlar. Süreyi doldurduktan sonra ise evinize dönebiliyorsunuz. Ben ciddi okuma, araştırma, bilimsel kaynak taraması ve hekimlere danıştıktan sonra hangi aşıyı olmak istediğime karar verdim. Zira sosyal medyadan başta sağlık çalışanları olmak üzere tarafıma yönlendirilen tüm sorularda ‘Hangi aşıyı seçtiniz’ teması öne çıktı. Bu aşamada benim uzman bir isim olmamam sebebiyle kesinlikle bir öneride bulunmadım. Aşı tercihi konusunda şüpheleri bulunanların hekimlerden destek almaları şart. Ancak tüm hekimlerin verdiği yanıt genelde ‘Erişebildiğiniz aşıyı yaptırın’ şeklinde oluyor. İkinci dozumu 28 gün sonra olacağım. Aşı süreci bazı aksaklıklara rağmen iyi gidiyor. Yoğun aşı talebinin olduğu hastanelerde vatandaşın birbirine temas etmemesi için daha fazla önlem alınması şart.