Geçen hafta sizlere yaşadığım sorunların psikolojideki karşılığının

Geçen hafta sizlere yaşadığım sorunların psikolojideki karşılığının “atalet” olduğunu anlatmış ve “atalet” kavramı hakkında kısa bilgiler vermiştim. Bu hafta kaldığımız yerden devam edelim. “Atalet” kelimesi teknik anlamda eylemsizlik, durağanlık, hareketsizlik demektir. Atalet içindeki kişi, bir işi mutlaka yapması gerektiğini, bunu yaparsa neler kazanacağını, yapmazsa neler kaybedeceğini, işin nasıl yapacağını bilmekte ve o işi yapmayı da istemekteyken bir türlü harekete geçememektedir. Üzerimize ölü toprağı serpilmiş gibi hisseder, elimiz kolumuz bağlanmış gibi hareket edemeyiz. Başarılı olmak için hayaller kuran, hedefler koyan, planlar yapan ama bir türlü ilk adımı atamayan kişilerin sorunu da atalet içinde olmalarıdır. Atalet yaşayan kişiler genellikle yavaş hareket ederler. Tembellik, yılgınlık, miskinlik, bezginlik genel özellikleridir. Hiçbir şeye karşı heyecan ve şevk duymazlar. Yapılması gereken işleri sürekli ertelerler, hep bir mazeretleri vardır. Hayata karşı sitemkâr, umursamaz, kötümser, eleştirel ve kaygılıdır. Bu nedenle de yaşama sevinçleri ve hayat enerjileri çok düşüktür. Atalet, insanlarda iki biçimde kendini gösterebilir. Ruhu ele geçiren psikolojik atalet ve vücudu ele geçiren fizyolojik atalet. Fizyolojik atalette kişi bedenen herhangi bir aktiviteye sıcak bakmaz ve harekete geçemez. Eylem gerektiren işleri ertelemeye yönelmiştir. Günümüzde masa başı çalışma sisteminde artış görülmesi hareketsizliği ve dolayısıyla da ataleti tetikler. Fizyolojik atalet zaman içerisinde psikolojik atalete dönüşebilir. Psikolojik atalet en sık görülen atalet türüdür. Çeşitli birçok etkenin tetiklemesi ile ortaya çıkar ve depresif bir yaşam biçimi içinde ilerler. Psikolojik ataletin temel nedenleri şöyle sıralanabilir; Hedef yokluğu, irade zayıflığı, kısa vadeli düşünmek ya da uzağı görememek, alınganlık ve pasif direnç duygusu içerisinde yaşamak, motivasyon yetersizliği, negatif düşünceler, başarısızlık korkusu, standart algısının olmaması, öğrenilmiş çaresizlik duygusu, hedefin gerektirdiği asgari yeterliliklere sahip olmamak, zaman kullanma bilincinin olmaması, objektif bir performans değerlendirme sisteminin olmaması, yanlış yorumlanmış kadercilik anlayışı, imalı iletişim kültürüne sahip olmak, gerçeklerle yüzleşme cesaretine sahip olmamak vb. Türkiye’de yapılan bir ankette “Yapmamanız gerektiği halde yaptığınız ya da yapmanız gerektiği halde yapmadığınız 3 şey nedir?” sorusuna katılımcıların cevabı şöyle oldu: “Yabacı dil öğrenmemek, kitap okumamak, sigarayı bırakmamak, düzenli spor yapmamak, ailesine ve çocuklarına yeterince zaman ayırmamak, deprem önlemleri almamak, TV’yi aşırı düzeyde seyretmek, tasarruf yapmamak veya çok israf yapmak, fazla kilolardan kurtulmamak, yaptığı günlük veya yıllık planlara uymamak.” Katılımcıların verdiği cevaplardan bir veya birkaçını neredeyse hepimiz zaman zaman dile getirmişizdir. Günümüzde insanların atalete yakalanması çok daha kolay hale geldi. Elimizdeki telefonlarla oturduğumuz yerden yemek siparişi verebiliyor, market alışverişi yapabiliyor, istediğimiz her şeyi internetten satın alabiliyoruz. Eskiden arkadaşlarımızı özleyince ziyarete giderdik. Şimdi ise oturduğumuz yerden arkadaşlarımızla yüz yüze sohbet edebiliyoruz. Teknolojinin imkanlarıyla iyiden iyiye hareketsizleşerek atalete davetiye çıkarıyoruz. Atalet içinde olduğumuz için değil, harekete geçmediğimiz için atalet içinde oluyoruz. Eylemsizliğimle ataleti ben yarattığıma göre, ataleti yenecek olan da ancak ben olabilirim. Atalet içinde olma sebebi benim harekete geçmemem ise ataletten kurtulmamın tek yolu da artık harekete geçmektir. Ben de “Tebdili mekanda ferahlık vardır” diyerek uzun süredir ertelediğim seyahate çıkmaya karar verdim. Siz bu satırları okurken büyük ihtimalle ben Alanya sahillerinde güneşin ve denizin tadını çıkarıyor olacağım… Sağlıcakla kalın….