Türkiye’de işler yolunda gitmiyor. Erken seçim talepleri, seçim kanunundaki değişiklik kanununun meclisten geçmesi ve iktidarın ‘Seçim yok’ açıklamaları vatandaşın tansiyonunu düşürebilmiş değil. Dövi...

Türkiye’de işler yolunda gitmiyor. Erken seçim talepleri, seçim kanunundaki değişiklik kanununun meclisten geçmesi ve iktidarın ‘Seçim yok’ açıklamaları vatandaşın tansiyonunu düşürebilmiş değil. Döviz, altın ve borsadaki hareketlilik ise yeniden başladı. Gençlerin gelecek kaygısını en üst perdeden hissettiği şu günlerde ani bir planla Belçika’ya uçak bileti alıp uzunca bir süredir Türkiye’den uzakta yaşayan, okuyan, okulunu bitiren ve Belçika’da çalışmaya başlayan kuzenimin yanına geldim. An itibariyle Belçika’nın Leuven şehrinde olabildiğince Türkiye gündeminden uzak durmaya çalışsam da Türkiye’deki gelişmeler bir an olsun ülke gündeminden uzak kalmamıza izin vermiyor. Dünyayı etkisi altına alan enerji krizi ve yüksek enflasyon oranları birçok Avrupa ülkesini de etkilemiş durumda. Özellikle Ukrayna-Rusya Savaşı’nın artırdığı enerji fiyatları nedeniyle Belçika’da da birtakım sıkıntılar var ancak bunlar bizdeki gibi hayatı felç edecek duruma dönüşmemiş. Leuven, Belçika’nın başkenti Brüksel’e 20 dakika uzaklıkta bir öğrenci şehri. Belçika’nın en eski öğretim kurumlarından birkaçı Leuven’de bulunuyor. Şehir bu özelliğiyle dünyanın dört bir yanından öğrenci ağırlıyor. Yabancı öğrenci grubu içerisinde ise Türkler hatırı sayılır bir paya sahip. Şehrin tarihi dokusunu ve yerel atmosferi hissedebileceğiniz sokaklarda yürürken her bir köşede Türkçe konuşan 20’li yaşlardaki gençlerle rastlaşmak üzücü olsa da gelecek arayışını Avrupa’da sürdüren gençleri eleştirmek hiçbirimizin haddine değil.

İNSANA SAYGI

Bisiklet yolları, yayaya, vatandaşa öncelik sunulan gündelik şehir hayatında insanın ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha hissediyorsunuz. Şehrin dokusunun ayrılmaz parçası olan yeşil alan ve parklar hem huzur veriyor hem de istediğiniz her an evden birkaç dakikalık yürüyüşle ulaşabileceğiniz bir uzaklıkta olması güven ve mutluluk hissi yaratıyor. Fiyatlar enflasyona rağmen çok yüksek değil. Türkiye’deki kur krizi olmasa çok rahat bir şekilde yiyip, içip, gezip seyahat edebilecek konumdayız ancak bu kur krizi hepimizin belini büktü maalesef. Küçük bir piyasa araştırmasının ardından 3-4 odalı, geniş bahçeli evlerin 150 bin Euro civarında fiyatlarla satıldığını fark edince bizler Türkiye’de gerçekten harcanıyoruz diye düşünmeden edemedim. İzmir’de konumdan bağımsız 2+1 dairelerin bile 1 milyon TL barajını geçtiğ,, İstanbul’da geçmişte kimsenin yüzüne bakmadığı semtlerdeki yeni evlerin 3,5-4 milyon TL civarında etiketle satıldığı şu günlerde Belçika’da 1.5-2 milyona ev alıp huzura ulaşmak çok daha mantıklı değil mi? Avrupa güzellemesi biraz sinir bozucu olsa da umarım bizler de refaha, huzura, mutluluğa kavuşacağımız günlere çok da beklemeden kavuşuruz. Fırsatını bulan herkes yurt dışında yeni gelecek peşinde.