Enes Kara… Hayatının baharında, 20 yaşında gencecik bir fidanımızdı. Umutları, hayalleri, geleceğe ilişkin planları olan… Bir cemaat yurdunda yaşadığı baskıya dayanamadı ve yedinci kattan atlayarak...

Enes Kara… Hayatının baharında, 20 yaşında gencecik bir fidanımızdı. Umutları, hayalleri, geleceğe ilişkin planları olan… Bir cemaat yurdunda yaşadığı baskıya dayanamadı ve yedinci kattan atlayarak hayatına son verdi. Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi idi. Yurtta yaşadıklarını özetleyen bir kamera kaydı bırakmıştı arkasında. Su zerresi kadar vicdanı olan herkesin yüreğini dağlayan cümleleri kuruyordu birbiri ardına. Ve Enes’i o karanlık kuytuluklara duraksamadan bırakan babası… Su zerresi kadar pişmanlık duymuyordu. Ona göre Enes’i intihara sürükleyen yurttaki koşullar değil, çevresindeki ateist arkadaşlarıydı. Enes’in görüntüsü günlerce gözümün önünden gitmedi. Sesi günlerce kulaklarımda çınladı. GURUR ABİDESİ BİR YURT Ve geçen Cuma günü… Karabağlar Belediye Başkanı Sayın Muhittin Selvitopu ile birlikte, Belediye’nin inşa ederek 2019 yılı Kasım ayında hizmete açtığı Atatürk Kız Öğrenci Yurdu’na yolum düştü. Tek kelime ile muhteşem bir eser yaratmış Muhittin Başkan… Her belediye başkanının örnek alması gereken; gezmesi, görmesi, görüp aynısını kendi ilçesinde yapması gereken bir eser ortaya çıkarmış. İzmir’in farklı üniversitelerinde okuyan 274 kızımız, beş yıldızlı otel konforunda, asgari ücretli bir ailenin bile karşılayabileceği göstermelik bir bedelle barınma imkânı buluyor. Muhittin başkan, geçen yıla göre en az iki katına çıkan işletme maliyetlerine rağmen yurt ücretlerine tek kuruş zam yapmamış. Akşam yemeğinde bir araya geldiğimiz, uzun uzun sohbet etme imkânı bulduğum kızlarımız; anne ve babalarının gözü arkada kalmadan güvenle barınıyor bu yuvada. Kızlar gerçekten çok şanslı. TARİKAT PENÇESİNDE DEĞİLLER Her birini birer melanet yuvası olduğunu gördüğüm, sayısız cinayet ve tecavüz olayı ile manşetlere taşınan tarikat ve cemaat yurtlarına teslim edilmemişler. 24 saat kablosuz internet erişimleri olan, güvenli, tertemiz, sıcacık bir yuva olmuş onlara bu yurt binası. Kahvaltıları ve akşam yemekleri özel bir şirket tarafından sağlanıyor. Son derece hijyenik bir yemekhanede keyifle besleniyorlar. Ve tüm giderleri Karabağlar Belediyesi tarafından karşılanıyor. Muhittin Başkan kızların babaları, eşi Fügen hanım ise anneleri gibi olmuş. Fügen hanımı, uzun yıllar başarıyla görev yaptığı İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcılığı ve İZSU’nun ilk kadın Genel Müdürü görevlerinden tanıyoruz. TÜRKİYE KİLİMİ GİBİ… Kocaeli’den, Şanlıurfa’dan, Ankara’dan, Hatay’dan, Erzurum’dan, cennet vatanımızın dört bir köşesinden gelen bir kilimin nakışları olan gençlerimiz… Kardeşçe, barış içinde, tertemiz, sımsıcak bir ortamda kalıyorlar. Tüm ihtiyaçları Karabağlar Belediyesi tarafından karşılanıyor. Çamaşır makineleri yetersiz mi kaldı, kızlar çamaşır sırası mı bekliyor… Muhittin Başkan’ın kulağına gitmesi yeterli. Hemen birkaç çamaşır makinesi daha kızların hizmetine giriyor. İşini hem çok sevdiği hem de son derece hakim olduğu her halinden belli olan yurt müdiremiz, kızların tüm ihtiyaçları ile ilgileniyor. Onlara kimi zaman ablalık kimi zaman annelik yapıyor. Kızlar her sabah servislerle İzmir Metrosu’nun Poligon İstasyonu’na bırakılıyor, akşam yine aynı yerden alınarak yurda getiriliyor. Gerçekten de ayakta alkışlanması gereken bir eser meydana getirmiş Karabağlar Belediyesi… Okurlarımız bilir, bilmeyenlere anımsatalım. MARİFET İLTİFATA TÂBİ Bu satırların yazarının hiçbir siyasi partiye aidiyeti de merakı da sempatisi de yok. Ama marifetin de iltifata tabi olduğunu bilecek kadar vicdan sahibiyiz. Karabağlar Belediye Başkanımız Muhittin Selvitopu’nu yürekten kutluyor, “Ellerine sağlık Başkanım” diyor, tüm Türkiye’ye örnek gösteriyorum. Ve hangi siyasi parti tarafından yönetilirse yönetilsin… Büyükşehir belediyelerimizin ve imkânları yüksek olan büyük ilçe Belediyelerimizin her birinin yapabileceği bir hizmete tanık olmanın mutluluğunu yaşıyorum. Arsanız mı yok? Paranız mı yok? Kadronuz mu yok? Saçma sapan işlere harcama yapmak yerine, 3 kişinin yapacağı işi 13 kişiye yaptırmak yerine gençlerimizin barınacağı yurt binaları yapın… Onlara huzurla, güvenle barınacakları imkânlar yaratın. Gençlerimizi, özellikle de kızlarımızı… Tarikatların, cemaatlerin kör karanlık kuytuluklarına terk etmeyin! TÜM PARTİLERE ÇAĞRI Başta iktidar partisi olmak üzere, tüm siyasi parti genel başkanlarına çağrımız olsun. Lütfen bütçe kalemlerinizin içinde, yurt yapımını ayrı bir kalem olarak ihdas edin. Ülkemizin geleceğine yatırım yapın. Yerel yönetimlerin de birer devlet kurumu olduğunu lütfen unutmayın. Ve kızlarımız… Atatürk Cumhuriyeti’nin geleceğine güvenle bakan, yaşadıkları ülkedeki HER ŞEYİN VE HER SORUNUN FARKINDA olan kızlarımız… Bu ülke için, geleceğimiz için ne kadar kıymetli olduğunuzu bilerek, öz farkındalıkları yüksek bireyler olarak kendinizi yetiştirin. Başta anne ve babalarınız olmak üzere hepimiz sizlerden büyük başarılar bekliyoruz…  

BİR ŞEHRİN SAHİBİ, SEÇİLMİŞ YEREL YÖNETİCİSİDİR, NOKTA!

Aradan 16 sene geçmesine rağmen bugün gibi hatırlarım. O vakitler görev yaptığım Gözlem Gazetesi’nin bir özel ilave çalışması için, birinci sayfamızda dokuz sütuna yayılacak toplu bir fotoğrafa ihtiyacımız vardı. İzmir için birlik ve beraberlik ruhunu yansıtması gerektiğine inandığımız bu toplu fotoğraf için ayrım gözetmeksizin kentin tüm iş dünyası liderlerine çağrıda bulunmuştuk. Tüm başkanlar da sağ olsunlar çağrımıza olumlu cevap vermişlerdi. İzmir’in simge yapılarından tarihi Asansör’de, arkamıza muhteşem manzarayı alarak güç birliği mesajı verecektik. Böyle bir fotoğraf ilk kez planlı şekilde çekileceği için heyecanlıydık. İZMİR’İN ÖZETİ GİBİYDİ… Belirlenen gün ve saatte erkenden hazırlıklarımızı yapmış, beklemeye koyulmuştuk. Aşağıdaki Dario Moreno Sokağı’ndan başkanların yavaş yavaş geldiklerini duyunca keyfimiz de yerine gelmişti. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun yanı sıra Ege Bölgesi Sanayi Odası, İzmir Ticaret Odası, İzmir Ticaret Borsası, Ege İhracatçı Birlikleri, Deniz Ticaret Odası başkanları, iş dünyası derneklerinin başkanları tam kadro hazırdılar. Ama bir sorun vardı. Bazı başkanlar bırakın yan yana gelmeyi, birbirinin yüzüne dahi bakmıyordu. Sözgelimi dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ile İzmir Ticaret Odası Başkanı Ekrem Demirtaş, İzmir Ekonomi Üniversitesi’nin Güzelbahçe yerleşkesi sorunu nedeniyle karşılıklı hakaret sınırlarını zorlayan suçlamalarda bulunuyorlardı. Dolayısıyla Aziz Başkan ile Ekrem Başkan arasında en az üç dört kişi olması gerekiyordu. Bu derecede olmasa da birbirinden hiç hazzetmeyen başkanlar ne yapacaklarını bilemez halde, kimin yanında duracaklarının hesabını yapıyorlardı. TEK KARE FOTOĞRAF İÇİN… Foto muhabiri arkadaşımızın “Evet başkanım”, “Birbirinize yaklaşın başkanım”, “Başkanlarım gülümseyelim” dayatmaları sonucunda, zorlaya zorlaya birkaç kare fotoğraf almayı başarmıştık. Yaşadıklarımız, kentin özeti gibiydi. Oysa taş atımlık Manisa dâhil, Anadolu’nun pek çok kentinde yerel yöneticiler, oda ve borsa başkanları kol kola giriyorlardı. Şehirlerinin çıkarları söz konusu olduğunda, tam bir güç birliği içinde ayrılıklarını değil benzerliklerini ön plana çıkarıyor, haklarını savunuyorlardı. Bizim meşhur deneyimimizden birkaç yıl sonra İzmir, bölgesel teşvik uygulamasında akıl almaz bir haksızlığa uğrayacak, kentin ekonomisi ağır darbe alacaktı. Yapacak bir şey yoktu. Ağlamayan çocuğa kimse meme vermiyordu. Aynı şekilde, ikisi de mağlubiyetle sonuçlanan EXPO adaylıklarında hüsran yaşamamızın en önemli sebebi, kentin dinamiklerinin birlik görüntüsü vermemesi idi. 2013 yılında Paris’te bizzat izlediğim “İkinci EXPO Hezimeti”nde bu sorun herkesin anlayacağı açıklıkta anlaşılıyordu. GÖRÜNTÜ HOŞ DEĞİL Lafı uzattım ama gelmek istediğim nokta şu: Önceki hafta İzmir Valisi, İzmir Ticaret Odası Başkanı, Ege Bölgesi Sanayi Odası Başkanı ve aralarında bazı iş adamları ve AKP milletvekillerinden oluşan heyet Ankara’ya gittiler, kentin sorunlarıyla ilgili bakanlıklarla görüştüler. Gözler, fotoğraf karelerinde İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’i de aramış, bulamamıştı. Soyer de haklı olarak bu konudaki sitemini kamuoyu ile paylaştı. Tartışmanın detayına inmeye niyetim yok. Özellikle Ege Bölgesi Sanayi Odası Başkanı Ender Yorgancılar ve İZTO Başkanı Mahmut Özgener’in iyi niyetinden kuşku duymuyorum. Ama görüntünün hoş olmadığını ve İzmir’e yakışmadığını da kayıtlara geçirmemiz gerekiyor. İş dünyasında, siyasette ya da bürokraside görev alan yöneticilerin, yaşadıkları kentin sahibinin seçilmiş yerel yöneticiler olduğunu bilmeleri, bu demokratik olgunluğa uygun davranmaları gerekiyor. “Sahip” kelimesi elbette mecazi anlamıyla kullanıyorum. İTİBARI, İTİBARIMIZDIR O yerel yöneticiyi beğenmiyor olabilirsiniz. Oy vermemiş olabilirsiniz. Çalışmalarını eleştiriyor olabilirsiniz. Bu düşüncenizde haklı da olabilirsiniz. Ama yok sayamazsınız... Hele hele kentin yüzde 58’inin oyunu almış bir belediye başkanının görevleri arasında; “şehr-ül emini” olduğu kentin “ekonomik kalkınmasını sağlamak” da bulunduğunu unutamazsınız. Kente yerli ve yabancı yatırımların çekilmesinde, yerel yöneticilerin çok önemli işlev yüklendiğini anımsamalısınız. Ezcümle… Vatandaşın oy verdiği ve göreve getirdiği yerel yöneticilerin kaderini yine vatandaş belirler. Denetler, sorgular, hesap sorar ve hatta suçlar… Beğenmez, koltuktan indirir, yararlı olacağına inandığı başka birini seçer. Beğenir, oy verir, yine seçer. Son yıllarda dillere sakız olan milli irade böyle bir şeydir. Ve o yerel yöneticinin itibarı, sadece ona oy verenlerin değil, o kentte yaşayan herkesin itibarıdır. Bizden hatırlatması…  

HAFTANIN SÖZÜ

Türkiye’de insan olmak da zor, hayvan olmak da... Kadın olmak ise çok daha zor! Prof. Dr. Emre Kongar