Türkiye, yenilenebilir ve temiz enerji kaynaklarında dünyanın en zengin ülkelerinden biri. Bu alandaki potansiyelini çok geç keşfeden ülkemiz, son 15 senede kaydettiği yatırım ivmesi ile rüzgâr, güne...

Türkiye, yenilenebilir ve temiz enerji kaynaklarında dünyanın en zengin ülkelerinden biri. Bu alandaki potansiyelini çok geç keşfeden ülkemiz, son 15 senede kaydettiği yatırım ivmesi ile rüzgâr, güneş, jeotermal ve biyokütle enerjilerindeki kurulu gücünü 24 bin 200 megavat (MW) seviyesine taşıdı. Kasım 2022 sonu itibarıyla toplam kurulu gücümüz ise 103 bin 541 MW. Aldığımız yol gerçekten de alkışlanası bir başarıyı ifade ederken, ülke potansiyeli dikkate alındığında henüz başlangıç noktasında olduğumuzu söylemek gerekiyor. Bugün Türkiye rüzgâr ve güneşte en az 20’şer bin MW, jeotermal ve biyokütlede ise 5’er bin MW kurulu güce rahatlıkla ulaşabilir noktada olabilirdi. “Neden oldu, nasıl oldu” sorularını bu sütunlarda çokça işledik, işlemeye devam da ederiz ama lafı getireceğim yer başka… JEOTERMALDE DÜNYA 4’ÜNCÜSÜ Türkiye, jeotermal enerjide dünyada 4’üncü, Avrupa’da ise ilk sırada yer alıyor. Bir deprem ülkesi olarak bin 500’ün üzerinde doğal jeotermal çıkış noktası olan Türkiye’nin bu kaynaktan ürettiği elektrik kurulu gücü sadece bin 686 MW seviyesinde. Bu kapasite, kısa sürede 5 bin MW seviyesine taşınabilir. Konut ısınmasında ise darı ambarının üzerinde gezinen aç tavuk gibi bir ülke Türkiye! An itibarıyla ülke genelinde 155 bin civarında konut ısınması jeotermal ile sağlanırken, ülkenin jeotermal kapasitesi 5 milyon konutu ısıtabilecek yeterlilikte… Termal turizmde yaşanan duruma ise “tok evin aç kedisi” örneğini vermek mümkün. Yıllık 3 milyon turisti bile bulmayan termal turizmde, dünyanın açık ara bir numaralı ülkesi Türkiye olabilir. Ama olamıyor. Dünyanın jeotermalde 4’üncü ülkesi olarak sadece 61 bin termal yatağa sahip. Kaynakları Türkiye kıyaslanamayacak kadar az olan Almanya’da ise yatak sayısı 750 bin… Onlar, termal turizmden on milyarlarca Euro kazanırken, Türkiye’de termal turizmden yararlanan ziyaretçilerin hemen tümü yerli turistlerden oluşuyor. Yani para içimizde dönüyor, dikkate değer bir döviz girişi sağlanamıyor. AYDIN’DA AKLA ZİYAN ÇELİŞKİ Geçen hafta gazete haberlerinde gözüme ilişen bir çağrıyı okuyunca, içine yuvarlandığımız ithal enerji batağından çıkmamız için nasıl bir zihniyet devrimine ihtiyaç duyduğumuzu anladım bir kez daha. Ayaklarının altındaki güneşten sadece elektrik üretiminde değil, konut ısıtmasından termal turizm ve seracılığa kadar pek çok alanda yararlanması gereken Aydın’da, doğalgaz dağıtımı yapan şirketin yöneticisi bir basın toplantısı düzenliyor. Ve 2022 yılı sonuna kadar doğalgaz aboneliğini yaptıran her eve bir altın hediye edecekleri müjdesini (!) veriyor. “BUHAR”KENTE GAZ MÜJDESİ! Halen 155 bin abonenin doğalgaz kullandığı kentte, henüz doğalgaz bulunmayan 5 ilçenin de kısa sürede doğalgaza ulaşacağının müjdesini veriyor şirket yöneticisi. Bu ilçeler arasında, adında bile “Buhar” olan, jeotermal kaynaklı elektrik üretimin yapıldığı pek çok santrale ev sahipliği yapan Buharkent de var. Diğer ilçeler Karacasu, Bozdoğan, Karpuzlu ve Didim. Elimizin altındaki yerli, temiz ve sürdürülebilir enerji kaynağı jeotermale karşı çıkalım, 3 bin kilometre öteden dövizle satın alınan doğalgazı kutsayalım. Bu aklı anlamak gerçekten de mümkün değil. Ancak “acınası bir teslim oluş” cümlesi ile açıklanabilecek açıklamalar bitmiyor. Aydın, diğer kentlere göre doğalgazı en yüksek fiyatla tüketen iller arasında yer alıyor. Sözgelimi komşu il Denizli’de vatandaş doğalgazın metreküpüne 4,13 TL öderken, Aydınlı vatandaş aynı tüketim için 6,66 TL ödüyor. UCUZ GAZ İÇİN DÂHİCE ÇÖZÜM Bu durumun sebebi, hem doğalgaz abone sayısının hem de mevcut abonelerin tükettikleri doğalgazın az olması… Ancak müdür beyin bu duruma da dâhice bir çözüm önerisi var: “Tüket kardeşim daha fazla doğalgaz, sürümden kazanalım, ödeyeceğin fatura da azalsın” diyor. Bugün Türkiye’nin bir yılda tükettiği 60 milyar metreküpün kabaca üçte biri konutların ısıtmasında kullanılıyor. Bu da 20 milyar metreküp doğalgaz demek. Başta Aydın, Denizli, Manisa, İzmir ve daha pek çok kenti, ilçeyi, ayakların altındaki sonsuz enerji kaynağı jeotermal ile ısıtabiliriz. Ezcümle… Enerji kaynaklarına sahip olma mücadelesi, bugünün dünyasında tüm jeopolitik sorunların ve çatışma alanlarının kaynağını oluşturuyor. Türkiye’nin, enerjide çok daha hızlı şekilde yerli, yenilenebilir ve temiz enerji kaynaklarını devreye alması gerekiyor. Güçlü sanayimizin üretim sürdürülebilirliği açısından da bu şart… 2021 yılı başında sanayi tesisleri elektriğin kilovat/saat’ini 5-6 dolar cent seviyesinde tüketirken, bugün 22 dolar/cent seviyesini görüyoruz. 2023’te 30 dolar/sent seviyesini görmeyeceğimizin garantisi yok. Aydın’ın doğalgaz dağıtımını sağlayan şirketin yöneticisi işini yapıyor. Şirketini ve şirketinin menfaatlerini korumak için şaka gibi akıl yürütmeleri dile getirmekte beis görmüyor. Ancak katma değeri düşük mallar ihraç ederek kazandığımız dövizimizi, katma değeri yüksek enerji kaynaklarını ithal etmek için kullanmak, en hafif tabirle akıllıca iş değil. Bu sorunun çözümü ise kendi kaynaklarından akıllıca çözümler üretmekte yatıyor… TÜRKİYE’Yİ ENERJİDE BATAĞA SOKAN CÜMLELER HANGİLERİYDİ? Bizler on beş yıl önce de Türkiye’nin yenilenebilir enerjide taşıdığı büyük potansiyeline dikkati çekerken ‘Bu pervaneler mi bizim enerji ihtiyacımızı karşılayacak?’, ‘Bu paneller mi bizi kalkındıracak?’, ‘Tavuklarımızın pisliği ile mi enerji üreteceğiz?’ gibisinden müstehzi sorularla karşılaşıyorduk. Bu cümleleri kuranlar maalesef Türkiye’nin en kıymetli on beş yılını kaybettirdiler. Bugün geldiğimiz noktada, dünyanın tüm gelişmiş ülkeleri, yani bizim ihracat pazarlarımız, hızla hidrokarbon kaynaklı enerji üretiminden uzaklaşıyor. Bizden çok daha kıt yenilenebilir enerji kaynak potansiyeline sahip ülkeler, bizden çok daha ileride. Almanya bizden yüzde 60 daha az güneş alırken, nasıl oluyor da bizde 7 kat daha fazla güneş enerjisinden elektrik üretiyor? Yenilenebilir enerjiye geçiş için uygulanması gereken yol haritası, öncelikle ithal kaynaklara bağımlılığın bir geri kalmışlık göstergesi olduğunu anlamakla başlıyor. AVRUPA, YENİLENEBİLİR ENERJİNİN ÖNÜNDEKİ BÜROKRASİYİ AZALTIYOR Rusya’ya olan doğalgaz bağımlılığının nasıl sonuçlar verebildiğini çok acı bir tecrübe ile anlayan Avrupa Birliği ülkeleri, hızla ve çok akıllıca çözümler üretmekte gecikmiyor. Avrupa Parlamentosu, geçen hafta yenilenebilir enerji sistemi kurulumu ile ilgili izin sürelerini kısaltan teklifi kabul etti. 14 Aralık'ta onaylanan teklif ile birlikte "yenilenebilir hızlandırılmış alanlarda" kurulacak tesisler için önerilen 12 aylık izin süresi 9 aya düşürülüyor. Bu alanlar dışındaki izin süreleri ise 18 ayı aşmayacak. "Pozitif sessizlik" prensibine göre belirlenen süreler içinde yetkili mercilerden gerekli cevap gelmezse, yenilenebilir enerji sistemlerinin kurulumu için gerekli iznin verildiği kabul edilecek. Binalara 50 kW'a kadar yenilenebilir enerji sistemi kurulumu için basit bir bildirim yeterli olacak ve bu sistemler için izin alma süresi 1 ay ile sınırlandırılacak. Evet, Rusya ile bu kadar yüksek bir bağımlılık zinciri kurmak fahiş bir hata. Ancak hatadan ders alarak gerekli aksiyonları alabilmek de ayrıca takdire değer… HAFTANIN SÖZÜ Her yalan, gerçeğe borçlanmaktır. Gün gelir gerçek, yalandan hakkını alır. Şeref Oğuz