Efendim neden böyle diyoruz. Kısa kısa neler oldu bakalım. On yılda bir ihtil...

  Efendim neden böyle diyoruz. Kısa kısa neler oldu bakalım. On yılda bir ihtilal, muhtıra, cımbızla seçilmiş büyük adamlardan oluşan kurucu meclisler. Sonra büyük adamlar tarafından seçilmiş yeni büyük adamların seçimi. Her seferinde ülkeyi düzelten büyüklerimizin bürokratik yeni sistemi. Vicdanımızın getirdiği iyilikten doğan marazlar var, 4-5 milyon sığınmacı gibi. Bir de dış mihraklar var. Hatırlayalım, Karadeniz sahillerinde bulunan atık tankları. Çernobil kazası ile binlerce sağlıksız çocuk doğumları. Uzun yıllar, hatta her yıl yaz aylarında orman yangın mevsimi olması niye? Tabii sebep, ihmal, kasıt dışında orman yangınlarındaki sabotajlar… Lanet olası bitmeyen bir PKK, tamamen dış kaynaklı bir bela. Bu gibi silahlı belaların yanında biyolojik kimyasal olarak da zarar vermeye devam ediliyor. İnsan kaçakçılığı cabası. Pamukta bitmeyen yeşil örümcek hastalığı, ithal zeytin ağacından kaynaklandığı söylenen binlerce zeytin ağacının kuruması, sanki dejavu yaşıyoruz. Sevgili Özal’ın ‘Bir koy üç al’ sözü ile Güney’e inme arzusu, ailenin petrol ticareti, üstelik üç yüz bin peşmergeyi ülkeye taşıması. Bitmedi, fıstık çamlarını saran hastalık sonucu kuruyan ağaçlar… Tavuk zehirlenmeleri ve alkolden ölümler ise kendimizden kaynaklı belalar. Çok gariptir ki farklı mesafelerde ıspanak zehirlenmesi hemen dış mihrak çağrışımı yaparsa yanlış olur mu? İki yıl devam eden, ülke ekonomisinin canına okuyan, binlerin ölümüne neden olan Kovid-19 salgını. Bu uzun sürede art arda, irili ufaklı depremler, sel baskınları, toprak çökmeleri. Kuş gribi, domuz gribi… Sanki eksik olmayan bir felaket zincirine bağlandık. En son bu hafta Bingöl’deki 5.2 büyüklüğünde deprem. Şimdi de müsilaj, deniz salyası denen bela. Marmara Denizi’ni mahvetmeye çalışırken Ege Denizi’nde de yer bulmaya çalışıyor. Uzun yıllar ülkemizin başına dert olmaktan bıkmayan dış mihrak kaynaklı uyuşturucu trafiği. Son günlerde kilo kilo yerine, tonlarla ifade edilen miktarlar ortaya çıkıyor. Kısaca on yılda on ton uyuşturucu. Bir zamanlar bu dış mihraklar (ironik olarak minhaklar, minnaklar kullanılmakta) haşhaş bile ektirmemek istedi ancak zamanın başbakanı ‘Ekeriz’ dedi. Ekti ve iddia odur ki, haşhaş ekimi o yürekli başbakanın sonu oldu. Şimdilerde belediyeler tarıma destek vermek için tohum, hayvan, fidan gibi yardım destekleri yapıyor. Bunlar çok denetimli olması gereken konular. Sadece dikkati çekmek istedim, bir bulaşıcı hastalık ülke çapında önemli zarar verebilir. Şimdi de böyle verilen koyunlarda mavi dil hastalığı çıktı. Mavi dil hastalıklı hayvanlar ağıllara bırakıldığında zayiat olabiliyor. Böyle bir durumda kayıp zamanı ve zararları kim karşılayacak? Ağıl sahibinin maddi durumu sıkıntıya girecek. Felaketler bitmiyor ki.Kuraklığa ne dersiniz. Yer altı suları yok olurken, yer üstünde felaketlere neden olan sel suları… Bir de tanınmış duayen bir Gazeteci Serdar Akinan’ın haberinde petrol ve zeytinyağı kaçakçılığı boyutları belirtilmekte. Türk zeytinciliğine darbe niteliğinde! Suriye’nin bütün zeytinyağı sanayinin parçalanarak ülkeye getirildiği, zeytin ve zeytinyağı yağmacılığı hafızalarda tazeliğini muhafaza etmekte. Bu konuda vakit geçirmeden soruşturma açılması gerektiği ifade edilmekte.