Durum göründüğünden ciddi. Avrupa hızla kapanıyor. Kaçınılmazdır ki, bir süre sonra Türkiye’de de kısıtlamaların çapı biraz daha genişleyecek. Yoksa şu korona belasından bir türlü yakayı kurtaramay...

Durum göründüğünden ciddi. Avrupa hızla kapanıyor. Kaçınılmazdır ki, bir süre sonra Türkiye’de de kısıtlamaların çapı biraz daha genişleyecek. Yoksa şu korona belasından bir türlü yakayı kurtaramayacağız. Durum, herkes için zor. 65 yaş üzeri eve tıkılmaktan bunaldı. Öğrenci, düne kadar asmak için akla-hayale gelmez yöntemler geliştirdiği okuluna hasret. Ki eğitimdeki durum sadece öğrencinin okul ve arkadaş hasreti ile sınırlı olsa iyi. Ortada kaybedilmiş koskoca bir yıl var. Adına uzaktan eğitim dedikleri o yöntem veya fırsat eşitliği dediğimiz o kavram yüzünden tuzla-buz. Evinde bilgisayarı, televizyonu, interneti olan için sorun yok da… Ya olmayanlar? Sayıları az-buz değil. Anadolu’da batıdan doğuya ilerledikçe mahrumiyetin boyutları trajik bir şekilde büyüyor. İşinden-aşından olanları, kısa çalışma ödeneği adı altında aylık bin küsur lira ile hayatını idame ettirmek zorunda kalanlar için ne denilebilir ki? Berbat değil mi? Ama bir de sigortasız çalışmak zorunda kaldıkları için o komik ödenekten bile mahrum kalanlar olduğunu düşünün… Anlayacağınız kapkara bir tablonun içindeyiz. Bu ortamda esnafın halini nasıl tarif edeyim bilemiyorum. Hele hele lokantacılar. Perişan haldeler desem, anlatmaya yetmez. Şu olağanüstü ortamda koşullar yetmiyormuş gibi reklamlarla desteklenen çok uluslu fasd-food markaları ile boğuşmak zorundalar. Bitirin şu yabancı işgalini diyeceğim ama diyemiyorum. O firmalarda ama paket servis elemanı, ama farklı hizmetlerde çalışan o kadar çok insanımız varken o devlerin kapatılmasını istemek bizim emekçilere haksızlık olacak. Sağlıkçılara gelmek bile istemiyorum. Mecallerinin son noktasında hepsi. Nereye kadar dayanırlar Allah bilir? Velhasıl, külliyen gırtlağa kadar soruna batmış durumdayız. İnsanların dayanma gücünü yükseltecek destekler olsa, bir nebze moral bulacağız ama o da yok. Piyasada o kadar çok çakal var ki, destekler gelmeden üzerine çöküveriyorlar. İzmir Pastacılar Odası Başkanı İhsan Esen hafta içinde sosyal medya hesabından yaptığı bir paylaşımda durumu gayet güzel anlatmış. Devlet, kira yardımı ve hibe dosyasını açtı ya. O destekler daha esnafın kasasına girmeden birilerinin hesabına geçti bile. Yağ fiyatları kaça katlandı belli değil. Buğday üreticisi ürünü para etmediği için çaresizlikten kıvranırken un fiyatları aldı başını gitti. Yumurta desen altın borsası gibi. Tavuğun insafına bıraksan, o bile işlevi bitince kendisini tavaya atmak için dört gözle bekleyen insanlara acımaya başladı. Diyorlar ki; aşı gelecek kurtulacağız… Şu aşıyı üretenler bir de şu zor gün fırsatçılarını ıslah edecek bir formül bulsa. Önce bunlara “ahlak” aşılasak… Ne güzel olurdu ama değil mi?