En başta sporculuk, ardından da sırasıyla, eş zamanlı olarak basketbol, voleybol ile futbol hakemliğine sonra da spor yazarlığına başladığımdan bu yana, tek bir düstur edindim. Kitlelere sporu sevdirm...

En başta sporculuk, ardından da sırasıyla, eş zamanlı olarak basketbol, voleybol ile futbol hakemliğine sonra da spor yazarlığına başladığımdan bu yana, tek bir düstur edindim. Kitlelere sporu sevdirmek, doğruyu, gerçeği, adaleti, hak ve emeği göstermek, özendirmek. O kadar. Tabii ki de kendi doğrularım. Ama evrensel doğrular, sporculuk ruhu, spor ahlakı ve de etiği çerçevesinde. Olması gerekenler, olmazsa olmazlarımız. Tam olarak başarılı olduğumu, amacıma ulaştığımı da söyleyemem. Sanmıyorum. Yapacak daha çok işim var, nasipse kısmetse. Hiçbir şey de tamı tamına olmaz ki. Elimden gelen budur. 40 yıldır bunun uğraşısı içindeyim, ne yapayım ben böyleyim. Kolayını, olurunu, olması gerekeni göstermek. Hiçbir menfaat beklemeden. Koltuk, ün, gündem, para, filan hikâye. Gönlüm de vicdanım da çok rahat. Yüce Yaratan'ımdan başka, adına insan denen hiçbir kula verilecek hesabım yok, haram lokma da geçmedi boğazımdan şükürler olsun.

AH BİR DİNLESELER

İnsanız hepimiz hata yaparız, yapacağız da. Stepsi göremediğim, el ile kol seti geçtiği halde anlayamadığım, gözümün önündeki tacı da ters verdiğim oldu. Olur, olacaktır da. Önemli olan yapmamaya gayret etmek, çaba göstermek. Hatasız kulu bırakın, hatasız sporcu, hakem, antrenör, yönetici mi olur ? Asla, mümkün değil. Görüş açısı, bakış açısı. Önemli bilinç, idrak, izan. Kuralları varsa oyunların, maçların. Eksiksiz, tam olarak uygulamak gerekmez mi ? Kafada tilkiymiş, kuyruğuymuş değmekmiş olmayacak. Olacaksa da yapma, bırak, gerek yok. Yapan, yapabilen gelsin. Yan gelip yatma yeri değil burası. Okuyacaksın, düşüneceksin, ibret alacaksın. Bildiklerini aktaracaksın. Dinlemezler ya neyse. Onların bileceği iş. Yok efendim 'gözlemci şöyle veya böyle hakemi sever' diye hakemlik yapılmaz. Bana ne gözlemciden vereceği nottan. Vicdanım rahat olsun yeter. Sizin de öyle olsun gençler. Yıllar çabuk geçiyor. Geride ne bıraktın önemli olan da bu.

KURALLAR, SAHA AYNI Kİ...

TFF kendini yakıyor. Şimdi 'Niye hakem hatası çokmuş' filan. Olmaz mı ? Az bile. Bundan 10-15 yıl önce adına kritik dediğimiz toplantılarımız olurdu. Duayen, tecrübeli, görmüş geçirmiş yaşamış büyüklerimize söz verilir anlatırlardı. Dikkatle dinlerdik. Hayatları roman, kitap adamlar. Geliş gidişlerde aralarda, boş bırakmazdık ki. Sonra kaldırdılar, çok seslilik iyi değil, merkezi olsun diye. Şimdi mi ? Video gösterimi 'voov, yaa' sesleri o kadar. Sahada verebiliyor musun sen ona bak. Yok nerde, geçti gitti, güzelim pozisyon. Birbirinin adını bilmeyen, maç öncesi oda da öğrenen nesile geldik. Sonra da sahada hüsran. Derneğin adındaki o saçma F harfi nedeniyle, anlatamadı hocalarımız, çoğu da hakkın rahmetine kavuştu. Onlardan sonra gelen jenerasyon var. Yok olmaz, senin adamın benim adamım. Devam ediniz lütfen aman ha. Olan Türk hakemliğine oluyor. Çağ, zaman değişti tamam da. Kurallar, oyun, top, köşe bayrakları, fileler, saha hep aynı.

AYAKKABIYI BAĞLAMAKLA BAŞLAR

İşte geldik, gidiyoruz. Her devrin bir sonu var. Bildiklerimizi, öğrendiklerimizi yerin altına götürmeye gerek yok. Orada maç yok ki. Benim zamanımdan kimse kalmadı. Hepsinin emeği geçti, kulakları çınlasın. Emekli oldular, başka alanlara yöneldiler, eline kâğıt kalem objektif almayanlarımız çok, kayıplarımız da haliyle. Sosyal medya ağırlıklı üç beş arkadaşım var, koskoca kentte, o kadar. Çok sayıda haber çıkıyor ki karşıma, oluyor, görüyorum, araştırıyorum ki. İlk heyecanla. Eskisi gibi gazetecilik olsa, daha doğrusu 30 yıl önceki devir olsa. Her alan, ödüllük olur. Ayakkabı bağcığını iyi, düzgün bağlamak bile bir sanattır, tecrübedir. Maç da orda başlar. Tabandan, tepeye. Sadece bayram kaldırmak, düdük çalmak değil ki, sadece

O KADAR DA UZUN DEĞİL Kİ

Ne demiş Tolstoy 'Başkalarının hatalarından ders alın. İnsan bütün hataları kendisi yapacak kadar uzun yaşamıyor'. Çok doğru. Tam da bizim spor dünyamız için geçerli. Örnek vereyim, 5 N 1 K yazım kuralı önemli değil burada, bende kalsın. Orada olsam bir de fotoğraf makinem yanımda olsa Canon AE1, üç kez deklanşöre bas, araştır, doğruyu yaz. Eski deyimle 9 sütuna manşetsin. Kürsüdesin elinde plaket. Efendim olayımız şöyle; İzmir'de bir yer. Maç oynanıyor, top oyunda. Hakem kardeşimin kokartı düşer, ona takılır aklı. Hem de okumuş, boylu poslu, yabancı dili olan arkadaş. Ne yapar peki ? Düşerse düşsün demez. Oyunu anında düdük çalarak durdurur, hem de çok güzel atağı. Aklın, fikrin, zekân var, oynat, yırtılsın, bassınlar ne çıkar ? Atağı kesmek daha büyük fiyasko. Olmaz. Anlatmak lazım bu gençlere. Ama anlatacaklar da anlattırmıyor ki bu TFF. Sonra da yabancı hakem arıyorlar, tövbe tövbe...

GELİYOR GELMEKTE OLAN

Profesyonel lig maçlarına gitmiyorum, gidemiyorum, gitmek de içimden gelmiyor. En güzeli amatör maçlar. Hayat orada. Cumartesi ve pazar ikisi tam, diğer ikisi çeyrek amatör maç izledim. Gözüm haliyle hakemlere kayıyor. Gözlemci eski fubolcu Tezcan Kurtuluş, sıkı gözlemcidir, bu işten iyi anlar. Birlikte izleyemedim 4 kez yer değiştirdim, 5 dakikada kalktım sahadaki hakemi görünce daral geldi. Abdullah Murat Tok, Fikret Yılmaz ile Sergen Özgiri hakem üçlüsüydü, birinde. Abdullah'a maçı, üç beden büyük geldi, hazır değil daha. Pişmesi gerek, ham daha. Kırmızı kartlarda haklı olabilir ama, zemini kendi hazırladı. Anlatan yok ki. Not ver, geç olmaz. Yarım saat anlatmak gerek, dinlerler mi uygularlar mı o da ayrı bir onu. Çünkü 'Ben oldum, bu işi biliyorum' diyen o kadar çok ki. Zamane gençliği, sosyal medya işte. Hepsi 15 dakikalığına ünlü, ya sonrası ? İyi ve güzel de var. Baki Tuncay Akkın, Adil Sinem, Mustafa Emre Eyisoy, Ekrem Kan gibi pırıl pırıl bir genç geliyor, Bu maçta çok iyi yardımcılık yaptı. Hem de gepgenç adı da Sergen Özgiri. Bu çocukta hayat var, yolu açık olsun.

GÜZEL GÜNLERE ÇOCUKLAR

Diğer maça geçeyim. Furkan Bora Altıntaş, Ege Cem Birol, Utku Okver hakem üçlüsü, Gözlemci Süper Lig'in deneyimli yardımcı hakemi Ercan İnegöllüler, gençler için büyük kazanç. Hakem üçlüsü de iyiydi, beğendim. Anlatmak gerek, Ercan hocam anlatmıştır. Hakem iken gözlemci gelen Kahraman Ölçer hocamı da gördüm iyi oldu. Furkan Bora, sevgili evlat. Hakemlikte tavır, jest, mimik çok önemli. Olur senden. İzle, oku, düşün yeter. Geleceğe hazırlanan, hala edin ama önemli olan, şu an. Ege Cem ile Utku, öncesinde maça çıkmışlar, araya da 2 saat girmiş, beklemişler. Malum sıkıştırılmış lig var. Yorgun, havası kaçmış olabilirler. Daha sıkı maçlarda izlemek isterim, şimdilik karar veremedim. Olur ama, bu üçlü daha iyi geldi bünyeme.

FUTBOLUN ŞİRİN AİLESİ

İlk, orta gençlik dönemlerimde anamdan, babamdan daha çok gördüğüm kişidir. Adı gibi kendi de çok şirin olan, Şirin Aktem ablam. Ee ne de olsa Ahmet ağabeyimle evli, mutlu, çocuklu, huzurlu. Rahmete kavuşan Uğur Yalım, Soner Coşan ile Erol Taşer müdürlerime selam olsun o binada idi. Yolcu Yılmaz, İhsan Gökçen, İlhan Yörük, Hasan Akten, Dinçer Baydemir, Ufuk Aksaç, büro şefleriydi. Yıkılan, tekrar inşa edilen Alsancak Stadı'ndaki kale arkasındaki, mabedim gibi gördüğüm İzmir GSİM'nin Futbol Bürosu'nda şef yardımcısı olarak görev yaptı yıllarca, öyle de emekli oldu. Bir şef yapmadılar kadıncağızı.

LİYAKATLİ GELDİ, BİR DE ŞEF OLAYDI

Hak etti. Liyakatli, tepeden torpille gelmedi ki. Erdenay Oflas ile Bahri Vreskala'nın GSİM İzmir İl müdürlüğü döneminde çalıştı, hem de ne çalışmak. Cep telefonu, internet yok iken. Takır tukur daktilo, saman kâğıdı. Erdenay müdürüm uygun gördü Futbol Bürosu'na geldi, çok doğru, yerinde, liyakati sağlam süper karar. Avni Baba merhum, Avni Yelkenbiçer saha komiserliğine başlattı, 25 yıl aşkla şevkle yaptı Ahmet eniştem. Merhum Süha Baykal dönemindeki belediye şoförlerimizden. Dünya tatlısı bir çift onlar. Evlilikte 44 yıl bitti, maşallah. Ee ikisi de şirin hem de şipşirin olunca. Oğlu Ersin, Kızları Sinem damatları Mustafa, torun Duru ile şirinlikten taviz vermeden yaşam mücadelesine devam ediyorlar. İyi ki sizleri tanımışım, hepsi spor sayesinde. Ya olmasaydı ?