Bir köy düşünün, bir zamanlar bir ilçe merkezidir. Bir köy düşünün ilçe merkeziyken ünlü ediplerimizden Şair Eşref k...

Bir köy düşünün, bir zamanlar bir ilçe merkezidir. Bir köy düşünün ilçe merkeziyken ünlü ediplerimizden Şair Eşref kaymakamlık yapsın. Yetmedi adı “Komünist Kaymakam”a çıkan Vakkas Ferit Savaş bu ilçenin kurucusu olsun. Fahrettin Kiper, Ruhi Çetiner de akla gelen diğer kaymakamlardan olsun. Şüphesiz bu ilginçlikte başka yerleşimler de var ülkemizde; ama bunun bir değer olarak öne çıkması ve bizim bundan söz etmemiz için bu hafızaya sahip çıkan birilerinin olması gerekir. Emekli öğretmen Mehmet Ali Terziler, memleketi Takmak’ın (Uşak’a bağlı Eşme’nin köyü) bilinen tarihine güç katan bir eğitimci. 2019’da büyük gayretlerle kurduğu Eşme-Takmak Köyü Tarih Etnografya Kültürevi günden güne büyüyerek ve ilgi görerek yaşıyor. Terziler’le köyünü ve müzeyi konuştuk. -Takmak bildiğimiz kadarıyla eskiden ilçe merkezidir, değil mi? Evet, 1867’de ilçe oluyor. 1934 yılına kadar ilçe merkezi. O yönden yani eşeledikçe kültürünü görüyoruz. Gelenek görenekleriyle, yemekleridir, türküleridir…16 tane türküsü var elimizde derlenmiş. Fakat elden geçecek. Köyde mi yaşıyorsunuz siz? Yok. Ben Gaziemir'de oturuyorum ama sık sık köye gidip geliyorum. Müzeyi oluşturma fikri nasıl gelişti? Kendiliğinden. Altınoluk'ta Tahta Kanatlı Kuşlar var, bir müze. Etnografya ağırlıklı. Selçuk'ta var. Kuşadası yol ayrımında. Ben bunları falan görmeden kendim oluşturdum. Önce bir dernek kurduk daha doğrusu. 2014 yılında bir dernek kurduk. Neydi derneğin adı? Yöresel hemşeri derneği. Takmak Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Merkezi İzmir'de mi? Merkezi İzmir'de, çalışma alanı köyde. O derneği kurduk. Önce hemşerilerimizle bağ kurduk, onlarla tanıştık. Derken dernek hızla gelişti, öğrencilerimize burs vermeye başladık. Kendi köy öğrencilerimize, üniversite öğrencilerine. 6-7 tane öğrencimiz vardı. Onları okuttuk. Derken, 7-8 tane öğrencimiz oldu. Böyle bir duyarlılık yola çıkmamızı sağladı.  Dernek sürüyor mu hocam? Dernek kuralım dedik. Biz bu işi dernek kanalıyla yürütelim dedik. Bu böyle olmayacak. Geliş gidişle, tabii teknoloji geliştikçe eşya değişti. Ev aletleri değişiyor. Kullandığımız bütün aletler değişiyor. Bunlar hep atılıyor. Ya bir kiriş altında ya odunlukta ya saman damında saklanıyor. Sonra da kış geldi mi yakılıp geçiliyor. Bunları ben gördükçe üzülmeye başladım. Bunları toplamaya başladım. 50 yıl sonra yeni nesil bunları gördüğü zaman bunları bilsin istedim. Şu anda 12 yaşındaki çocuklar bir çoğunu tanımıyor, bilmiyorlar. Onları toplamaya başladım. Dedim ki ben köye müze koyayım, müsait de yerim var. Babamın evi müsait. Müzeyi kurduk. 3 Eylül 2019 yılında büyük bir açılış yaptık. Milletvekilleri, Uşak Valisi, Eşme'deki bütün bürokratlar geldi. Ayrım yapmadan bütün partilerin milletvekilleri geldi. Açılış yaptık. Ardından yasal prosedüre uygun olarak “Eşme- Takmak Köyü Tarih- Etnografya Kültürevi” adını verdik. Müzeye katkılar nasıl ulaştırılıyor? Ben bunun gibi şeyleri topluyorum, insanlar bana güvendiğinden veriyor. Anneannesinin sandığından 80-90 yıllık gelinliğini getiriyor bana. O kadar kıymetli şeyleri teslim ediyor. Ben de onları mankenlere giydiriyorum. Herkes elinde ne varsa getiriyor. Bir tane demirbaş defterim var. Oraya getirilen objeye numara veriyorum. Kültür müdürüne teklif ettim. Burada şehitlik var. Takmak'tan sonra cephe savaşı olmuyor artık. Bitişi köye yarım kilometre. Yok. Orada bir arazimiz var . Benim esas düşüncem oydu. O arazi bana ait, kardeşlerimle beraber. 70 dönüm bir yerdi, paylaşınca 15 dönüm bir yer bana kalıyor, yol kenarında. Eşme'de Takmak arasında bir yerde. Elektriği var, yolu asfalt, her türlü imkanlara sahip. Ben oraya U şeklinde reyon reyon bir çalışma yapayım dedim. Şimdiki müzede kaç reyon var? Benim müzede 4 reyon var: Dokuma grubu, dokuma ile ilgili bütün araçlar. Onun dışında ev eşyaları, evde kullandığımız eşyalar. Çanak, kaşık; radyosundan tutun da dikiş makinasına kadar. Mutfak eşyaları ev eşyaları var. Tarım araçları, her türlü tarım aracı, aklınıza ne geliyorsa var. Bir bölümü de tamamen Kuvayı Milliye odası diye ayırdığımız bölüm, köyün tarihini içeren, Kuvayı Milliyecilerin bulunduğu. Burada bir ünlü ressam var. Turgut Kahraman. Zeytinli Köşk diye bir kahvaltı yeri var Zeytinalanı'nda. O böyle büyük belediyelere Atatürk yapıyor. Harmandalı oynarken, Cumhurbaşkanı kıyafetli var. Bir de büyük bir Türkiye'nin ünlülerini Yaşar Kemallerini Yılmaz Güneylerini içeren bir resim vardı, baylı bayanlı. Onunla tanıştım. İstanbul’da bir çok belediyelere gitmiş. Bornova Belediyesi, Seferihisar Belediyesi, Urla’da kalmış. Samimi olduk. Bunları bana verir misin dedim? Ama bunlar bizim orada sırıtır. Yalnız ben bunları değiştiririm. Atatürk olacak, Kuvayı Milliyeciler olacak, Kuvayı Milliye grubu olacak. Kazım Karabekir'dir, Rauf Orbay'dır. O zamanki bizim köyden Hacı Müftü var Kuvayı Milliyeci Kara Yunus var, belediye başkanı, o. Onlara dönüştüreceğiz bunu. Köyün meydanında güzel bir köye girer girmez eski bir belediye binamız var. Oraya ama onun boyu da 10 metreden fazla boyu var. Oraya asacağım ben bunu dedim. Tamam dedi, değiştireceğim, dedi. Sen bana resimleri gönder dedi. Buldum ben bütün resimleri, verdim, değiştirdiler. Ama elbiselerini değiştirmeye zaman kalmadı. Şimdi takım elbiseli gibi oldu. Yüzü benziyor ama altı o zamanın giysisini andırmıyor. Neyse biz aldık geldik onu, oraya koyduk. Ona özel yer yaptık. Koyduk ama, o kadar çok ilgi çekti ki yolda gelen geçen duruyor. Ta Uşak'tan gelenler oluyor. Geliyorlar onunla beraber fotoğraf çektiriyorlar. Ama maalesef o bina yıkıldı. Resim ortalıkta kaldı. Baya sağlam. Ben onu aldım getirdim yerleştirdim, şimdiki yerine hapsettik. Şimdi odanın yarısını o işgal ediyor. Orada Kuvayı Milliye grubumuz var. Oradaki Takmak'ın 1934 den bu tarafa olan eşyalar var. Azınlıkların isimleri var. Takmak’ta da daha önce Rum azınlıklar varmış. Tabii Kurtuluş'tan sonra onlar sürülmüş. Çoğu Yunanla işbirliği yapmadığı halde o öfkeyle…Oysa dört aile varmış onlarla işbirliği yapan. O dört ailenin reisleri asılmış Bekir Sami Bey tarafından. Geri kalanlar bütün aileler Türklerle kardeşçe yaşadığı halde kurtuluştan sonra onları da gözden çıkarmışlar. Onları da sürmüşler Alaşehir'e, Kula'ya, oradan İzmir'e ve tehcir dediğimiz olay başlamış. Öyle yani durum o. Yol kenarındaki yerde mi bina yapmayı düşünüyorsunuz? Nedir planınız gelecekle ilgili? Bütün amacım oydu. Oraya yapmayı düşünüyorum. Bölüm bölüm yapacaktım, reyon reyon. Orta yerinde iki tarafına da, aileler geldiği zaman çocuklar hem resim üretsinler, eğitimci olduğu için. Hem kahvaltı yapsınlar, bir şeyler yiyip içsinler. Çocuklar da orada oyalansın. Kimisi hamur işiyle heykel falan yapıyorlar ya çamurdan, kimisi de resim işiyle uğraşsın. Aileler gelsin müzeyi dolaşsınlar, çayını içsinler diye düşünüyordum. Ama şimdi yaşıma bakıyorum, yaşım çok ilerledi. İleride güvenceye alma şansınız yok mu devlet düzeyinde güvenceye alma? İlelebet sürmesi için… Bu konuda elimden geleni yapacağım. Caddenin bu tarafı şehitlik bu tarafı müze olacak. O arsa boş, hala duruyor. Eski belediye reisinin Kara Yunus lakabı, onun torunlarının arsası. Onlar da “Kara Yunus Müzesi” adını verirseniz biz bağışlarız. Dedemizin adı olsun burada” dediler. Onlar verecekler. Onlar verirse, ben de bütün topladıklarımı vereceğim. O şekilde orada kalıcı bir şey olacak.