Geçtiğimiz bin yılın sonu olan 1990’lı yıllarda “bilgisayar” hızla hayatlarımıza giriş yaptı. Hemen öncesinde ev telefon hattı kullanan milyonlarca insan bir anda “cep” telefonları ile yaşamaya başlad...

Geçtiğimiz bin yılın sonu olan 1990’lı yıllarda “bilgisayar” hızla hayatlarımıza giriş yaptı. Hemen öncesinde ev telefon hattı kullanan milyonlarca insan bir anda “cep” telefonları ile yaşamaya başladı. Tuşlu telefonlar aynı hızla yerini, görüntülü konuşulabilen “akıllı” telefonlara bıraktı. Ülkemizde bilişim teknolojileri yeni nesil tarafından çok sevildi ve gençler bu alana büyük ilgi duydu. Yaşlı ve geleneklere bağlı kesim nüfus bu değişikliklere temkinli yaklaştı, kabullenemedi. Bu kabullenememe, sadece geleneklere bağlılık yüzünden değil, toplum yapısındaki birçok farklı etmenden kaynaklanıyordu. Günümüzde halihazırda okuma yazma bilmeden yaşlanmış bir kesim nüfus olduğu ve halen imza yerine parmak izi kullananların sayısı azımsanamaz. Hiç ev telefonu olmamış ücra köylerdeki haneler, hiç tuşlu telefon kullanmamış yaşlılar olduğu gibi, elektronik posta adresi edinmemiş bireyler de aynı şekilde azımsanamaz. 2007 de artık tüm dünyayla aynı zamanda ülkemizde “kişisel kimlik numarası” yürürlüğe konulmuştu. Geleneksel bakış açısıyla, yine orta yaş ve üstü kesim buna karşı çıkmış, hakkımızda doküman tutmak üzere bizleri fişlemek istiyorlar, demiş ve kısa bir süreliğine de olsa bu uygulamaya direnç göstermişlerdi. Yeni nesil kesimde ise, bilişim teknolojileri çoktan kabul görmüştü. Her türlü bilgi ve veriye erişim ulaşım için çağın gereği olan tüm uygulamalara kucaklayıcı oldular. TC kimlik numaraları ile beraber yepyeni bir veri tabanı oluşmuştu. Her bir bireyin, sağlık, mülkiyet, hukuk, eğitim gibi her alandaki bilgilerinin stoklandığı bir envanter sistemi meydana getirilmişti. Hatta, artık yaşamayan ölmüş gitmiş, büyükanne ve büyükbabalara da geriye dönük, kimlik numarası verilerek bu veri tabanı genişletildi. Bu aşamalardan sonra, hemen her türlü işlem interaktif ortamda yapılmaya başlandı. Doktora randevu almak, hastaneye gitmek, tapuda işlem yapmak, para göndermek, ödeme yapmak gibi, hayatımızın her alanını ilgilendiren iş ve işlemler, bilişim ortamında yapılmaya başlandı. Tüm bunlar olurken, genç nesil kendini her geçen gün daha fazla geliştirmeye, dünyada devam eden gelişmeleri takip etmeye devam etti. Bilgisayar, yazılım, bilişim, sanal dünya, ağlar, sıfırlar ve birlerden oluşan dil ve çok ötesindeki programları anlamaya, öğrenmeye koyulmuşlardı. Bilgisayarların hayatımıza girdiği yıllardan hemen sonraki birkaç yıl içinde, genç nesil ile ebeveynlerinin artık farklı lisanları konuştuklarına şahit olmaya başlamıştık. Evladı, pencere açıyorum, dediği zaman, annesi, içeri hava girsin diye odanın penceresi açılıyor zanneder olmuştu. Günümüzde yaşayan en yaşlı jenerasyon insan ile en genç jenerasyon okul çocukları arasında hiç şüphesiz bir uçurum oluştuğu açıktır. Halen “e-mail” adresi bulunmayan, bilgisayar kullanmayı bilmeyen, akıllı telefonu olmayan, yalnızca tuşlu telefon kullanabilen, hatta yalnızca mektup göndermeyi tercih eden veya bunu dahi tanıdıklarından, eşinden, dostundan, komşusundan rica eden bir kesim hayattadır. 2000’lerin başında, yeni milenyumun henüz 23.cü senesinde, dünya öylesine büyük bir değişimi öyle hızlı yaşıyor ki, bu değişime ayak uydurması gerçekten çok zor. Güncel hayatlarımızda bu yeni dili bilmeyen insanlara kolaylık gösterilmesi şarttır. Nasıl ki pek çok yerde, 65 yaş üstü için şehir içi ulaşım ücretli değildir, aynı şekilde kamu kuruluşlarında, bilgisayardan alınmış randevulu sistemi kullanmaları da beklenemez.