Geçenlerde mutsuz insanların ortak özellikleri diye bir yazıya denk geldim. Son yapılan bilimsel çalışmalardan süzülen verileri anlatıyordu. Günümüzün en büyük meselesi haline dönüştürüldüğü için muts...

Geçenlerde mutsuz insanların ortak özellikleri diye bir yazıya denk geldim. Son yapılan bilimsel çalışmalardan süzülen verileri anlatıyordu. Günümüzün en büyük meselesi haline dönüştürüldüğü için mutsuzluk, bende biraz bakınayım dedim. Ve doğru, alanda bunun üzerine yazılmış ve çizilmiş bir sürü kaynak gördüm! Çok garip değil mi, mutluluğumuza odaklanmak için önce mutsuzluğumuzla uğraşıyoruz. Çok temel bir dürtü gibi. Seni neyin mutsuz ettiğini bul ve onu ortadan kaldır! Terapi oturumlarında da konuşuyoruz danışanlarımla. Örneğin çok mutsuzum diyor kişi. Tamam, çok mutsuzsun, nedenini bilmiyorum diyor, tamam olabilir belki de bulmamız gerekmiyordur, peki ne olursa mutlu olurdun? Gördüğünüz gibi soru basit. Düşünün bakalım cevabı da basit mi? İlk bakışta cevabı gayet basit görünüyor aslında. Ama bir başkasının mutluluğu kiminin mutsuzluğudur noktasına çıktığınızda işler karışmaya başlıyor. Sizin yaşadığınız en büyük mutsuzluk sebebi diğeri için çok kıymetli ve asla unutamayacağı bir değerde olabilir. O kadar göreceli bir kavramdan bahsediyoruz ki. Bu yüzden yapılan çalışmaları okurken aslında çok yanlı olduklarını düşünmeden edemedim. Belirli bir kesime hitap eden çalışmalardan öteye ne yazık ki geçemiyoruz. Dünya karmakarışık durumda. Gerçi araştırmalar hep o yönde olmuş ama. Kimse dünyanın öteki ucunda küçücük bir adada yaşayan insanların mutluluğunu sorgulamıyor. Kendince haklı, işine de gelmez, neden sorgulasın ki… Her neyse, eleştirileri ortaya koyduk şimdi de aksiyona geçelim. Diyorlar ki genel olarak toplumda mutsuzluktan en çok şikayet eden insanların bazı özellikleri ortak çıkıyor. Birde biz değerlendirelim… Ertelemek, sanki yayılan bir hastalık gibi olabiliyor bazen. Alışkanlık haline gelebiliyor, çok fazla ertelemek düzensizliği beraberinde taşıdığı için suçluluk, kaygı ve mutsuzluk yaratabiliyor. Psikolog Eric Jaffe erteleme sebepleri arasında duyguları yönetememenin olduğunu vurgulamış makalesinde. Erteleyenlere duyurulur! Düzensiz beslenme, beslenme düzeyindeki iyileşmenin depresyon gibi kişiyi çok derin bir mutsuzluktan kurtardığı araştırmalarda kanıtlanmış. Yeme düzenindeki dengesiz saatler, yenilen yiyeceklerin çok yağlı ve katkı maddeli olması mutsuzluğu beraberinde getiriyormuş. Bedenime ona ait olmayan ve doğal olmayan ürünleri ne kadar yedirebilirim ki, mutlaka bir yerde ‘error’ verecektir! Demek ki hem fiziksel hem de ruhsal ‘error’ verebiliyormuş. Zayıf sosyalleşme, bunun iki yönlü bir kavram olduğunu düşünüyorum. Yani hem sosyalleşmeniz düştükçe mutsuz oluyorsunuzdur hem de mutsuz oldukça sosyal ortamlardan ve insanlardan kaçınmaya başlıyorsunuzdur. Nasıl, harika bir döngü yarattım değil mi? Depresyonun o kucak açan çukur döngüsüne hoş geldiniz! Şaka bir yana, daha çok dışarıda olmak lazım, hayat bu internetle bitmiyor. Yargılayıcı olmak, bunu okuyunca ‘aa işte insanları gıcık eder bu’ dedim. Hani neredeyse hepimiz kendimizin kimseyi yargılamayan pamuk gibi bir insan olduğunu düşünürüz ya… Kendi içimizdeki olumsuz özelliklerden çıkıp gelen bir durum bir başkasını yargılamak. Yani yargıladığınız özelliklere bir dönüp bakın, belki kendinizde değiştirmeyi istediğiniz bir yerlere dokunuyor olabilir. Nasıl? Ne alaka dediniz mi? Güzel.. Ve son olarak sedanter yaşam tarzı. Yani hareketsiz, sadece stabil hareket eden bir tarz. Fiziksel hareketin bir çok ruhsal rahatsızlıktan koruyucu olduğu defalarca kanıtlandı. Mutsuzluktan da koruyor. Daha ne olsun! Bu günlük yer kotamızı biraz aştık, ama konu karmaşık, detaylar ve hassas noktalar bol! Ne yapalım değil mi! Bol bol mutluluğu gördüğümüz günlere…