Türk sinemasının en önemli yönetmenlerinden Ertem Eğilmez 1989’da 21 Eylül’de aramızdan ayrıldı. Usta yönetmenin...

Türk sinemasının en önemli yönetmenlerinden Ertem Eğilmez 1989’da 21 Eylül’de aramızdan ayrıldı. Usta yönetmenin sinemacılığını “Filim Bir Adam” kitabı üzerinden anlatmaya çalıştık Yedinci Sanat- ‘Senede Bir Gün’ün ikinci üçüncü çevrimleri var.. Ertem Eğilmez- Bu tekrarlar, eski başarılarından ötürü. Bu filmi önce siyah- beyaz yaptık (1965), sonra renkli (1971). Baktık proje kıtlığı var, bu aptal seyirci yer, ya Allah siyah- beyazları boyayalım, dedik. (…)” (1) Yukarıdaki sözler yaklaşık 50 yıl önce yayımlanan bir söyleşiden alındı. O güne kadar, ticari sinema kalıplarının çok da dışına çıkmamış Ertem Eğilmez, bir başeser olacak ‘Canım Kardeşim’i (1973) çeker ve deyim yerindeyse, yer yerinden oynar. Kendisine pek ilgi göstermeyen sol basın ve Sinematek Derneği çevresi Eğilmez’in ve filmin hakkını teslim eder. Türkiye sinemasını sosyalist bir bakış açısıyla ele alan Yedinci Sanat dergisi de Eğilmez’le bir görüşme yapar. Eğilmez, bu ilgi arasında Türk halkı ile ilgili fikirlerini de yukarıdaki gibi açıklar. Ortaokulda, Türkiye sinema tarihiyle ilgilenmediğim zamanlarda, Vedat Türkali’nin ‘Bu Gemi Nereye?’ kitabını okuyan bir arkadaşımdan, “Bu Ertem Eğilmez nasıl bir adammış ya?” sözünü duyalı 23 yıl oluyor. Geçen bunca sene içinde, Ertem Eğilmez’in Türk toplumu hakkındaki görüşlerini, yönetmenliğini, yapımcılığını, hiçbir zaman tutmadım (Canım Kardeşim hariç). Ama ben de, milyonlarca insan gibi her seferinde Ertem Eğilmez filmlerini seyrettim. Güldüm, keyif aldım. Üstelik bu yönetmen, film yaparken Türk halkını aptal olarak gördüğünü söylemekten imtina etmeyen bir yönetmendi. Her Ertem Eğilmez filmini izledikçe, yukarıda alıntıladığım ve buna benzer sözlerini düşündüm. Nasıl oluyordu da bu filmler hala izleniyordu? Aradan geçen yıllar bu filmlerin izlenme oranından neden bir şey eksiltmiyordu? Akademisyen Cem Pekman da bu soruları kendine sordu ve ‘Filim Bir Adam: Ertem Eğilmez’ adlı kitapla cevap vermeye çalıştı. Çeşitli akademisyenlerin yazılarından oluşan kitap 10 yıl önce Agora Yayınları’ndan çıktı. Para yoktu rejisör oldum”. Ertem Eğilmez, gerek yaşam serüveni ile gerek sinema açısından ortaya koyduğu performansla renkli bir kişilik. 1929’da Trabzon’da doğup 1989’da vefat eden yapımcı- yönetmen Eğilmez, yapımcılık yaptığı ilk filmi ‘Yaman Gazeteci’den (1961) yönetmenliğini de üstlendiği son filmi ‘Arabesk’e ve Türkiye’de her dönem ayakta kalan Arzu Film’i kurduğu yıllara kadar her dönem üretmesini bilen bir yönetmen ve ayakta kalmayı başaran bir yapımcı oldu. Kitabın ilk bölümü olan ‘Filim Bir Adam’ başlıklı yazıda Eğilmez’in hayat hikayesine geniş bir yer verilmiş. Doğruluk Bakkaliyesi ile ticaret hayatına başlayan, mizah dergiciliği ile devam eden ve nihayet sinema ile süren bir hayat. Yazıda, Eğilmez’in kendine dair açık yürekliliğini ifade eden bolca alıntı var. Öyle ki, Çağlayan Yayınları’nın başında olduğu dönemi şöyle anlatıyor. “(…) Düşün 5 yıl önce lisede derslerde okuduğum yazarlar şimdi yayınevime geliyorlar, oturup konuşuyoruz. Refik Halit, Reşat Nuri Güntekin, Burhan Felek… Megalomanyak olmayayım da ne yapayım? Çağlayan Yayınları’nın kapanmasının, batışının nedenlerinin başında bu şımarıklık vardır.” (s. 7) Yapımcılıktan yönetmenliğe geçişi de ilginçtir, Eğilmez’in. Zira, Cumhuriyet gazetesinin kendisiyle yaptığı görüşmenin başlığı bu ilginçliği anlatmaya yeterli: “Para yoktu rejisör oldum”. 1970’ler Eğilmez’in yönetmenlikte ve yapımcılıkta ününü arttırdığı dönemdir. Ama Hababam Sınıfı’nın (1975) gösterime girmesi hem Eğilmez’in şirketi Arzu filmin önemli bir çıkışı ve aynı zamanda Türkiye’deki sinema gişelerinin canlanması olur. Yazar Pekman, Eğilmez’in hayat hikayesinde bir çok ayrıntıya yer veriyor. Türk sinemasına sadece yapımcı olarak değil, oyuncu ve yönetmen kazandırmasına da değiniyor. Yönetmenin dostlarından aktarılan anılar da biyografiye renk katmış. Hasta haliyle, kimi zaman da tekerlekli sandalye ile yönetmeye çalıştığı Arabesk filminin setine dair hatıralar da yönetmenin sinemaya olan aşkını ve azmini gösteriyor. Kitaptaki ikinci makale Hakan Aytekin ve İrfan Eroğlu’nun birlikte yazdığı “Ertem Eğilmez’in sinema perdesini senaryo penceresinden aralamak” başlığını taşıyor. Makalede, yönetmenin filmlerindeki başarısında senaryonun etkisine değiniliyor. Bu bölümde, Arzu Film ekibinde senaryo hazırlık sürecinin nasıl işlediği, kimlerin katıldığı açıklanırken, Eğilmez’in senaryosunu oluştururken hangi kaynaklardan yararlandığına da değiniliyor. Sıfır montaj bilgisinden en iyi yönetmenliğe Ahmet Ilgaz ve Cem Pekman’ın birlikte kaleme aldığı “Ertem Eğilmez sinemasında teknik meseleler” makalesi ise Eğilmez’in yönetmenlik serüveninin gelişimini aktarıyor. Eğilmez ilk filminin hikayesini şöyle aktarıyor. “Öztürk Serengil’le ‘Fatoş’un Fendi Tayfur’u Yendi’ (1964) filmini yaptık. Rejisöre verecek paramız olmadığı için rejisörlüğünü de ben yapmaya karar verdim, yaptık da. Dünyanın en acayip filmi oldu. Montaj bilgisi sıfır” (s. 119) Montaj bilgisi sıfır olan Ertem Eğilmez’den Antalya Film Festivali’nde en iyi yönetmen ödülünü alan, Yeni Gerçekçi denemesiyle alkış toplayan Ertem Eğilmez’e kadar, yönetmenin nasıl bir gelişim seyri içinde olduğunu aktarıyor yazı. Müzik seçimindeki başarı Ertem Eğilmez filmleri deyince elbette ilk akla gelen Hababam Sınıfı’dır. Bütün oyuncularının bir bütün oluşturduğu filmde Melih Kibar’ın müzikleri de filmin başarısında önemli bir etken şüphesiz. Kitaptaki bir diğer makale olan, “Ertem Eğilmez filmlerinde müzik kullanım stratejileri” yönetmenin müzik tercihini ve müzik seçiminde nelere dikkat ettiğini anlatıyor. Yazıda, müziğin Eğilmez filmlerinde hangi sahnelerle birlikte kullanıldığı da ayrıntılı bir şekilde verilmiş. Ertem Eğilmez filmografisinde önemli bir yer tutmuş filmlere müziğin ne kattığı sorusuna cevap aranıyor. Melih Kibar (özellikle Hababam Sınıfı serisi ve Aşık Oldum filmleri), Cahit Oben (Canım Kardeşim) ve Atilla Özdemiroğlu’nun (Arabesk) isimlerini burada anmakta yarar var, diye düşünüyorum. Makalede Alper Maral’ın imzası var. Halk temaşa sanatının etkileriKaragöz’den İnek Şaban’a: Halk Temaşalarının Toplumsal ve Kültürel Dinamikleri” bölümünde de Arzu Film’in eserlerinin izlenmesinde geleneksel halk temaşa sanatlarının izleri sürüyor. Yavuz Pekman’ın çalışmasında geleneksel gösteri sanatları ayrıntılı bir şekilde anlatıldıktan sonra bunun Eğilmez sinemasına nasıl yansıdığı aktarılıyor. Karagöz oyunundan verilen diyaloglarla filmden alınan diyaloglar da karşılaştırılarak, Karagöz’ün etkisi belirleniyor. Ertem Eğilmez ve Arzu Film ekibi şüphesiz kendine özgü bir altyapısı olan Yeşilçam’da ayakta kalma mücadelesini başarıyla yerine getirmiş bir ekoldür. Ancak bu yapının derinlemesine incelemeye tabi tutulması gereklidir. Eğilmez ve yapım şirketi Yeşilçam koşullarında neyi ifade ediyordu? Ne gibi yenilikleri oldu? Dönem içinde bir farklılığı var mıydı; yoksa piyasaya uygun mu hareket etti? Serpil Kırel’in “Biz Bir Aileyiz: Popüler Sinema ve Yeşilçam Bağlamında Ertem Eğilmez ve Arzu Film” başlıklı yazısı bu sorulara doyurucu cevaplar veren bir yazı. Canan Uluyağcı’nın Ertem Eğilmez filmlerine dair sınıflandırmayı aktaran Kırel, Uluyağcı’nın Eğilmez’in üçüncü dönemi olarak belirlediği 1980’li yıllarda yönetmenin filmlerinde güldürü yoluyla toplumsal sorunlara gönderme yaptığı düşüncesine karşılık şu ifadeleri kullanıyor: Uluyağcı’nın yorumlarının bir kısmına katılmak mümkün iken, bir kısmı için de yeni sorular getirilebilir. Bunlardan biri, Ertem Eğilmez’in toplumsal güldürü geleneğiyle ilişkisinin bilinçli ve eleştirel bir yaklaşımın mı, yoksa günün ruhunu ve seyirci isteklerini yakalamayı becerebilen akıllı bir yapımcının reflekslerinin sonucu mu olduğu sorusudur” (s. 215) Tam da bu satırlardan hem bir sayfa sonra Kırel, benim de katıldığım tespitlere yer verir: Toplumsal güldürünün Eğilmez’in filmlerinde daha çok ‘Popülist’ tavırlı bir güldürü niteliğinde olduğu ve statükonun değişmesi konusunda radikal bir eleştirel tavra sahip olmadığı bu noktada teslim edilmelidir. (s. 216) Kırel, ‘Arzu Film’i Arzu Film yapan bir başka özelliğin de’ oyuncu kadrosu olduğunu belirtir. Emel Sayın’dan Münir Özkul’a, Kemal Sunal’dan Zeki- Metin ikilisine, Şener Şen’den İlyas Salman’a… İlk önemli filmini (Canım Kardeşim) Eğilmez yönetiminde oynayan Tarık Akan da bu ekibin içindedir ilk başta. Tarık Akan, Arzu Film’den ayrılmak istediğinde ise Eğilmez tek işaret ile Yeşilçam’ın orman kanunlarından daha geri olan ilkelerini harekete geçirir. Tarık Akan, yedi şirketli tröst olan Eğilmez ve ‘ahbapları’ izin vermediği için iki yıl film çekemez. (s. 219) Son belirlemede yazar, Eğilmez ve ekibini Yeşilçam popüler sinema dinamiği içinde standart yaratımın bir unsuru olarak değerlendirir. Kitabın son makalesi ise, kanımca, en dikkate değer bölüm. Evren Barın Eğrik’in kaleme aldığı “Umut Fakirin Ekmeği: Ertem Eğilmez Filmlerinde İktidar, Sınıf, Statü’ yazısı, Eğilmez’in karakterlerinin Türkiye’nin sınıfsal gerçekleri içinde neyi ifade ettiğini anlatıyor. Eğrik, yönetmenin filmlerindeki kadınlık hallerinin de serüvenine değiniyor. Eğilmez filmlerinde ‘iyi kadın’ temsili nasıl vücut bulur? Kötü kadın ve iyi kadın hangi sınıfsal özellikleri taşımaktadır? Yazar, bu sorulara doyurucu cevaplar veriyor. Birkaç not Kitaptaki makalelere değindikten sonra, eksik ve yanlış bulduğum birkaç noktayı açmak isterim. Kitaptaki makaleler şüphesiz Eğilmez’in karakteri ve çabası hakkında bize bilgi veriyor. Ancak, bana kalırsa, Ertem Eğilmez’i Ertem Eğilmez yapan ve Arzu Film’in kasasını çok kere ağzına kadar dolduran yapıt, Rıfat Ilgaz’ın romanından uyarlanan Hababam Sınıfı filmine kitapta daha çok yer verilmeliydi. Kitabın yazarı ile yönetmen arasındaki anlaşmazlık, Hababam Sınıfı kitaplarıyla film arasındaki uyumsuzluk ve bu konudaki tartışmalara yer verilmeliydi. Zira Rıfat Ilgaz, hiçbir zaman Hababam Sınıfı filmlerini sevmedi. Televizyonda gösterildiğinde hiçbir zaman sonuna kadar izlemedi. Ertem Eğilmez’i mahkemeye verdi. Ancak davalar sürerken Eğilmez, Hababam Sınıfı filmlerini çekmeye devam etti. Gel zaman git zaman, Eğilmez vefat etti, Arzu Film’in başına oğlu Ferdi Eğilmez geçti. Ferdi Eğilmez Hababam Sınıfı serisine üç film daha kattı. Bu filmlerin çekimine başlamadan önce Rıfat Ilgaz’ın oğlu Aydın Ilgaz, Ferdi Eğilmez’den duyarlılık beklediğini söyledi; ama kar etmedi. Oğul Eğilmez, babası Eğilmez’in çektiği Hababam Sınıfı filmlerine rahmet okuttu. Kitapta yer alan senaryo kısmında hiç olmazsa bu konulara yer verilmeliydi. Hababam Sınıfı filmleri ile kitapları arasındaki uyum(suzluk) ortaya konmalıydı. Bununla birlikte kitapta Hababam Sınıfı ile ilgili aktarılan bir önermeye katılmam mümkün değil: Canım Kardeşim filmindeki toplumsal değişimin izlerine değinildikten sonra şu ifadelere yer veriliyor: Yine benzer bir biçimde ‘Hababam Sınıfı’ serisi, değişen toplumsal yaşamın barındırdığı çelişkilerin eğitim sistemi içindeki uzantılarını sezmektedir.” (Hakan Aytekin- İrfan Eroğlu’nun birlikte yazdığı “Ertem Eğilmez’in sinema perdesini senaryo penceresinden aralamak, s. 81) Ertem Eğilmez, Hababam Sınıfı filmlerinde hiçbir zaman eğitim sistemi ile çatışmadı. Kıyısından köşesinden bir şeylere değindi; ama tüccar mantığındaki okul müdürüne değindi, sorumsuz velilere değindi, sadece sisteme değinmedi. Haylaz ‘ama iyi kalp’ taşıyan ve boyuna sınıfta kalan bir grup öğrenciyi bir araya getirerek, ortadaki sorunların kaynağına da hiçbir zaman işaret etmeyerek, Hababam Sınıfı eserini tanınmaz hale getirdi. Eğitim sistemi ile sorunu olan Rıfat Ilgaz’dı. Eserinin özünün boşaltılmasına karşı bu nedenle mücadele etti. Kitapta katılmadığım bir diğer konu da yönetmen Zeki Ökten’in (1941- 2009) Ertem Eğilmez- Arzu Film okulunun mensubu olarak görülebileceği düşüncesidir. (Cem Pekman, s. 48). Zeki Ökten’in Ertem Eğilmez öncesinde izlediği hem sanatsal ve politik çizgi Arzu Film’le çalıştığı dönemde de sonrasında da farklıdır. Hatta Arzu Film’in yapımcılığındaki ‘Çöpçüler Kralı’ (1977) Eğilmez’in gülmece anlayışını çok çok aşan bir eserdir. Bu filmde Arzu Film ekibinin rol almış olması Ökten’in farklı duyarlılıklarını ortadan kaldırmamıştır. Sonraki dönemde Ökten, Türk sinemasının yüz akı olan filmlere imza attı. Bu konu tartışma gerektirir, diyen dostlarım varsa ki seslerini duyar gibiyim, öyleyse bize Ökten’i araştırmak gibi önemli bir iş düşer, diyorum. SONUÇ Cem Pekman’ın derlediği kitabı çok önemsiyorum. Zira, bugüne kadar Ertem Eğilmez üzerine yazılan çizilen çok az şey var. Söz konusu kitap bu araştırmaların en kapsamlısı…. Kanaatimce, Eğilmez üzerine yapılan tartışmalar daha derinleşmeli, farklı araştırmalar yapılmalı. Ertem Eğilmez’in Türkiye sinema tarihindeki yeri böylece daha iyi anlaşılır. (1) 4 Ertem Eğilmez'le Konuşma, Nezih Coş, Engin Ayça, Yedinci Sanat Sayı 12, 1974