Bir 14 Mart Tıp Bayramı’nı daha geride bıraktık. Sayın Cumhurbaşkanımız 14 Mart Tıp Bayramı kutlama programında sağlık çalışanlarımızın sıkıntılarının çözümüyle ilgili müjdeler verdi. Yıllardır...

Bir 14 Mart Tıp Bayramı’nı daha geride bıraktık. Sayın Cumhurbaşkanımız 14 Mart Tıp Bayramı kutlama programında sağlık çalışanlarımızın sıkıntılarının çözümüyle ilgili müjdeler verdi. Yıllardır kangren haline gelen sağlıkta şiddetle ilgili alınacak önlemler, ekonomik iyileştirmeler, 3600 ek gösterge, aile hekimlerimizin ekonomik durumlarının düzeltilmesi ile ilgili düzenlemelerin yapılacağını ifade etti. Bu düzenlemelerin ne zaman yapılacağıyla ilgili bir tarih yok. En azından biz bilmiyoruz. Önceki yıllarda da sağlık çalışanlarımıza verilmiş olan pek çok söz var, kenarda duruyor. Verilen sözlerle ilgili bir türlü düzenleme yapılmadı. Sayın Cumhurbaşkanımız sağlık çalışanlarına ödenen sabit ödemelerin genel bütçeden ödeneceğini ifade etti. Elbette uygulamaya geçerse kurumlarımızın gelirlerinden ödenen sabit ödemelerin genel bütçeden ödenmesi hastaneleri ekonomik olarak rahatlatacak ve belki de hastanelerimiz ek ödeme dağıtılabilecekler. Ancak, Sağlık Bakanlığı dışındaki kamu kurumlarında tüm memurların sabit ödemeleri zaten genel bütçeden ödeniyordu. Hatta sağlık bakanlığında birde maaşları döner sermaye gelirlerinden ödenen memurlar var. Yani devlet bütçesine hiç yük olmadan döner sermaye gelirlerinden çalıştırılan memurlarımız var bizim. Başka hiçbir bakanlıkta olmayan. 3600 ek gösterge için verilen sözün üzerinden yıllar geçti. Sağlıkta şiddet hemen her gün gündemimiz. Malpraktis davalarla sağlık çalışanlarına açılan milyonluk davalar ve yaklaşık iki yıldır devam eden pandemide sağlık çalışanları bitti tükendi. Bu güne dek sağlık çalışanlarıyla ilgili bir düzenleme yapılmadı. Sayın Cumhurbaşkanımız yapılacak düzenlemelerle ilgili bir tarih verseydi, yada düzenlemeler yapılmış olsaydı, hekimlerimiz ve sağlık çalışanlarımız, 14 Mart Tıp Bayramı’nı bayram gibi kutlayabilirlerdi. Ancak son yıllarda olduğu gibi, hekimlerimiz ve sağlık çalışanlarımız 2022 yılının Tıp Bayramı’nı da sorunlar içerisinde geçirdi. İnsana, İnsan sağlığına hizmet eden hekimlik, dünyanın en eski ve en kutsal mesleğidir. Bizim Türk hekimlerimiz de, ülkemizin en değerli beyinlerindendir. Hekimlerimiz, Cumhuriyetimiz’in Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ‘Beni türk hekimlerine emanet ediniz’ övgüsüne mazhar olmuşlardır. Türk hekimleri 100 yıldan fazla süredir her türlü olumsuz koşulda bile rüştünü ispat etmiş, en son pandemi dönemi de dahil, her zaman insanüstü fedakarlıklarla sınır tanımadan çalışmış, tıbbın her alanında, tüm dünyanın saygısını kazanmışlardır. Özellikle genç hekimlerimizin geleceğe dönük endişelerini azaltacak tedbirlerin alınması, itibarsızlaştırılan hekimlik mesleğinin hak ettiği itibarının iadesine, meslek onurunun gerektirdiği koşulların sağlanmasına, sağlıkta şiddete karşı gerekli önlemlerin alınmasına, hekimlik mesleğinin acilen hak ettiği değere kavuşturulmasına ihtiyaç vardır. Bizim hekimlerimiz; geçmişten bu güne vatanları ve milletleri için her zaman kanlarını ve canlarını feda etmişlerdir. 1915’te tamamı şehit olduğu için 1921 yılında mezun veremeyen Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’nin kahraman birinci sınıf öğrencilerini, Çanakkale Savaşları’nda son kalan ağrı kesici morfini kendi ağır yaralı oğluna değil, yaşama ihtimali olan diğer askerlere yaptıran Dr. Nusret’i, 14 Mart 1919’da İstanbul işgal altındayken fakülte binasına Türk Bayrağı asarak dalgalandıran, işgal güçlerine direnen, hürriyet ve diriliş ateşini yakan tıp fakültesi öğrencilerini, tıp eğitimini yarıda bırakarak Kurtuluş Savaşı’na katılan, sonrasında da Sivas Kongresi’nde tıbbiyelileri temsilen bulunarak bu kongrede Mustafa Kemal Atatürk’e dönüp ‘Türk Milletinin başka bir ülkenin mandasına girmesinin kesinlikle kabul edilemeyeceğini’ söyleyen, işgale karşı başkaldıran tıp öğrencilerinin sembolü Dr. Hikmet Boran’ı, unutmak mümkün müdür? Bu gün geldiğimiz noktada ise, yurt dışına çalışmak için giden binlerce hekimimizi gördükçe yüreğimiz yanıyor. Değil binlerce hekimimiz, bir hekimimizin bile yurt dışına gitmesini istemiyoruz. Pırıl pırıl genç hekimlerimizi yurt dışına gitmeye sürükleyen sebeplerin çözümleri bir an önce uygulamaya konulmalıdır. Devletini ve milletini seven vatandaşlarımızın bir tanesinin bile, ülkemizin en zeki beyinlerinin yurt dışına gidişini hazmetmesi mümkün değildir.Bizim hekimlerimiz, bizim milletimize hizmet etmelidir. Yaklaşık iki yıldır devam eden pandemi de ailelerinin ve kendilerinin hayatını hiçe sayarak görev yaparken şehit olan onlarca isimsiz kahraman hekim ve sağlık çalışanı arkadaşlarımızı, zor koşullarda mesleklerini icra ederken görevleri başında şehit edilen hekimlerimizi ve sağlık çalışanlarımızı rahmetle minnetle saygıyla anıyoruz.