Memlekette vurdumduymazlık ve denetimsizlik almış başını gidiyor. Çarşı-pazara gidiyorsunuz, bakıyorsunuz denetim yapmakla görevli belediye zabıtaları, yayılmış oturuyorlar. Tezgahlarda ne doğru dürüs...

Memlekette vurdumduymazlık ve denetimsizlik almış başını gidiyor. Çarşı-pazara gidiyorsunuz, bakıyorsunuz denetim yapmakla görevli belediye zabıtaları, yayılmış oturuyorlar. Tezgahlarda ne doğru dürüst etiket var, ne de pazarda düzen. Satıcıya bir iki laf söyleyecek olsanız vallahi dayağı yersiniz, sizi kimse kurtaramaz. O yüzden kendi kendinize sus be adam, başına dert mi arıyorsun diyorsunuz. Sineye çekmekten başka bir şeye yaramıyor. Bugünlerde hani şu fahiş fiyat rezaleti var ya, gerçekten pes doğrusu dedirtiyor insana. Şimdi size başıma gelen, bizzat yaşadığım bir olayı anlatacağım. Her zaman alıveriş yaptığım zincir marketlerden birinden, az pişmiş tavuk ürünü aldım. Raftan ürünü alırken dikkat ederim. Kasadan geçtikten sonra da rakamın aynı olup olmadığına bakarım. Sözkonusu 700 gramlık o ürün, 35 lira 50 kuruştu. Son bir yıldaki artışlardan sonra artık ucuz birşey bulmak çok zor. Neyse, satın alıp eve döndüm. Başka gün yakındaki daha büyük bir zincir markete alışverişe gittiğimde, aynı ürüne yöneldim. Her zaman olduğu gibi raftaki etikete baktığımda, gözlerime inanamadım. Üzerinde yine aynı gramaj olarak 700 yazılıydı. Ama tamı tamına 57 lira 90 kuruş fiyat konulmuştu. Bir kez daha, bir daha inceledim. Ama yanılmadığımı anladım. Gözlerim bir yetkili aradı ama ne çare. Yetkili ile konuşsam da alacağım cevap, Serbest piyasa ekonomisi var olacaktı. Çaresizce tabii ki o ürünü almadan çıktım süpermarketten. Sonra da, sosyal medyamdan bu durumu yazarak kendimi avuttum, o kadar. Bunlar, herkesin başına gelebilecek olaylar. O marketlerde, o AVM’lerde kim bilir ne kadar ürün bu yolla vatandaşa satılınıyor. Kimsenin ruhu bile duymuyor. Siz siz olun bir mağazaya alışverişe girdiğinizde lütfen ürünün raftaki fiyatı ile alışverişte kasadan geçirilen fiyatını, size verilen fişten kontrol edin. Fişinizi de mutlaka isteyin ve alın. Tutarsızlık varsa mağazadan çıkmadan itiraz edin. Yoksa resmen kazıklanıyorsunuz. HER YERDE DENETİMSİZLİK Gelelim diğer denetimsizliklere. Bunlar her zaman insanın başına gelmez ama geldimi de facia olur. Tıpkı geçtiğimiz hafta sonu 13 kişinin hayatına mal olan Aydın Nazilli ve İzmir Bornova’daki olaylar gibi. Akşam üzerine doğru idi. Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Özlem Çerçioğlu’nun sosyal medya hesabından paylaştığı, Nazilli’deki patlamada 7 vatandaşımızı kaybettik ifadesi, hemen dikkatimi bu ilçeye çekti. Araştırınca meşhur bir dönercide değişim sırasında tüplerin patladığı ve o sırada müşteri olarak restoranda bulunan 3’ü çocuk 7 kişinin hayatını kaybettiği ortaya çıktı. Yemek için gittiğiniz bir derde canınızı veriyorsunuz. Ne acı. İkinci olaya gelince. Henüz Nazilli’in şoku yaşanırken, bu kez acı haber Bornova’dan geldi. Olayda yüksek katlı bir inşaatta dev vinç devrilmiş ve bu olayda da 6 kişi hayatını kaybetmişti. Bir günde yaşanan iki olayda tamı tamına 13 can yitip gitmişti. Sonradan anlaşıldı ki, hem vincin kurulumunda gereken tedbirler alınmamış, hem de işçilerin kaldığı konteynırlar vincin kulesinin dibine konuşlandırılmış. İşte o konteynırda kalan iki işçi de uyurlarken canlarını teslim etmişler. Hatırlıyorum, Karşıyaka Mavişehir’de de bir vinç okulun üzerine devrilmiş ve öğle tatili olduğu için sınıflarda öğrenci olmaması bir faciayı önlemişti. Şimdi, geçen haftasonu yaşanan olayın ardından çeşitli semtlerden vinç şikayetleri geliyor. Bakalım bunlara müdahale eden olacak mı? Bu arada, Göztepe-Altay maçında yaşanan havai fişek olayının ardından o fişeklerin stada sokulduğu ambülans şirketi Vali Yavuz Selim Köşger tarafından süresiz kapatıldı. İsabetli bir karar. Zira, o maç seyircisiz oynatılacak iken Vali Bey bir şekilde ikna edilerek kendisinden seyirci izni alınmıştı. Bu kararından dolayı Valimizi kutluyorum. Umarım ders olur. Sonuç olarak! Liberalizmin ve kapitalizmin meşhur kuralıdır, Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler sözü. Biz de bu kurala uyup, Saldım çayıra, Mevlam kayıra mı?“ diyeceğiz. Olacak şey değil doğrusu!