Canım memleketim haftalardır Boğaziçi Üniversitesi’ni konuşuyor.

Canım memleketim haftalardır Boğaziçi Üniversitesi’ni konuşuyor. Çünkü orası bizim gözbebeğimiz. Bu ülkenin en nitelikli, en tanınmış, en çok talep edilen ve de hepsinden önemlisi en başarılı yüksek eğitim kurumlarından biri. Bir de şimdi geldiği noktaya bakın. Daha doğrusu getirildiği noktaya! Önce tuttular, siyaset başarılı olamamış birini buraya rektör atadılar. İlçe başkanı olmuş aday adayı olmuş v.s, v.s…. Neticede bunca yıldır harcadığı emeğin karşılığı olarak kendisine Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü layık görülmüş. İyi de, Boğaziçi Üniversitesi denilen yer, ödül çikolatası mı? Velev ki ödül… O zaman o ödülü, hak edene vereceksin. Diyorlar ki, adam koskoca profesör olmuş. Olmuş da, tezlerinden tutun akademik yeterliliğine kadar her şeyi tartışma konusu. Böyleleri yakışır mı Boğaziçi Üniversitesi gibi bir bilim yuvasına… Haklı olarak öğretim üyelerinden öğrencisine herkes tepki gösterdi. Haklılar mı? Hem de dibine kadar? Amma… Ne zaman ki bazı siyasi uzantılar o üniversitenin kapılarından içeri girip eylemlere katılmaya başladılar, işin rengi değişti. Siz değil misiniz o üniversiteyi siyasete alet edildiği için eleştiren, ödül malzemesi olarak kullanıldı diye kınayan… Ne hakkınız var o üniversite üzerinden siyasi prim yapmaya çalışmaya. Yapacaksanız da çıkın dışarıda yapın. Ne yazık ki, geldiğimiz noktada Boğaziçi Üniversitesi artık siyasi bir motif haline dönüşmüştür. Bir taraf ödül malzemesi yaparak, bir taraf da haklı tepkilere yama olarak kendilerine siyasi rant sağlamaya çalışarak Boğaziçi ismine leke sürmekten başka bir işe yaramadıklarını hala fark edemiyor. Yazık ki ne yazık. Alayı bir olmuş, bir bilim yuvasının temeli dinamitliyor, haberimiz yok. Hala kim haklı, kim haksız diye tartışıyoruz…