Başlığa bakıp da yazarımız yine kendine uğraşacak hayali düşmanlar, sabun köpüğü sorunlar, sapanla avlanamayacak haya...

Başlığa bakıp da yazarımız yine kendine uğraşacak hayali düşmanlar, sabun köpüğü sorunlar, sapanla avlanamayacak hayali kuşlar buldu diye düşünmeyin. Dünyanın olduğu kadar Türkiye’nin de büyük sorunu haline gelen uyuşturucu konusunun alay konusu olmadığı düşüncesindeyim tabii ki sizler gibi. Ortada öyle hayret verici rakamlar var ki! Şahsen benim ağzım açık kaldı. Ufacık bir araştırma bile ülke olarak ne durumda olduğumuzu ortaya çıkarıyor. Mesela şu bilgi ilginizi çeker diye düşünüyorum. Yapılan araştırmaların yalancısıyım. Dünyanın en güzel kenti İstanbul, New York’tan sonra en çok eroin kullanan kent. Esrar konusunda da Güney’in incisi Adana, New York ve İstanbul’dan sonra üçüncü sırayı kapmış. Zehirin resmi görünen kullanıma başlama yaşı 21.2. Resmi olana insan inanmak istiyor ama son yıllarda yapılan konferanslarda başlama yaşının orta okul hatta ilk okul seviyelerine kadar düştüğü iddiasının korkunçluğu ise bir başka düşündürücü nokta. Bir önemli nokta daha: Eğitim seviyesi düştükçe kullanım artışı saptanıyor. Bu ölümcül alışkanlığın ilk durağı ise yine araştırmalara göre esrar. Daha sonra diğer zehir türlerine geçiş başlıyor. ‘Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim’ atasözündeki gibi arkadaş ortamı gencecik bedenlere bu zehirin akıtılmasında ilk noktalardan en bilineni. Geçen yıl ile bir önceki yıl arasında yüzde 61’lik bir fark var. Tabii başlayan sayısında. Türkiye sınırları dahilinde yakalanan beyaz ölümün miktarı ise 22 ton 202 kilo. AİLELERE DÜŞEN Türk toplumunun gün geçtikçe zayıflamasına, ocaklara ateş düşmesine, sağlıklı nesillerin bozulmasına yol açan bu illeti defetmek için yetkililer kadar ailelere de büyük iş düşüyor. Öncelikle yanlış anlaşılmasın hiç bir aileye Gestapo subayları gibi evlatlarınıza davranın, baskıcı ve totaliter bir ilişki odağı oluşturun demiyorum. Sağlam ilişkiler, çocuğunuza olan yaklaşımınız bu zor görevin başarılması için ilk gerekenler. Her ne belaya bulaşmış olursa olsun, çocuğunuza onun yanında olduğunuz güvenini sağlamanız da yol haritanızda bulunması gereken duraklar. Trafikteki takip mesafesi gibi çocukları takip de hatırı sayılır maddelerden. Ne çok yaklaşacaksınız, ne de uzaklaşmasına imkan vereceksiniz. Mesafeyi sürekli koruyarak çocuğunuza o farketmeden yol vereceksiniz. Doktorların ve eski bağımlıların tavsiyeleri kulağınıza küpe olmalı. Gözlerin içindeki kanlanma, ağız kuruluğu, sürekli bir tükürme isteği de gözlem yapmanız gereken incelikler. ÇOCUKLARA DÜŞENÇocuklara düşen ne olabilir ki?’ diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Yavrularımız arkadaş çevresini iyi seçmeli. Okul sonraları buluşma noktalarında ikram edilenlere çok dikkat etmeli! Anne ve babalarının kendilerinin iyiliğinden başka bir şey düşünmediklerine ikna olmalı. Ve en önemlisi, ailelerinni kıymetlisi olduklarını unutmamalı... Ezcümle: 10 Kasım’da yine yürek yangınları ile anacağımız, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün müthiş sözü: Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur.