Bugün yazacaklarım farklıydı, cumartesi günü sabah aldığım bir haberle alt üst oldum. Kendi kendime, yazı başına o...

Bugün yazacaklarım farklıydı, cumartesi günü sabah aldığım bir haberle alt üst oldum. Kendi kendime, yazı başına oturuncaya kadar “Ne olacak bu Bayraklı’nın hali” diye söylendim durdum.

İnanın yüreğim acıyor, kimseye anlatamıyorum Bayraklı’nın tümden sahipsizliğini. Özellikle depremden bu yana Bayraklı neredeyse her konuda “Saldım çayıra Mevlam kayıra” havasında.

Şimdi de yapımı yılan hikayesine dönen, ısrarla bitirilemeyen, türlü dedikoduların kaynağı güya “Bayraklı Şehir Hastanesi’nin” yediği “halt” çıktı ortaya. İnşaatın şantiyesi atık sularını doldurmuş vidanjörlere ve Bayraklı’nın ara ve arka sokaklarındaki kanallarına döküyormuş. Tabii “enselenmiş.” İZSU ekipleri derhal müdahale etmiş. Buna kim “boş ver” diyebilir ki? Başkan Tunç Soyer de oldukça sinirlenmiş. Bu haltı yiyenler hakkında da suç duyurusunda bulunmuş.

Başkanın çevre duyarlılığını kimse tartışamaz. Ama iktidar ve unsurları ile iktidar yandaşı bürokrasinin “taş ocağı” ve “maden” konularında, zeytinlikler hakkında, jandarma korumalı “HES” maceralarındaki “çevre sevgisizliği” dillere destan olduğu için, çevre duyarlılıklarının ancak “beton rantı” paralelinde olduğunu sanırım kimse inkar etmez. Deprem sonrası Bayraklı’da, “konut” inşaatlarında ağaçlara karşı gösterdikleri yaklaşımı ibret ve dehşetle seyreylemiştim.

Şimdi gelelim şu “hastane şantiyesinin” cüretine.

Vidanjörle atık suyu, mahalle aralarında logar kapaklarını kaldırarak dökmek bana bir şoförün ya da bir aklı evvelin işi gibi gelmiyor. Birkaç haftadır balkona çıktığımda burnuma tuhaf ve kötü bir koku geliyordu bazı zamanlar. Çocukluğumun “körfez kokusu” değildi bu. Ama ne olduğunu da araştırmadım. Hastane şantiyesinin haltını görünce, İzmir’de birden bire yoğunlaşan “koku tartışmaları” aklıma geldi. İzmir Belediyesi’nin Burhan Özfatura’dan Aziz Kocaoğlu’na kadar tüm başkanların dünya kadar bütçeyle giriştikleri körfez projelerini de hatırladım. Tunç Soyer’in Seferihisar’da kıyıya yüzme mesafesinde kurulması onaylanan orkinos çiftliğine karşı verdiği mücadeleyi de hatırladım. İşin teknik ve bilimsel kısmını bilemem ama bu “koku tartışmalarının” altında başka bir “koku” geliyor burnuma. İşe bakın ki Bayraklı’nın ara ve arka mahallerinde hayalet hastanenin atık suları çıktı.

Cumartesi günü bir yakınım ailesiyle şu Bayraklı otoyolu üzerindeki AVM’ye gitmiş, telefonla aradı ve AVM’nin çok kötü koktuğunu söyledi. Buna ne dersiniz?

Başkan Soyer’in açıklamasından bir iki satırı aynen paylaşayım. Dikkatlice okuyun lütfen:

“ … kaçak deşarj uygulamasını yaptıran firma hakkında 2872 sayılı Çevre Kanunu kapsamında işlem yapılmak üzere Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü’ne, Trafik Kanunu’na göre işlem yapılmak üzere İl Emniyet Müdürlüğü’ne bilgi verildi. Ancak olaydan iki saat sonra aynı vidanjörlerden birinin yeniden kaçak döküm işlemi yaptığı tespit edildi. Yeniden işlem yapıldı ve tutanak düzenlendi.”

Son iki satıra dikkat ettiniz mi? İşlem yapılıp çevre müdürlüğü ile emniyete bilgi verildiği halde, bu edepsizler yine aynı haltı yemiş.

Bu kez yakalandılar. Ama düşünmeden edemiyorum, sadece bu şantiye acaba bugüne kadar “kimse görmeden” kaç kez yedi bu haltı? İzmir’in başka yerlerinde denize, derelere, kanallara acaba kimler nereden “güç” olarak neler atıyor, döküyorlar. Bu “az çevre çok beton müdürlüğü”, ilçe belediye zabıtaları, emniyet, jandarma, muhtarlar, vatandaşlar hiç mi bir şey görmüyor? Haydi Bayraklı her yönden “sahipsiz” ya diğer ilçelerde acaba neler oluyor?

İktidar partisinin İzmir unsurları kolaya kaçıyor ve “koku vaaaar” diye bağırıyor. Peki, bu olaydan sonra hastane şantiyesine ve o anlı şanlı müteahhitlere iki kelam ettiler mi? Ettilerse bildirsinler bana ben de alayına teşekkür yazacağım, söz!

İZSU’nun yeni genel müdürüne başarılar dilerim ama yerinde olsam, derhal ayrıntılı bilgilendirme yaparım. Çünkü eminim şimdi “birileri” İZSU’nun arıtma yeterliliğinden girecek kanal meselesinden çıkacak!

Demedi demeyin, biz seçimlere kadar daha çoook “kötü koku” duyacağız. Allah kimseyi “vazgeçilmez hastalığıyla” imtihan etmesin!

CUMAYA…

Size Ayvalık yazacağım… Ayvalık’ta hem yaşayan tarih güçleniyor hem de muhteşem bir müze açıldı. “Müze” nasıl olur diye merak edenler bir zahmet gitsin de görsün.

Ve cuma size muhteşem bir haberim var. Artık İzmir erkenden “uyanacak.” Nasıl mı? Cumayı bekleyin lütfen.