Korona virüsün ülkemize giriş yaptığının duyurulması üzerinden bugün tam 6 ay geçti. Tamı tamına 184 gün… O hafta yakın bir arkadaşımın oğlu askere gitmişti, bugün geri dönüyor. O günden bu yana birço...

Korona virüsün ülkemize giriş yaptığının duyurulması üzerinden bugün tam 6 ay geçti. Tamı tamına 184 gün… O hafta yakın bir arkadaşımın oğlu askere gitmişti, bugün geri dönüyor. O günden bu yana birçok arkadaşım ofisini eve taşıdı, hala evden çalışıyor. Kısıtlamalar oldu, hepimiz çok ilginç görüntüler izledik. İlk önce şaşırdık, idrak edemedik… Bir süre sonra alıştık, normalleştik… Sokakları doldurduk yine, sahillerde dans ettik… Tam 6 ay geçti… Ancak virüs geçmedi. Alışamadıklarımız da oldu, maskeye, hijyene, mesafeye… Hala maske takmayı, sağlık için eğlencemizden kısmayı öğrenemedik mesela… Şimdi her geçen gün rakamlar artış göstermeye başladı… Ve ben hala o müjdeli haberi bekliyorum… Geçtiğimiz günlerde bir video izledim, bugün sizlerle onu paylaşmak istiyorum. Bir çocuk babasından ‘o’ masalı okumasını istiyor. Ve babası başlıyor: “Hikaye bir zamanlar yaşadığım bir dünyada başlıyor… Dünyamız, atıklar ve harikalar, yoksulluk ve bolluk dünyasıydı. Ta ki 2020’deki gizem bizi aydınlatana kadar… İnsanlar şirketlerle, dünyaya ticaret yapma fikrine kapıldılar. Şirketler planladıklarından çok daha fazla büyüdü ve yayıldı. Her zaman isteklerimizi vardı ancak her şey çok hızlı oldu. Bir günde hayal ettiğimiz her şeye sahip olabiliyorduk hem de tek bir tıkla… Fark ettik ki aileler konuşmayı bıraktı. Bu asla konuşmadılar demek değil… Fakat herkes tarafından gerçekler bilinmeliydi: iş ve yaşamın dengesi kalmamıştı. Çocuklar çok fazla televizyona bakıyordu. Her çocuğun bir telefonu vardı. Kusurları filtrelediler ancak gürültünün ortasında yalnız hissettiler. Ve her gün gökyüzü biraz daha karardı, ta ki yıldızlar görünmemeye başlayana kadar… Bu yüzden onları bulmak için uçaklarla uçtular. Aşağıdayken ise arabalarımıza benzin koyduk ve bütün gün daireler çizerek sürdük. Koşmayı unuttuk… Çimeni asfaltla değiştirdik, kalmayana kadar parkları küçülttük… Denizleri plastikle doldurduk, çünkü atıklarımız hiç toplanmadı. Ta ki bir gün balığa gittiğinde, onları plastiğe dolanmış halleriyle çekene kadar… Ancak 2020’de yeni bir virüs karşımıza çıktı. Hükümetler aksiyon aldı, hepimize saklanmamızı söyledi. Hepimiz saklanmışken korkularımızın ortasında, insanlar içgüdülerinin tozlarını aldı, nasıl güleceklerini hatırladı… Alkışlamaya başladılar, teşekkür etmek için… Ve annelerini telefonlar aradılar… Araba anahtarları toz toplarken, koşmayı dört gözle beklediler… Gökyüzü daha az yolcuyla doluyken dünya nefes almaya başladı… Ve sahiller, daha çok yaşama gebe kaldı, denizlere karıştı… Kimileri dans etmeye başladı, kimileri şarkı söylemeye, kimileri pişirmeye… Kötü haberler almaya alışmışken bazı iyi haberler de yoldaydı. Şifayı bulduğumuzdaysa dışarıya çıkmamıza izin verilmişti. Hepimiz keşfettiğimiz yeni dünyayı arkamızda bıraktığımıza tercih etmiştik… Kaybolan eski alışkanlıklarımızı, yenileriyle değiştirmiştik. Böylece her bir eylem nezaketle anlamlandırıldı. Bazen iyi olduğunu anlamak için hasta olman gerekir…” Babanın anlattığı hikaye mutlu sonla bitiyor. Peki ya bizimki nasıl bitecek? İşte, bu senin attığın adımlar ve kararlılığınla alakalı… Gelecekte böyle mutlu hikayeler anlatmak istiyorsan: Kurallara uy, kendini ve çevreni koru… Unutma, belki bir gün o hikayeyi sen de okumak zorunda kalabilirsin…