Şu korona meselesinde döndük, dolaştık yine en başa döndük. Kurtulduk, kurtuluyoruz diye hayal ederken resmen yeni bir tırmanışla yüz yüzeyiz. Sadece bizde değil. Tüm dünyada tablo aynı. Bakıyorum...

Şu korona meselesinde döndük, dolaştık yine en başa döndük. Kurtulduk, kurtuluyoruz diye hayal ederken resmen yeni bir tırmanışla yüz yüzeyiz. Sadece bizde değil. Tüm dünyada tablo aynı. Bakıyorum da, Avrupa’da bazı ülkeler yeniden kısıtlamaları uygulamaya koydular bile. Bizde ise aynı tas, aynı hamam. Bakan uyarıyor, vali uyarıyor, doktorlar uyarıyor ama nafile. Takan yok. Halay çeken mi ararsın, korona partisi düzenleyen mi? Bu haltları işleyenler, hatalarının faturasını sadece kendileri ödeseler neyse… Virüse kaptıkları an bir bombaya dönüşüyorlar. Değen yandı! Görünen o ki, bu iş öyle uyarıyla falan olacak gibi değil. Yasakların zamanı geldi de geçiyor bile… Deniliyor ki, yasakların yürürlüğe girmesi demek, ekonomiye zarar vermek demek. Doğru. Zira ne esnafın, ne de çalışanın bir dakikayı boş geçirtecek takati kalmadı. Üstüne üstlük dolar almış başını gidiyorken, hayatın durması demek herkesin bitmesi demek. Buna da kabul. Ama bir şeyler yapmak lazım değil mi? Şahsen bazı Avrupa ülkelerinde hayata geçirilen gece sokağa çıkma yasağı bizde de uygulanabilir. Üstelik böyle bir yasağın ekonomide yaratacağı daralma, genel yasağa göre çok daha küçük olacaktır. Mesela halay çekenlere, testi pozitif çıktığı halde halı saha maçına çıkanlara, yalakalık olsun diye miting ve toplantı düzenleyenlere öyle cezalar verirsin ki, akılları başlarına gelsin. Ama ayrım yapmadan cezayı basmak koşulu ile. Bakıyorum da sokaklar hala maskeyi aksesuar olarak kullanan insanlarla dolu. Denetimler doğru dürüst yapılmıyor. Müşteriye hasret kalan esnaf, maskesiz birini gördüğünde gık bile çıkarmıyor. Bir kere bunların durması lazım. Bu iş böyle giderse, 2020’yi bile mumla ararız. O yüzden herkesin aklını başına toplaması şart.