İzmir, Türk Milleti’nin en onurlu bağımsızlık savaşının ilk ve son kurşununa tanıklık etmiş, bu özelliği ile dünyadaki tek şehir... Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna giden yolun nefesi olan Büyük Za...

İzmir, Türk Milleti’nin en onurlu bağımsızlık savaşının ilk ve son kurşununa tanıklık etmiş, bu özelliği ile dünyadaki tek şehir... Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna giden yolun nefesi olan Büyük Zaferimiz’in 100’üncü yılını kutlamak için gün sayıyoruz. Dikkatli okurlar anımsayacaktır. Aylar önce bu sütunlarda 9 Eylül’ün 100’üncü yılını nasıl kutlayacağımızı sorduk. Israrla ve inatla… Giderek derinleşen ekonomik kriz, kara bir yazgımız olan yoksullaşma, maalesef bu kutlamaları pek az kişinin umursadığını gösteriyor. Ya da aradığı heyecanı bir türlü bulamayan bana öyle geliyor. Bu noktada güzel haberler de gelmiyor değil. // ZAFER YÜRÜYÜŞÜ BAŞLIYOR İzmir Büyükşehir Belediyesi, kurtuluşun 100’üncü yıl dönümü etkinlikleri kapsamında 24 Ağustos Çarşamba günü başlayacak “Kocatepe’den İzmir’e Zafer ve Anma Yürüyüşü” düzenliyor. 24-26 Ağustos tarihleri arasındaki Dereçine-Kocatepe ile 8 Eylül’deki Kemalpaşa etabına yurttaşların da katılabileceği 400 kilometrelik yürüyüş, 9 Eylül’de İzmir’de sona erecek. İzmir Büyükşehir Belediyesi kurtuluş programları kapsamında bir dizi kutlama etkinliği de düzenliyor. Büyük Taarruz öncesi şanlı ordumuza kucak açan Dereçine’de 24 Ağustos akşamı düzenlenecek etkinlikler sanatçı, yazar Zülfü Livaneli, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ve Prof. Dr. Emre Kongar’ın da konuk olarak katılacağı “Barış ve Türkiye” söyleşisiyle başlayacak. Söyleşi sonrası ise DJ Yarkin Bora ve Haluk Levent sahne alacak. Konser sonrası komşu Yeşilçiftlik Kasabası’na düzenlenecek halk yürüyüşüne katılacak kafile, geceyi de çadır kampında geçirecek. // ŞANLI ORDUNUN İZİNDE Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Büyük Taarruz’a ilişkin son hazırlıklarını silah arkadaşlarıyla paylaştığı Şuhut Atatürk Evi’ni ziyaret edecek kafile, Büyük Taarruz’un tarihi yıl dönümü olan 25 Ağustos gecesi ise Çakırözü köyünden Kocatepe’ye uzanan 14 kilometrelik Zafer Yolu’nda yürüyecek. Bir asır evvel Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının zafere yürüdüğü yoldan Kocatepe’ye ulaşacak kafile, sabah saatlerinde düzenlenecek anma törenlerinden sonra İzmir’e uğurlanacak. Lisanslı dağcı, sporcu ve gönüllü gençlerden oluşan 350 kişilik ana yürüyüş kafilesi ise bağımsızlık mücadelesinin hürriyet ve istiklal coşkusuyla mayalandığı 400 kilometrelik Zafer Yolu’nu tıpkı atalarımızın geçtiği köy ve kasabalardan yürüyerek, 14 günde İzmir’e varacak. Güzergah üzerindeki Atatürk Evi, müze ve şehitlik ziyaretlerinin ardından Dumlupınar’a yürüyecek ekip, Mustafa Kemal Paşa’nın “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!” emriyle ulusun zaferini müjdelediği Zafertepe’de düzenlenecek etkinliklere de katılacak. Banaz, Uşak, Ulubey, Eşme, Kula, Alaşehir, Salihli, Ahmetli, Turgutlu ve Kemalpaşa’nın kurtuluş günü kutlamalarına katıldıktan sonra İzmir’e doğru ilerlemeye devam edecek kafilenin son durağı ise 9 Eylül sabahı Cumhuriyet Meydanı’nda düzenlenecek İzmir’in kurtuluş törenleri olacak. // DEVLETİN PROGRAMI NASIL? Yürüyüş kafilesi; Kocatepe, Zafertepe ve Dumlupınar şehitliklerinden bayrağa sardıkları hatıra toprağını da Cumhuriyet Meydanı’nda yükselen Atatürk Anıtı’nın toprağına katacak. Kafileye hat boyunca mobil ekipleriyle lojistik destek sağlayacak İzmir Büyükşehir Belediyesi, yürüyüşçülerin geçtiği köylerde sosyal ve kültürel etkinlikler düzenleyerek kurtuluş ve zafer coşkusunu yöre halkıyla birlikte yaşayacak. Kamp akşamlarında köy halkının da davetli olacağı tarih söyleşileri ve müzik dinletileri düzenlenecek, çocuklara hikâye kitapları ve Nutuk hediye edilecek. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin kendi olanakları ile gerçekleştireceği bu etkinliği elbette alkışlıyoruz. Ancak sormadan da edemiyoruz: Büyük Taarruz ile başlayan ve Büyük Zafer ile sonuçlanan bu büyük mucizeyi kutlamak için devletin nasıl bir programı var? // ZAFER, VİCDANLARDA KUTLANIR… Unutmayalım… Türkiye Cumhuriyeti bizim her şeyimizdir. Atatürk'ün “Temel kültürü olan, düşüncesi, bilgisi ve vicdanı özgür, yüksek karakterli bekçiler isteyen, en büyük devrim” diye nitelediği Cumhuriyet, başarılarla bugünlere geldi. Elbette olmamız gereken yerin çok uzağındayız ama başarılarımız da azımsanacak gibi değil. Onur ve erdem sayılan hak ve özgürlükleriyle, kişilikli bireylerin ulusu kurmasıyla ümmet yaşamından kurtulan toplum, Cumhuriyeti benimsedi ve özümsedi. Kimi devlet görevlilerinin yetkilerini aşarak ya da görevlerini kötüye kullanarak giriştiği eylemler, hukukla bağdaşmayan davranışlar, üzücü ve acı olaylar; tutarsızlık, çelişki ve kötülükler bahane edilerek, devleti, kurumlarına ve temsilcilerine saldırılmasını ve kararları asla doğru bulmuyorum. Hiçbir şey, vicdanınızdan daha değerli değildir. Büyük Zafer, ilk önce vicdanlarda kutlanmalıdır!..  

OKUL MÜDÜRLERİ EĞİTİMCİ Mİ YOKSA MUTEMET Mİ?

Çocukları 2022-2023 eğitim yılında okula başlayacak aileler bu aralar pek telaşlı… Çocuğunun nerede eğitim alacağı, hangi kadrolarca eğitileceği, okulunun eve yakın olup olmaması, servis kullanıp kullanmaması gibi pek çok yakıcı sorunla baş etmeye çalışıyor aileler… Özel okulların yeni dönemde eğitim için belirledikleri fiyatlar en iyimser tahminle yıllık 50 bin liradan başlıyor. Şayet çocuklar özel okula servis ile gidiyorlar ise iş daha da içinden çıkılmaz hal alıyor. Bu durumda doğal olarak ailelerin adresleri devlet okulları oluyor. Ama iş devlet okulunun kapısını çalmakla bitmiyor. Orada da velilerden bağış adı altında para isteniyor. // GÖNÜLLÜ DESTEK Bu isteğe kendi iradeleri ile olumlu cevap veren, evlatlarının daha sağlıklı ve iyi şartlarda eğitim almasını isteyen aileler, “gönüllülük duygusu ile” bütçelerine uygun olarak okullara destek sağlıyor. Maşallah uzaya gitmeye hazırlanan sayın devletimiz, İzmir’in göbeğindeki okullarda bile temizlik malzemesinden tuvalet kağıdı ve sıvı sabundan kadar uzayan ihtiyaçlar listesi için velilerin adeta gözünün içine bakıyor. Çocuklarını okula kayıt ettirmek isteyen anne ve babalar, bütçelerini zorlayarak katkı sunmaya hazır. Ancak kimi okullarda 20 bin lirayı bulan kayıt paralarını verecek güçleri elbette yok. Kayıt telaşı yaşayan ailelerden, İzmir farklı okulları için benzer şikayetler kulaklarımıza çalınıyor. Maddi durumu uygun olmayan ailelerin ellerine okulun ihtiyaç listesi tutuşturuluyor. İnsanlarımız bütçeleri ölçüsünde çocukların daha uygar şartlarda eğitim almasına katkı sunmaya elbette hayır demiyor. // KKM’YE VAR, ÖĞRENCİYE YOK Ancak bir kamu görevlisi, hepsinden önemlisi bir “eğitimci” olduğunu unutan okul yöneticilerine de amirlerinin had bildirmesini istiyor. Ayrıca… Kıllarını kıpırdatmadan servetlerine servet katan Kur Korumalı Mevduat sahiplerine on milyarlarca lira parayı gözünü kırpmadan ödeyen devletimiz, evlatlarının “Anayasal bir hakkı” olan eğitim hakkını en iyi koşullarda alabilmeleri için de kesenin ağzını açması gerekiyor. Akıl, mantık, vicdan ve sağduyu bunları söylüyor… Söylüyor da… Acaba kimler kulak veriyor?  

ADI “İSLAMİ DAYANIŞMA” KENDİSİ “ORGANİZE KOMEDİ”

9-18 Ağustos tarihleri arasında Konya’da düzenlenen 5’inci İslami Dayanışma Oyunları pek çok tartışmayı gerisinde bırakarak sona erdi. Evrensel bir anlam geçerliliği olan sporda, dinsel bir imgeleme yapmanın saçma olması bir yana, bu yoksul milletin kesesinden yüzlerce milyon lira harcanan bu tuhaf etkinlikteki akıl almaz hatalar, kendimizi tüm dünyaya güldürme fırsatı verdi bize. Bu türden spor organizasyonlarında en temel müsabaka dalı olan atletizmde yaşanan skandallara bakar mısınız? // YAPIŞTIRICILI PİST Pist yarışlarının 3 gün sonuçlarının dünya sıralaması ve rekor geçerliliği, oyunlar için inşa edilen yeni atletizm pistinde yaşanan teknik sorunlar nedeniyle, World Athletics delegeleri tarafından iptal edildi. Minder, direk, kronometre, kablo gibi standart ekipmanların bile uluslararası yarışma standartlarına uygun olmadığı anlaşılınca, tüm müsabakalardaki dereceler adeta yok sayıldı. Türkiye Atletizm Federasyonu’nun oyunlar öncesi malzeme tedariki ve pist inşaatı konusunda organizasyon yetkililerine defalarca uyarılarda bulunmalarına rağmen, uyarıların bunların dikkate alınmadığı anlaşıldı. Hangi zekâ ile yapıldığı belli olmayan tartan pist, beton yerine kum üzerine inşa edilince çökmeler yaşandı. 110 metre engellide yarışan sporcumuz Mikdat Sevler’in takılıp düştüğü engel yüzünden altından beton yerine kum çıkan tartan pist, yapıştırıcı ile tamir edildi. Ve yaşanan saçmalıklar zincirinin en dikkat çekeni… // KATAR’A NEDEN CEZA YOK? Erkekler voleybolunda Türkiye-Katar maçının 3’üncü setinde in libero Saad Sulaman, Türk sporcuların olduğu yöne ‘kafa kesme’ hareketi yapıyor. Malum, son yıllarda İstanbul’un en kıymetli arazilerini peşkeş çektiğimiz, birkaç milyar dolar için bu şehir devletine el açtığımız, askeri üs kurduğumuz Katar’a ses çıkarmıyoruz. Belki de çıkaramıyoruz. Saçından tırnağına siyaset bataklığına batan bu organizasyonun düzenleme komitesi de bu rezalete ses çıkarmıyor. Pekala Katarlılar özür diliyorlar mı? Elbette hayır. // MİLYONLAR HEBA OLDU Gençlik ve Spor Bakanı Muharrem Kasapoğlu’nun da tribünde izlediği erkek hentbol finalinin sonunda Katarlı sporcular, galibiyet ve şampiyonluk kutlaması yaparken tribünleri el kol hareketleri ile provoke ediyor ve sporcularımıza hakaret ediyorlar. Demem o ki… Spor gibi tamamıyla rekabete, akla, zekaya, çevikliğe ve hepsinden önemlisi eğitime dayanan bir alanda din ve siyaset ikilisinin el ele vermesi; işte böyle acıklı komedi filmine senaryo hazırlıyor. Harcanan onca para, hiçbir işe yaramayan, kimsenin de ilgilenmediği saçma sapan bir organizasyonda heba olup gidiyor…  

BORNOVA BELEDİYESİ İÇİN FİKRÎ TAKİBİMİZ SÜRÜYOR…

Önceki hafta köşe haberlerimiz arasında yer alan “Bornova Belediyesi’nin sosyal demokrasi anlayışı su faturasından aldığı payı 187 kat artırmak mı?” başlıklı yazıma çok sayıda olumlu dönüş aldım. Önceki hafta, Bornova Belediyesi’nin 8 Ekim 2020 tarihli 262 sayılı Meclis kararına dayanarak yapılan uygulama ile iş merkezlerinin tükettiği suyun karşılığı olan faturada, Belediyenin tahsil ettiği payın 72 TL’den 13 bin 500 TL’ye çıkarılmasını eleştirmiştik. Faturalara yansıyan bu fahiş ve kabul edilemez artışın nedenlerini sorgulamıştık. Adında “plaza” olan binalardan bu tutar alınırken, “iş merkezi” olarak geçen binalardan daha düşük tutarda belediye payı kesilmesinin Anayasa’nın eşitlik ilkesinden başlayarak hukukun en temel prensiplerine aykırı olduğunu ifade etmiştik. Bugün itibarıyla iki hafta geride kalıyor. An itibarıyla, Bornova Belediyesi’nden tarafımıza ulaşan resmi bir cevap bulunmuyor. Sütunlarımız kendilerine açık. Bu durumun izahını okuyana kadar her hafta bu köşeden sormaya devam edeceğiz: “Bornova Belediyesi’nin sosyal demokrasi anlayışı su faturasından aldığı payı 187 kat artırmak mı?”

HAFTANIN SÖZÜ

Gitmek istediğiniz yeri bilmezseniz, kendinizi hiç ummadığınız bir yerde de bulabilirsiniz. Yogi Berra