Geçen hafta Gara’da çok elim bir olay yaşadık. Üzücü vahim insanı kalpten yaralayan çok...

Geçen hafta Gara’da çok elim bir olay yaşadık. Üzücü vahim insanı kalpten yaralayan çok da acı bir olay… Terörle mücadelede kahpelikle16 şehit verdik. Ülkem bütünüyle yasa boğuldu. Devletim bu 16 şehidi sağ kurtarmak isterken kahpece öldürülmelerine elde olmayan nedenlerle mani olamadı. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları yasa büründü. Olayın cereyan edişi konusunda kim, kimler, nasıl çalışmalar yaptı, planları neydi de bu olay yaşandı, hepsi devletin bilgisinde. Beş altı yıl devam eden bu kayıp olayı için sanırım o kadar sürede boş durulmamış devletçe kurtarma planları yapılmıştır. Birçok kişi bu olayda kurtarma operasyonunun farklı yapılabileceği senaryolarını konu ediyor. Senaryo sahibi yorumcuların çoğunluğu “Gara’daki operasyon küçük timler vasıtasıyla olabilirdi” iddiasında bulunuyor. Böyle de olsa olayın detayını bilmeden herhangi bir senaryonun iddia olsa da yanlış olabileceği kanaatindeyiz. Böyle bir olayda kimsenin istemediği ve sebep olmadığı bir durum ortaya çıkmış olmakla devletin sorumluluğunun değişmeyeceği gerçeği ortada durmakta. Ancak konu mutlaka araştırılacaktır. Bu arada çok sayın bir dostumdan yazı aldım. Bütün tanınmış insanlar imzalayarak birbirlerine ulaştırıyormuş. Yazı uzun olduğu için önemli kısmını alıp sizlerin de okumasını istedim. Herkesin de okuması gerekli diye düşünüyorum. Beğeneceğiniz ümidiyle… Çağrı Biz yurttaşlar, barış ve huzur içinde yaşayabileceğimiz bir ülke istiyoruz. Savaş istemiyoruz, şehit istemiyoruz, çocuklarımızın ölmesini, öldürmesini, birbirlerine silah çekmesini istemiyoruz. Düşman cephelere bölünmek, kardeşliğimizi, ortaklığımızı yitirmek istemiyoruz. Ne darbe, ne vesayet, ne diktatör, ne terör! İşimizde, gücümüzde, huzur içinde, hür yaşamak istiyoruz. Kadın olduğumuz için hırpalanmak, tecavüze uğramak, öldürülmek, örtülüyüz diye aşağılanmak, şort giydik diye saldırıya hedef olmak, korku içinde yaşamak istemiyoruz. Kadın erkek hepimiz; inançlarımızı, dinimizi, kültürümüzü özgürce, eşitçe yaşamak istiyoruz. Hangi suçla suçlandığımızı bilmeden, kimin adına, hangi hukuka göre karar verdiklerini bilmediğimiz mahkemelerce tutuklanmak, hapse atılmak; darbeyle, terörle hiçbir ilgimiz yokken yalan ihbarlarla, sahte delillerle sorgusuz sualsiz işimizden olmak, meslekten uzaklaştırılmak, çoluk çocuğumuzla açlığa mahkûm edilmek; barış deyince terörist, mağduriyet deyince hain ilan edilmek istemiyoruz. Keyfi kararlarla, emeğimizin hakkının, ücretimizin, maaşımızın elimizden alınmasını, evlerin, köylerin yakılıp yıkılmasını, çocuklarımızın eğitimlerinin aksamasını, gençlerimizin sokaklarda heba olmasını istemiyoruz. Biz halkız, vicdanlı, iyi insanlarız; bizi tahriklerle kötücülleştirmeyin, kin ve nefret sözleriyle ayrıştırmayın, kana, ölüme alıştırmayın. Savaş, ölüm, idam, çatışma, kavga istemiyoruz. Bu ülkeyi yönetenler, kaderimize hükmedenler! Sizler; halkı sindirmek, özgürlükleri yok etmek için değil, biz yurttaşları barış, güven, huzur içinde yaşatmak için seçildiniz. Bilin ki bu gidişe rızamız değil itirazımız var. Bizi duyun! Evet, herkes sanıyorum ‘Bizi duyun’ diyor. Birbirimizi duyuyor ve inanıyoruz ki her şey huzur ve sağlıkla bizim olacak. Yeter ki birbirimize sarılmasını bilelim…