Sona bırakmayayım tee en başta yazayım. Bu bir. 'Siyasi, kayırma, aşağılama, ötekileştirme, hakir görme' veya 'Yüceltme, farklı gösterme, adamı olma, menfaat peşinde koşma, yer edinme çabası', ya...

Sona bırakmayayım tee en başta yazayım. Bu bir. 'Siyasi, kayırma, aşağılama, ötekileştirme, hakir görme' veya 'Yüceltme, farklı gösterme, adamı olma, menfaat peşinde koşma, yer edinme çabası', yazısı değildir. Fotoğrafları saklayıp, 'günü gelince ben onlara gösteririm, ortalığı karıştırayım da görsünler, ben de öne çıkarım, herkes beni konuşur' yazısı hiç değildir. İşim olmaz. Hoşuma gitti sadece. Günün adamı İzmir ASKF Başkanı Efkan Muhtar. Bu konuyu yazmadan önce kendisine çıtlattım. Tebessüm etti. 'Abi yaa' dedi. Severim, takdir ederim. Az zamanda çok güzel işler yaptı, yapıyor, yapmaya çalışıyor. İyi götürüyor. Gayreti var en azından. Bu bile yeter.
EL ETEK ÖPMEK DEĞİL Kİ
Üç fotoğraf da başkanlığa seçildikten sonra, 2021-2022 yılları arasında, 9 aylık süre içinde çekildi. Öyle bir görüntüler ortaya çıktı ki. İlk bakışta garip geliyor. Haklısınız. Eğer ki tanırsanız 4 başkanı da, şu fani global dünyada, anlamsız, karışık gelebilir. Ayrıca bunlar ne ki. Saçmalıkların, rezilliklerin yanında valla sütten çıkmış ak kaşık kalır. Efkan başkanım, kardeşim yaptı bunu. İçten, samimi, doğal. Çocuk saflığı ve temizliğinde. Fotoğraflarda kasıntı, egosu yüksek, büyük adam gibi görünüp. Arka tarafta dolap çeviren, el etek öpenlerden, değil. En azından. Bu da bana yeter.
BEN DE ÖPERİM
Başkanlığına seçildi, devir teslim işleminde şimdinin İzmir TÜFAD, teslim aldığı ASKF başkanı Kadri Yatkın'ın elini öptü. Ahde vefa duygularıyla. Her daim spora destek olan Bornova Belediye Başkanı Dr.Mustafa İduğ'a plaket takdim etti 'Böyle başkan alnından öpülür' dedi, saç teliyle karışık alından  öptü. Erinmedi, çekinmedi. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, nakdi yardım destek sağladı, dar gelen ASKF binası için yer buldu, söz verdi. Muhtar başkan da Soyer başkanın, kelinden öptü, şak diye. Sevinçten, başa bir şeyden değil.
YENİ BİNA SÖZÜ
Kel demek, hakaret değildir. Böyle denir. 'Saçsız baş' anlamına gelir. Dazlak demekten iyidir. Filmde bile geçer, Keloğlan. Adında bile kel ibaresi bulunur. Rüştü Asyalı oynadı, Defalarca izledim, serinin kitaplarını da okumuşumdur. Hatta annesi rolündeki merhum Suna Pekuysal da 'A benim kel oğlum keleş oğlum' diyerek severdi. Keleş de güzel, yakışıklı, yiğit, cesur anlamına gelir. Ana yüreği işte. Eli, keli, saçın telini öperken, kendi için değil, amatörlere desteği, yardımı kaptığı için öptü. Ben de sizin alnınızdan öperim. Ne var ki bunda. Efkan kardeşim, durmak yok, çalışmaya devam. Spor için çalışana selam olsun, hepsinin alnından tek tek öperim. Gocunmam. Gizli gizli veya aleni, el etek öpmek, öptürmeye izin vermek de çok çirkin. Öpmeden öpmeye çok büyük fark var.
KAZA SONRASI SAHAYA KOŞTU
Orhan Özuğur, Altaylı İmam Orhan. Çok mütevazidir, baba adamdır, babacandır. 'Ben Altay'da oynadım' deyip böbürlenip, gezinenlerden değil, hiç olmadı. İşi gücü futbolcu yetiştirmek. Reklamı da sevmez. Balçovaspor'u çalıştırıyor, her sezon 3-4 futbolcu yetiştirmezse, mutlu olmaz. Böyle bir teknik adam, bilinçli saygıdeğer. Trafik kazası geçirdi. Kurallara uyarken araç geldi, direksiyonda iken çarptı.  Az daha geriye, yandan vursaydı.  Düşünmek bile istemiyorum. Allah bize bağışladı. O ne yaptı biliyor musunuz ? Kafası sargılı bir şekilde, şov olmasın diye şapka da taktı. Evlatlarının idmanını takip etti. Bir şey olmamış gibi. Altınordu ile hazırlık maçı yaptılar. Raci Şengün hocamı da görmüş oldum. O da kalitedir. Bize böyle hocalar gerek. Teşekkürler iyi ki varsınız Orhan hocam, Raci hocam.
MİLLİ ARA MİLLİ YARA
'VAR geldi Türk hakemliği, yabancılar geldi Milli takım bitti' diye yazmıştık tee Kasım 2021'de. Görünen köy kılavuz istemez, gidebilirsin rahatça. Bizimkiler ülkemizde kendi takımlarında oynayamıyor, Milli takımımıza nasıl girsin, seçilsin ki ? Yurtdışında olan alınıyor, çoğunlukla. O da toplama takım oluyor. Eee hocamız da yabancı. Ülkesinde itfaiyeci olan, hem de itfaiyeciler gününde harika top oynuyor, biz de izliyoruz. Üzülüyorum, kahroluyorum. Avrupa'daki maçlarda üstün başarılar elde edelim derken, hüsranlardayız. Niye izin veriliyor ki bu kadar yabancıya. Hatırlatayım GS, Avrupa'da harikalar yaratırken, 4 yabancısı vardı. Dördü de kaliteydi. Sayı 9-10 olsaydı, bizimkiler kaybolurdu.Duygusal değil, matematiksel sonuç. Bu arada Milli ara deniyor. Profesyonel ligler tatile giriyor, o hafta. Niye, neden, niçin ? Bayram mı ? Kaldı ki bayramlarımızda bile oynanıyor, yılbaşı hariç ama. Milli takımımıza oyuncu veren eksik kalmasın, deniyor. Yok ki. 'En iyi oyuncumuz sakat dönüyor'  diye sesler çıkıyor. Olmayan, sakatlanmaz ki. Bir yandan da Milli Dava derler. Yarın bir gün korona yine patlak verirse, çok ararız bu araları.