Geçtiğimiz yazılarımızda imar kirliliğine vesile olmak, yapı kayıt belgeleri ve imar barışı süreçleri hakkında çok sayıda açıklamalarımız oldu. Ancak hale hazırda anlaşılamayan ve açıklanması gereken...

Geçtiğimiz yazılarımızda imar kirliliğine vesile olmak, yapı kayıt belgeleri ve imar barışı süreçleri hakkında çok sayıda açıklamalarımız oldu. Ancak hale hazırda anlaşılamayan ve açıklanması gereken konular gündeme geliyor. İmar Barışı, 3194 sayılı İmar Kanunu içeriğindeki düzenlemelere aykırı durumda, izinsiz ruhsatsız yani kaçak yapılmış yapılar hakkındaki bir düzenlemedir. 2017 yılı öncesinde İmar Kanunu’na aykırı yapılan binalar için çıkarılmış bir geçici kanun düzenlemesidir. Yine bu düzenleme birçok örnekte delinmiş ve istismar edilmişti. 2017 sonrasında birçok inşaat alelacele yapılarak, kapsam içine sokulmaya çabalanmıştır. Ancak tüm bu yapılar, uydu görüntüleri ile tespit edilmiş ve yapı kayıt belgeleri iptal edilerek, yıkımlarına hükmedilmiştir. Diğer bir sıkıntı ise, 3194 kapsamında olmayan yapılar nedeniyle yaşanmıştır. 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamında kalan SİT arazileri üzerinde yapılı binalar, yine 2863 sayılı kanun hükümlerine göre çevre kirliliğine vesile olmak, Bakanlar Kurulu Kararı ile korumaya alınmış ve yapılaşmaya kapatılmış bölgelerde kirliliğe vesile olmaktan yıkım kararı alınmış yapılardır. Bunlar da 3194 sayılı İmar Kanunu Geçici 16. Maddesi ile düzenlenen İmar Barışı’nda, Yapı Kayıt Belgesi edinerek, kanundan fayda sağlama peşine düşmüşlerdi. Ne yazık ki, kanunun kapsamı dışında yapılan tüm işlemler yasaya karşı hile yapmak anlamını içermekteydi ve geçersiz kaldı. Nasıl olsa yapı kayıt aldım veya alırım düşüncesinde kanun kapsamı dışında kalan birçok işlem tesis edildi ise de, çok geçmeden açığa çıktı. Örneğin hazineye veya kamuya veya müşterek alanlara müdahale edilerek yapılan hemen tüm işlemler iptal edildi. Sadece Çeşme ilçemizde binlerce yapının yapı kaydı iptal edildi. Hazine parsellerimize öncelik verilerek, yıkım işlemlerine başlandı. Bunlar çoğunlukla acele kazanım çabası ile meydana gelmiş, küçük yapılar, kulübe veya bungalovlardı. İşgal ettikleri yerlerden kaldırılmaları çok daha çabuk olabildi. Ancak kanundan fayda sağlamak peşinde olan çok daha büyük binalar da oldu. 2017 de başlayıp imarına aykırı şekilde inşa edilmeye devam ettiği ve mühürlendiği halde, 2018 de yapı kayıt edinip inşaatına devam edilen apartmanlar inşa edildi. İzmir Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü birimleri bu tür suiistimaller konusunda oldukça kararlı şekilde mücadele verdi ve gereğini yaptı. Ancak, uygulama merci olan Çeşme Belediyesi’nin omuzlarına çok büyük bir yıkım programı yüklenmiş oldu. Hale hazırda yıkımı bekleyen binlerce yapıdan bahsediyoruz. Yine de büyük hacimli, yani daha büyük mali kaynağa ve ihlal içinde yapıldığından yola çıkarak “cürete” sahip inşaatların yıkım programı diğerlerinden çok daha ağır ilerlemekte. Örneğin bir garibanın başını sokmak için yaptığı yegane varlığı olan 20 metrekare kaçak kulübesi çarçabuk derdest olabilmekte iken, yıkımı bekleyen devasa yapılar hakkında aynı ivedi tavır kaydedilmemekte. Ayrıca Çevre ve İmar kirliliğine vesile olmanın Türk Ceza Kanunu içeriğinde tanımlanmış diğer yaptırımlarından da söz edilmemekte. TCK 181 ve TCK 184 ile tanımlanmış cezai müeyyidelerden, Yapı Kayıt İptali sonrasına yapılması zorunlu bir dizi idari işlem de kayda geçmemekte. Bu durum idari işlemlerin halen imtiyazlı kimselere karşı devam eden, adil olmayan müsamahası izlenimini vermekte.