Çevre kirliliği denince aklımıza ilk gelen hava, su ve toprağın kirliliği olur. Oysa yine insan marifetiyle gürültü ve görüntü kirliliği de yaşamı olumsuz etkileyen faktörlerdendir. Doğada var olan se...

Çevre kirliliği denince aklımıza ilk gelen hava, su ve toprağın kirliliği olur. Oysa yine insan marifetiyle gürültü ve görüntü kirliliği de yaşamı olumsuz etkileyen faktörlerdendir. Doğada var olan sesler ve yine doğanın döngüleri içinde oluşan görüntüler kirlilik yaratmazlar. Çünkü doğanın insan ruhunu dinginleştiren bir sesi ve kendisini muazzam dengesi sayesinde her daim temiz tutan görüntüsü vardır. Öyle ki doğanın içinde hiç bir şey çöp olmaz her varlık kendisinin dışındakiler için bir anlam ifade eder. Doğanın tüm mevsimlerde kendine özgü güzellikler barındırması insanı kendine hayran bırakmasına ve onun içinde var olma isteğine  neden olmuştur. Bu ihtiyacın giderilmesi insan psikolojisine ve insan sağlığına sağladığı eşsiz faydalarla her daim gündeme gelmektedir. Günümüz dünyasının yoğun koşuşturmalar stres ve kaos ortamı nedeniyle insan söz konusu doğa ortamına daha fazla ihtiyaç duyar hale gelmiştir. Öyle ki, başta depresyon gibi psikolojik sıkıntılar olmak üzere modern dünyanın beraberinde getirdiği pek çok sağlık sorununda tavsiye edilen ilk tedaviler temiz hava almak, ormanlık ve yeşil alanlarda yürümek, doğal habitatın ses ve görüntüleri eşliğinde yemek, içmek gezmek şeklinde olmuştur. Rüzgâr, yağmur, güneş, sıcak, soğuk gibi yaşamı direkt ve dolaylı olarak  tüm faktörler doğa üzerinde düzenleyici ve dönüştürücü etkisiyle gereken bakımı sağlamaktadır. Ancak insan eliyle yapılan üretilen ve kullanılan şeyler için aynı şeyi söylemek mümkün değildir. Bilakis insan tam anlamıyla doğadan aldıklarını işlemek onun orijinal formunu dokusunu  ve özelliğini değiştirmek suretiyle kendisi için bambaşka yeni bir şey oluşturmaktadır. Bugün en basit günlük ihtiyaçlarda kullandığımız ürünlerden tutunda ileri teknolojik cihazlara kadar her şey doğadan aldığımız hammaddenin maksimum düzeyde geliştirdiğimiz halidir. Bu bakış açısıyla bir maddeye müdahale etmediğimiz ve onu ilk hali ile bıraktığımızda zaten doğal bir görünüm ve sese sahip olacağını söylemek yanlış olmaz. Ürettiğimiz her şeyin onu kullandığımız zaman çıkardığı bir sesi olur, bu sesler çoğu zaman bizi rahatsızda etmezler zira aynı sesleri sürekli duymaya alışmışıdır. Ancak aynı seslerin yoğun, yüksek ve peş peşe tekrarlandığı bir ortamda bulunmak son derece rahatsızlık vericidir. Örneğin trafikte  tek bir kornanın bir kereye mahsus çalınmasıyla çıkan sesle çok fazla aracın aynı anda birden fazla çaldığı korna sesi bizde aynı etkiyi yaratmayacaktır. Burada en önemli unsur bir  sesin çok fazla sayıda ve farklı düzeyde tekrar ediyor olmasıdır. Ormanlık alanlar çok sayıda kuş türüne ev sahipliği yapar dolayısıyla bu alanlarda farklı türdeki kuşların ötüşlerini duyarız farklı olmalarına rağmen ve farklı seviyede çıkmalarına rağmen bu ses bizi rahatsız etmez bilakis mest eder. İşte bu nedenlerle özellikle büyük şehirlerde yaşayanlar her fırsatta ormana, ağaca, denize, yeşile bu dinlendiren, huzur veren yerlere gidip, sesten, kalabalıktan, trafikten ve stresten uzaklaşmaya çalışırlar. Bu gelişmişlik düzeyinden ve bunun beraberinde getirdiği alışkanlıklardan vazgeçemeyecek olsak da, en azından yaşadığımız coğrafyayı doğaya olan açlığımızı dindirecek şekilde  meydana getirebiliriz. Yaşadığı toplumun diğer bireylerine saygısı olan bu anlamda hem ses hem de gürültü kirliliği yaratmayan bireyler olmamız dileğiyle...