Gazeteci Efsun Erbalaban Yılmaz’ın “İnsandan Haber Var” kitabı okuyucuyla buluştu. 22 yıllık gazetecilik deneyiminden yola çıkarak oluşturulan kitapta yazarın yaşadığı ilginç ve sıra dışı...

Gazeteci Efsun Erbalaban Yılmaz’ın “İnsandan Haber Var” kitabı okuyucuyla buluştu. 22 yıllık gazetecilik deneyiminden yola çıkarak oluşturulan kitapta yazarın yaşadığı ilginç ve sıra dışı haberler foto muhabirlerinin katkılarıyla anlatılıyor Kitabın girişinde çocukluğunda gazetelerle iç içe oluşunu anlatan gazeteci Efsun Erbalaban Yılmaz, “Tıkırtılı gıcırtılı ses çıkaran kepenkleri kaldırıyor dedem ve naylon iplerle bağlanmış gazete balyalarını açıyor. Gazetelerin içine eklerini yerleştirmeye başlıyor, ‘çiftleme’ dediğimiz bu işe ben de yardım etmeye çalışıyorum. Parmaklarımın gazetelerin mürekkebinden boyandığını hatırlıyorum ve gün içinde sayısız gazete, dergi ve kitap okuduğumu… Bir de gazeteci Emine Hanım ile Abdullah Bey’in torunu olmanın çok eğlenceli olduğunu” ifadelerine yer veriyor. Gazetecilik mesleğinde karşısına çıkan insanın peşinde koşarken ve yazarken bu çocukluk hafızasına yaslanıyor. Yılmaz’ın mesleki anılarında orman yangınları var. Yerlerinden yurtlarından kaçmak zorunda kalan çaresiz göçmenler var. Alın terinden başka geçim yolu olmayan işçiler var. Yılmaz’ın çeyrek asra yaklaşan gazetecilik geçmişinden seçtiklerinin daha çok iyiliğe dair yaşantılar çıkıyor karşımıza. Bunları anlatırken gazeteciliğin öğreticiliğine de dikkat çekiyor. Önyargılardan kurtulmamız gerektiğini vurguluyor. Yılmaz, haberini yazdıktan sonra yazdıklarını masada bırakan bir gazeteci değil besbelli. Yaşadıkları kendisini epeyce kovalamış olacak ki bu kitabı yazmış.

KISKANÇLIKLA OKUDUM

İnsanların (hepsinin değilse de) isimlerinin pratiklerine etki ettiğine inananlardanım. Efsun Yılmaz’ın anlatımında adının eş anlamı olan “büyülü” bir çarpıcılık olduğunu belirtmem gerek. Özellikle grev kırıcılığına karşı Buca’da çöplerin içine atlayan ve bu şekilde ekmeğine sahip çıkan işçiyi anlattığı olayı tekrar tekrar okuduğumu söylemeliyim. Emekçilerin haklarının bir tamam aldığı bir dünya görmek istiyorum, tamam ama bu haberi biraz da kıskançlıkla okuduğumu itiraf edeyim. O an ben de orada olmalıydım. Yılmaz, şanslı bir gazeteci. Hepimiz tarihe tanıklık ediyoruz bir anlamda. Ancak, tarihe geçen her şahsiyetle röportaj yapacak şansımız olmuyor. Nobel Ödüllü Prof Dr Aziz Sancar, sanırım 1923’ten bu yana ülkemiz adına olabilecek en yüksek gurur verici olaylardan birini bu ülke insanına yaşattı. Yılmaz, Sancar’la gerçekleştirdiği röportajın hikayesine de yer vermiş. İşin içinden nasıl çıkacağını iyi hesaplamış doğrusu. Okuyun keyif alacaksınız. Tabii ülkemizin toplumsal gelişmişliğini dönemlere göre takip etmişliğiniz varsa bazı şeylerin yerinde sayıyor olduğunu da görürsünüz. Bu can sıkıcı bir durum ama gerçek. Yılmaz’ın “tahtacı” olarak bilinen orman işçilerinin (özellikle kadınların) yaşantısına dair anlattıkları bu insanların hayatının hala nasıl zorluklarla dolu olduğunu gösteriyor. Okuduklarım ve izlediklerimin en az 50 yıllık geçmişi vardır. Kitapta yer alan fotoğrafların anlatıya güç kattığını ifade etmek isterim. Ancak, hayatı fotoğrafla belgeleyen meslektaşlarımın adlarını aynı kitapta bir arada görmek kitaba bir saygı duruşu hali de katmış. Yılmaz’ın anılarını tüm meslektaşlarımız; ama özellikle genç arkadaşlarımızın okumasını tavsiye ederim. Tecrübe kolay oluşmuyor. Ama en önemlisi Yılmaz’ın haber peşindeyken hayatın öğretici yanına yaptığı vurgular bence kitabın altı çizilmesi gereken yönü…